Tapınaklar şimdiki anladığımız gibi ibadet yerleri değildi. Ve hiç bir zaman da tapınaklar ibadet yeri olmakla ortaya çıkmamışlardı. Şimdiye kadar tapınağı ibadet yeri oluşla anlama koşullanması içinde olanların anlatılan tapınak kavramını pek pek içlerine sindirecekleri kanısında değilim. Zaten bu süre itibarıyla tapınak içine konacak ne bir tapacakları vardı. Ne de böyle bir şeyi, böyle bir yerin ikamesi içinde gözetir olacaklardı. Totem tapınılan bir şey değildi. Totem ilkti bir düzenlenin kural ilkesiydi.
Kesim bölgeleri uzaktan gözetilmekle ilk temasın ve anlamlı bir ilk iletime işlerinin kurulduğu yerlerdi. Artık kesim yeri içinde pek pek kimse bulunmayacağı için tehdit yeri olmaktan ve tehdit alanına en bitişik uzam yer olmakla tehdidi en fazla duyurtan ikili algıyı aynı anda yaşatan, hem hareketsiz yer hem sükûnetli ve sükûnetiz yer olmaktan çıkmıştı. Mezarlıklar gibiydi. Hem en çok korkulan yerdi. Hem kimse olmayacağı için güvenli yerdi. Bu algı ve girişmeyle kesim yerleri yine esen yurdu olma ve yamyamlığa karşı mesafeli bir barış içinde olmanın tapınak söylemli imgesini oluşmaya başlamıştı.
Yani seçme ayıklama ölçütü sınırlamasıyla tapınak yeri olucu algı belirmesi ile bu tür yerler barış ve esenlik yerleri oldu. Gruplar arası temas edilebilir bir yer oldu. Her iki anlam ve fiili oluş inşasının merkezi oluyordu. Dikkat edilirse tapınak algısını oluşan süreç 1- Barış ve esen içinde oluşla, ilk kes uzaktan armağan, sunusunda bulunmanın, kurban vermenin temas girişmesidir. Girişen yapılar az çok avcı toplayıcı grup olmaktan çıkmıştı. Yamyamlık karşısında üreten işlev yapılı gruptular. Şimdi sunu türü beliren olanakla karşı tarafı uzlaşmaya çeken kullanım ile canını kurtarmayı amaçlamışlardı.
2- Yamyamlık karşısında canlarını kurtartma girişmesi bir grubun değil taraflar için de söz konusuydu. Kesim yerlerine bırakılıp terk edilerek uzaklaşılan sunuları almaya gelen karşı grup ta zamanla kendi ürettiği totem grup meslekli ürününü; aldığı kurbanın (sununun-hediyenin) yerine bıraktı. Şimdi süreç alınan bir şey karşısında, verilen beklenen bir girişmeye dönüşmüştü.
Yohdur anun yanında bir kılca i'tibârum
İnsâf hoşdur ey ışk ancak meni zebûn et
Ha böyle mihnet ile geçsün mi rûzigârum
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta