Yağmur damlaları yüzünü yıkıyor kentin.
Ben, senli takvimler özlüyorum.
Kelimeler, hasret gideriyorlar
şehrinde bir defterin.
Onlar, sen oluyorlar.
Damlalar yüzünü yıkıyor kentin.
Maktuller, henüz pişmemiş katillerdir.
Bir kitapta yazıyor, sayfaları hala yeşil.
Bir kitap kapanıyor
bir kalem düşüyor…
Cesetler hala sıcak.
Damlalar yüzünü yıkıyor kentin.
Yalnız bir aşkın büyüyen çığlığı fa.
Diğer notalar, teselli ağıtları.
Diğer notalar, daralan sokak.
Diğer notalar, şehrin yüzünü yıkayan yağmur
damlaları.
Solucanlar topraktan çıkıyorlar…
Nefes alıyorlar.
Nefes…
Almayanlar giriyor geri.
Damlalar yüzünü yıkıyor kentin.
Ve biliyoruz ki
zaman, en affedilmez suçudur yaşamanın.
Saniyeler dakikalara düşerken
damlalar yüzünü yıkıyor kentin.
Ucuz ekmek kuyrukları
üretimi az taşıt kuyrukları
bir ayağı tüfekte leylekler
göç fıkraları
mutfak fareleri
tarla fareleri
fırın fareleri
sanayi fareleri
sıçanlar
ıslak sıçanlar
sıçan gibi ıslananlar
ve şemsiye tutucuları…
Aristo kahvaltıdan sonra yüzünü yıkarmış
yeniden…
Ve yağmur damlaları yüzünü yıkıyor kentin.
Mürekkep çok akarsa okyanus olurmuş
İnsan, kalabalıkta kayıp bir balık.
Satırlar, dere yatakları.
Satırlar, Althusser masajları.
Satırlar, içi kanlı yağmur damlaları.
Giyotin işçileri
işçi grevleri
işçi kolyeleri.
Kolyeler zamane hediyeleri.
Yeminlerimiz
çoğumuz,
çocuğumuz,
çocukluğumuz
ve çocukçalığımız.
Eskiden Kant sokağı varmış
İntiharın biri saati geri almış.
Beklemek, alçak basınç.
İyi beklemek, ivmeli.
Bunu en iyi Sokrat karısı bilmeli..
Barındıran baldırında baldıran
ve en güzel
bir gece vakti camıma yağan.
Sokrat tükürüğü mü!?
Hayır! Hayır!
Değil!
Kent damlaları.
Hasan GölbolKayıt Tarihi : 4.3.2018 01:04:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!