Dipsiz kara boşluğun unutulmuş yerinde
Boyun büküp çatılan kaşlar gibi yorgunum
Zamanın gerisinde, hiçliğin eyerinde
Sağa sola eğilen başlar gibi yorgunum
Büyürken kozasında rengarenk kelebekler
Kardelenler boy verir, şebboylar sıra bekler
Henüz anne sütünden kesilmemiş bebekler
Göç yolundan ayrılan kuşlar gibi yorgunum
Keşmekeş sokaklarda sona doğrulur ibre
Hayat şarap şişesi, nefesler yarım libre
De hele çapsız dünya, yarınlar kaç kalibre?
Kör kurşunlara gelen döşler gibi yorgunum
Ruhlar bile kaçarken bedenin tam aksine
Ceset kokusu sinmiş toprağın günahı ne?
Ölüm ile öpüşen, avurdu çöken nine
Ağzındaki emanet dişler gibi yorgunum
İnsan kısır döngüde evrilir içe dışa
Her doğum bir ölümdür, istersen yüz yıl yaşa
Eksi otuz havayı yok sayan Enver Paşa!
Sarıkamış’ta yatan kışlar gibi yorgunum
Büyüdüğü iklimde kendine yön veren us
Kimi zaman bir damla kimi zaman okyanus
Sırtında kırk yıl odun taşıyan koca Yunus!
Ayaklarına değen taşlar gibi yorgunum
Başımda uğuldayıp duran ey ulu sedir!
İçime çöreklenen bu duman, bu sis nedir?
Ali’ye Zülfikarı hediye eden Bedir
Kerbela’da dökülen yaşlar gibi yorgunum
Kayıt Tarihi : 9.5.2024 17:53:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
beğeni ile okudum
dilinize sağlık
Çok teşekkür ederim
TÜM YORUMLAR (1)