Kent karantina altına alınmalıdır
Halk kekre kokulu uysallık hastalığına yakalanmıştır
Sahte tanrılar, uyduruk şarkılar ırlamakta
ve işçi kızlar içdonlarını sahnelere fırlatmaktadır
Konforun merkezini gösteren haritalar
Evrensel reklamcıların ellerindedir artık
Kalplerinde aşk işaretiyle doğar kimileri... Yeryüzüne gönül indiremez onlar... Hayatı ve insanları anlarlar,hayata ve insanlara merhamet duyarlar,ama hayatın ve onun içindeki insanların yaşadıkları gibi yaşamazlar.
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Devamını Oku
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
özgün yazıyorsunuz tebrik ederim..
Bu şiirde yakınma var...herkesin düşüncesine saygı atfederken...insanoğlu iyi ve yanlışı yapıyor...yanlışlık,çirkinlik ,pespaye,kallavi,palikarya,hebennaka,suflilik,matrak,,,kısaca derbeder durum sıafatlar...eczane ilaçları gibi kontrole alınmalı ve giderilmeli deterjanların temizlediği bir ortam gibi yaşam mekanları yeniden kurulmalı -anlatılmak istenen öz bu -bir edebiyatçı olarak-herkesin ortak görüşü-saygıyla
Şimdi şiiri tebrik ediyorum şiirin fazlası var eksiğini herkes kendince değerlendirir şair yaşadığı ortamlardan şiiri oluşturur karantinaya almak şairin görüşü bence gerekyok çünkü kul Allah ile yapmış olduğu sözleşmeyi bozduğu anda karantinadan çıkmıştır o zaman sinek misali hep pisliye konar pislik onun için bulunmaz nimet olur arı pisliye sinekte güle konamazmış şimdi küllük çok diye güllüğü kapatamayız kulluk çeşit çeşit Allah'a kulluk nefs'e kulluk paraya şöhrete vs gibi bir de yorumculardan ricam sahte kimliklerinden vazgecsinler bir insan kendini neden gizler ya insanlara kötülük düşündüğünden yada aşırı korkusundan yani yanlış yaparsam ayıplanırım korkusumu insan sevilirse kusuruyla sevilir kusursuz kimse yoktur iki ruhlu olmayın Müslüman kardeşlerime duyrulur bir Hadis-i şerif'te bizi kandıran bizden degildir buyuruyor sevgili efendimiz Allah hayırlı işler yaptırsın
karantinalık salgınlar çoğaldıkça..
kutlarım
namık cem
KUTSAL BİR DAVA
Muhyiddin Arabî Hazretleri, çarşı meydanında idam edilen bir adam görmüş. Etrafındakilere asılma sebebini sormuş.
“Efendim, yapmadığı pis iş kalmadı! İçki, kumar, esrar, kadın kız… Ne kadar haram varsa işledi!” demişler. “Bu yüzden asıldı, canından oldu!”
Arabî gitmiş, asılan adamın ayaklarını öpmüş.
“Ne yapıyorsunuz, efendim?”diye şaşkınlık içinde sormuşlar:
“Aşk olsun ona! Davası uğruna canını vermiş! İşte, bu yüzden öpüyorum!” demiş.
Davası için kimi şiir yazar, kimi dayak yer, dövülür kovulur, kimi can verir! Kutsal bir davayı kucaklamak, ona ölümüne sevdalanmak ne kadar güzel!..
Kutlu / Yorum...
Onur BİLGE
Kent kültürüne ayak uyduramayan insanlarla, orayı sahiplenmiş şehir kültürünü özümsemiş insanların çatışması Yani kentleşme sıkıntısı güzel dile getirmiş. İç ahenkte güzel, sert sessizlerin verdiği rahatsızlık kentleşmenin zorluğunun anlaşılmasına sanki katkı sağlıyor gibi. Bol bol benzetme sanatından da yararlanmış, yani mecaz söyleyiş de var. Bence şiirin en zayıf noktası mastar eklerinin tekrarıyla ortaya çıkmış.Keşke cümlelerin bir kısmı fiil cümlesi olarak kalsaydı...
Şairi kutluyorum.
İnandırıcılıktan çok uzak , bir düzyazı (şiir) denemesi...Alt alta yazılmış şiir olmuş,yanyana yaz oku ;deneme olsun...
''Kent , karantina altına alınmalıdır...''
Taşlar bağlanmalı , itler salınmalıdır... (!!!)
Kimse düşünmemeli , iyi ,doğru , güzel ; (!!!)
Kanuna uymayıp , VAHŞİ kalınmalıdır...(!!!)
Açık mektup
Efendim ben olayım o olsun bu olsun kim bu edebiyat sitesinde sinli kaflı yorum yazarsa yetkililer bahçivanlar
bağa girmiş kurtlar gibi atın gitsin.
Sınırsız hürriyet sevdalıları sizedir sözüm
Güneşsiz susuz topraksız bakımsız yetişmez üzüm. F.K.
Vesselam.
Mezartaşlarını deviriyor rüzgar
Sokaklar eviçlerine savruluyor
Evler televizyonlara
Halk, bileği taşlarına kör bıçaklar gibi yaslanmaktadır
Şairin anlatmak istediği ile benim anlamak istediğim aynı mıdır değil midir kestiremedim.Ağırlık aynı olduğunda.Her neyse serbest şiir hecenin tadını kolay kolay yakalayamaz.Ancak anlam bakımından hak ettiği yerde.Yazım imla hataları olmasa elbette iyi olur.Sebep
bende ki gibi bilgisizlikten de olabilir.Aceleden de.Bu konuda Onur ablamız tam isabet etmekte olup şahsen istifade etmeye çalışıyorum.Ancak şiir birinci olarak mana demektir,ikinci olarak ahenk bana göre.Gerçekten
Kent değil DÜNYA karantina altına alınmalıdır.Vesselam.
şiirlerde tekrarlar uyumu ve bütünlüğü bozmadıktan sonra kullanılabilinir.Bence bu şiire renkte katar bu şiirde bütünlüğü bozmamış fakat renk hiçte iç açısı değil.Anlattığı kent nasıl bilmem ama ben dünya için karantinaya hiç gerek olmadığınına inanıyorum.Elbette şiirde anlatılanlar da gerçek payı var.Onlar bir avuç ve digerleri de doguştan aşılı onlara bile yardım edebilir.Şairimizin şiirini beğendim.En azından yok ya dünya böyle değil dedirti bana.Gerçi ben hep söylerim.Başka bir açıdan baksa belki farklı şeyler görür.Yine de söylemeden edemiyecegim.Biraz abartılı göndermeler yapmış.
Bu şiir ile ilgili 17 tane yorum bulunmakta