Bir silüet arıyorum, saat gece dört buçuk
Buğulanmış eski aynada, bana acıyla bakan boş iki gözde.
Ruhum öyle kaskatı, öyle soğuk ki
Hatıralar hırkasının içinde buharlaşıp,
Kayboluyoruz birlikte.
Pişmanlıkların enkaz yığınının altında,
Özlemlerimi ve keşkelerimi uyutamıyorum.
Bu dolunaylı gecenin kasıklarında,
Bir sancılı doğum gibi acı veriyor.
Aklım iltica etmiş gibi, bende değil gibi.
Geri dönülmez yolun en ücra köşelerinde,
Omuzlarıma dökülen, üstünde bembeyaz,
Karlar düşmüş, tutam tutam saçlarıma bakıyorum.
İçimi bir ateş, bir elem sarıyor,
Savruluyorum, yıldız yıldız kar taneleri gibi.
Geçmişin unutulmamış resimlerinde,
Aralık ayının deli esen poyrazı,
Gök gürültülü sert soğuk bir gecesi,
Sessiz hıçkırıklarım yankılanıyor duvarlarda.
Dilim lal olmuş ama bağırabiliyorum,
Kendime isyan, kendime küfür, kendime intizar.
Doğru bildiğim yanlışların arasında,
Satır satır, sayfa sayfa okuyorum kendimi.
Ne çok yanılmışım ne çok silgi kullanmışım,
Bu derin girdaptan çıkar mıyım bilmiyorum.
Ve bu girdapta nefes aldığım,
Sigaralarla nereye kadar avunurum.
Ama bildiğim tek bir şey var,
O da bu geceye kadar sırtıma yediğim ayaz,
O ayazı hiç unutmuyorum.
Ve daha kaç kez öldürülürüm diri diri gönüllerde?
Erişemediğim huzura ve vuslata erişir miyim?
Bir ateşböceği cesaretiyle,
Karanlığıma mum yakabilir miyim?
Ve güneş yeniden hayallerim için doğar mı
Ve yitirilmiş zamanı ısırtır mı?
Bu sevdasız zamanlardan kurtulabilir miyim?
Aşkın çağına ruhumla göç edip,
Ya da aynadaki silüette,
Bana bakan ölü gözlerde,
Yeniden ne varsa gömüp,
Üstüne toprak atabilir miyim?
Yok sayıp yasını tutabilir miyim
Geleceğe dair öldürdüklerimin?
Kayıt Tarihi : 24.7.2024 11:23:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!