Yüreğimin en bilinmez yerlerine bakıp da kaçan sen...Bilmez misin ki bu yüreğin her kıvrımı ayrı bir acıyla yanmış...Bastığın her yer, umutsuz bir vahadır. Sen, dokundukça kanar, kabuk bağlamamış yaralarım...Sabırla sarıp sarmaladığım özlemlerim henüz buğur buğur tüter de, kanar bir yelde bile...Oysa sen, öyle güzel hoş ve öyle narin basarsın ki gönül yollarıma...incitmeden...Gene de acır içim...
Sevgisizliğin ormanında savruldum...Sevdim de...sevildim de...ama nedense iki yüreği bir araya getiremedim. Git desem gitmezsin ey yar..Sana bulaşmasın gönül yaram..Seni sarmasın acılarım...
Hani hoşgörü, hani sevgi,...yok...onları bir yerlerde görmüştüm hayatımın bir deminde ama teğet geçtiler benden...ve ben bu yürek yangınında savrulmaktayım...Hani kim yaktı bu odu? ...Ne önemi var ki artık...Harabeye dönen yerde, kim divane...kim çare...ne önemi var...
Desem ki sana şimdi, ' Sonsuzluk kervanı nerde?
Bilir misin?
Yohdur anun yanında bir kılca i'tibârum
İnsâf hoşdur ey ışk ancak meni zebûn et
Ha böyle mihnet ile geçsün mi rûzigârum