KENDİNİ GERÇEKLEŞTİREN ASANSÖR
“Yardım edin.” Ses yok. İçerisi çok karanlık. “Düşüyorum imdat! Kurtarın beni” Kimse yok. Ölmek için çok erken. Muhakkak bir yol olmalı. Evet evet bir yol olmalı.
Serçe parmağım ile düğmeye bastım. İçimden bir ses birinci kat dedi, bastım bir nolu numaraya, derinliği dinledim, gıcırtı yok, yukarıya tek tek çıkmak … demek ki böylesi iyi hal. Kapılar açıldı, bembeyaz bir oda, bir soğutucu var, açıyorum, yiyecek-içecek dolu içi.
Asansördeyim ikinci kata çıkmak için yüzük parmağım dokundu. Asansör sessiz. Sessizliği dinlemek keyif verici sakinliği anlatıyor. Açıl susam açıl! Açıldı kapılar, gözlerim şaşkın çimen yeşili bir oda, duvarlar sevgiyi anlatıyor. Birden annem ve babam gözümün önünde, çocuk oldum sanki yeniden, korkma diyen bir ses, sevgimiz seni doyurur, kollarımdasın güvendesin çocuğum.
Üçüncü kata çıkıyorum kalbimde sevginin ve güvenin sıcaklığı var. Öylesine sevgi dolu ki bu sefer kapı sevgimle kendiliğinden açılıyor. Orta parmak sevgi ile sırasını geçti. Haykırmadım öncesi gibi. Kanarya sarısı gözümü aldı, odanın rengi sapsarı. İnsan sesleri geliyor kulağıma, tıpkı kanarya sesleri gibi, yanlarına gidiyorum, şarkı sesli insanların arasından bir ses yükseliyor “yardım edin! ” yanına gidiyorum sevgiyle bakıyorum, yüzü gerilmiş, sinirlenmiş yalnız kalmış kadına elimi uzatıyorum, Merhaba diyorum. Şaşırıyor ve merhaba diyor. Yüzündeki sert duruşun yerini merak alıyor, beni merakla süzüyor.
Şimdi dördüncü kata çıkma zamanı bu sefer işaret parmağım ile basıyorum. Kalbime çok şeyleri aldım. Ne diye sorsanız sayıyorum tek tek. Yukarı çıkıyorum, asansör durdu ve açıldı kapı. Rengârenk kıyafetli insanlar var, sesler bazen yükseliyor, bazen alçalıyor, bir çoğunu tanımıyorum. Onlar sanki beni tanımış gibi bakıyorlar, hatta yanıma geliyor ve benimle tanışmak istediklerini söylüyorlar, içimdeki tüm benleri anlatıyorum onlara, ben kimim… Mutluluk bu ise eğer mutluyum.
Baş parmağım ile basıyorum beşinci kata. Biz çocukken dersleri beşli karneye, pekiyi almış derdik. Şimdi de öyle numara değişiyor, pekiyisi değişmiyor, kimine göre on numara kimine göre beş numara ne garip. Kapı açıldı. Büyük bir salon, duvarlar leylak rengi açık mor, bilgiyi anlatan renk. Ortada büyük bir oval masa ve boş sandalyeler ile dolu, ilk oturan sen olursun diyor sanki. Tavanda bir projeksiyon takılı ve ışığı yansıyor beyaz perdeye, Öğrencilerini bekleyen bir sınıf, ışığın parladığı yerde... İşte bu diyorum haykırarak, işte bu!
Türkan Yakın 27/03/2016 20:51 yazarlık ödevlerimden birisi
Kayıt Tarihi : 5.4.2016 08:56:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![Türkan Yakın](https://www.antoloji.com/i/siir/2016/04/05/kendini-gerceklestiren-asansor.jpg)
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!