Kene Şiiri - Sezayi Tuğla

Sezayi Tuğla
1645

ŞİİR


12

TAKİPÇİ

Kene

Kemerburgaz ormanı, Göktürk köyü yöresi,
Çekmeköy, Çavuşbaşı, Beykoz, Göksu deresi,
Benim ülkem neresi, Kırım, Kongo neresi?

Başrollerde oynarsın, meydanı tuttun gene,
Battalgazi halt etmiş senin yanında kene.

Şu manzara bir başka, hava güzel, su güzel,
Bir ağacın altında, öğle uykusu güzel,
Yüce Mevlâ’m yaratmış, her şey doğrusu güzel,

Çoluk çocuk toplanıp mesireye gelene,
Musallat oluyorsun, can alıcı pis kene.

Hazırlıklar dört dörtlük, en ufak bir kusur yok,
Pikniğe gidenlerde bakıyorum, huzur yok,
Düşünüp duruyorum, senden başka muzur yok.

Kaç tane cana kıydın ülkemde, geçen sene?
Yetmedi mi emdiğin bunca kan sana kene?

Emperyalistler gibi, ancak kanla yaşarsın,
Bize ulaşmak için ülkeleri aşarsın,
Kâh Tokat’a, Samsun’a, kâh Sivas’a koşarsın,

Mükâfat vereceğim, seni bulup görene,
O zaman göreceksin sende gününü kene.

Köylü, kentli bir olup karar verdik beraber,
İşte duyuruyorum, bu sana kötü haber,
Üstüne geliyoruz, geber ey kene! Geber,

Zararın dokunamaz, yapışamazsın tene,
Karar verdik, ülkemden sürgün edildin kene.

(HAZİRAN 2007)

Sezayi Tuğla
Kayıt Tarihi : 30.10.2012 14:47:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Hikayesi:


KAFAMIZDAKİ KENELER Yaz geldi. Piknik mevsimiyle birlikte uyarılar ve alınacak tedbirlerde tekrar gündemde. Neye karşı? Orman yangınlarına karşı, deniz sahillerindeki koleraya karşı, kırsal alanlar ve mesire yerlerinde kene ve diğer zararlı haşerelere karşı. Zararlılara karşı mücadele toplumsal bir görevdir. Bunların, mutlaka el ele vererek “görev bilinci” içinde “bana ne? ” ciliği bir yana bırakarak yapılması gerekir. Bu görünür tehlikelerin yanında, toplumu asıl rahatsız eden bir de sanal, mevsimlik, hedef saptırıcı yapay tehlikeler vardır. Yetmişli yıllarda ne hikmetse yaz günlerine rastlayan her “Hac sezonu”nda kolera hortlardı. Neticede tonlarca hurma imha edilir, yüz binlerce litre “zemzem” suyu sınırlarda dökülürdü. Lokal bazı ufak gerçek payları vardı belki, ama abartılarak devleştirilmiş olaylar halka korku ortamında yansıtılırdı. Şimdilerde, birkaç yıldır gündemi işgal eden, yazın ortaya çıkan Kırım-Kongo keneleri arz’ı endam etmekte. Bunlarla hükümet, belediyeler ve ilgili diğer kurumlar gereğini yapmak üzere çalışmalarını sürdürmektedirler. Beni asıl rahatsız eden, beyinlerimize yapışmış olan keneler. Asıl bunlardan nasıl kurtulacağız? Cumhura baş seçilecek; “Milletin seçtiği vekiller seçsin”, “Hayhay, gayet makul”. “Aday gösterilsin”. “İşte aday”. Bazı beyinlere yapışmış keneler derhal hortlatılır; “Olmaz! Onlar, o adamlar mimli”. Neticede bu meclis seçemez. Peki, kim seçsin? “Halk seçsin”. Birilerinin beyinlerindeki keneler tekrar harekete geçerek ısırır. “Halk seçemez”. “Neden? ” (Uyduruk birkaç sebep sıralanır) . “Onlar beceremez” demeye getirilen bazı gerekçeler. Bu memlekette yıllardır, toplum ve temsilcileri; sağcı-solcu, ilerici-gerici, bölücü-irticacı, aydın-cahil, şehirli-köylü gibi guruplara ayrıldığı müddetçe taraflara göre herkes “mimli”dir. Bu mim, beyinlerimize yapışmış zehirli kenelerden başka bir şey değildir. Müreffeh bir ülkede yaşamak istiyorsak, bayrağımıza musallat olan, okullarımıza musallat olan, sokaklarımıza musallat olan kenelerden, kısacası hepimizi sömüren ithal kenelerden kurtulmalıyız.

Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Sezayi Tuğla