Sen miydin... Yalnızlıkların enginlerinde yaşlı ve mağrur kıvranan
Bağlarını kopardığın hayatın kıyısında oturan sen miydin?
Gökyüzünün sessiz derinliklerine yapışmış ıslak gözlerle
Uzlaşmaz yakınlaşmaların sessiz efendisi sen miydin?
Sen ki yaşanmış yaşanmışlıkların sessiz oyuncusu
Ne kaldı ellerinin arasında sildiğin göz yaşlarından
Sana sızım sızım akan sevda yellerinin tadındaki acı mı
Yoksa acıya renk veren karamsarlıklar mı?
Ne kaldı patlamaya hazır yüreğinin çatlaklarında
Çığlık çığlık yakarışlar mı,
Bilir misin,
Zamana direnen sevdalarda
Kıymık yarası vardır.
Karanlık dehlizlerinde hayatın
Bilinmedik heyulalarla uğraşır.
Gözlerindeki uçurumlarda kaybettim ben kendimi,
Sımsıkı sarıldım uzanan kollarına.
Yaşadıkça ve yaşlandıkça
Daha bir hassaslaştı derinlerdeki yanılsamalar.
Ellerinde can bulurken yüreğimin kelebekleri
Umut yeşerir gözlerinde
Sevda açar çiçek çiçek
Kararır bir anda gökyüzü
Ne yeşil kalır ne de çiçek...
Ellerin sevdadır tenimde
Hani kıvrım kıvrım yüce dağlar
bir anda yıkılır ya...
Hani dev köprüler bir anda
sarsıntıyla devrilir ya...
Hani gökdelenler karanlık bir dumanla
bir anda çöküverir ya...
Sensizliğin yankısı
Işıltılı karabasanlarımda sızlar.
Sen ki hüzünlerimde sevdalı bir bulut
Yalnız kalışlarımda aşkın kıpırtısı.
Umudum İstanbul,
Umutsuzluğumun girdaplı saplantısı
Tükendiğini hissettiğinde
Bir pırıltıdır yaşamak.
Yokoluşa sarıdığında
Uzanan bir eldir yaşamak.
Sağnak yağmur altında
Hüzünlü bir şarkının nağmelerinde
sel aldı kalbimi
Yerine sağlam kale duvarları diktim
kırılmasın beni incitmesin istedim...
Yaklaş ve tut yüreğimin dizginlerini,
Tut ki; ya kendini yok etsin sensizliğinde
Ya da var olmayan sana özlemini yok etsin.
Bırak ellerin boşlukta kendini yoklasın.
Belki, boşluktaki beni değil
kezban hanımın şiirleri düzeyli ve şiir gibi..kendisini tebrik ediyorum