Her ne kadar kendimizi tanıdığımızı zannetsek de, yanılıyoruz. Bilmediğimiz çok yönlerimiz var. Kendini tanıyamayan başkasını da tanıyamaz. Bu nedenler insan olarak kendi aramızda yeterli ve doğru iletişim kuramıyoruz. Yapıcı değerlerimizi ortaya koyamıyoruz. Eleştiri mekanizmasını, ya yıkıcı ya da yağdanlık olarak kullanıyoruz.
Bu nedenle insan üzerine araştırma yapan psika analistlerden yararlanarak birkaç satır yazmak istiyorum.
Erich fromm, ‘’kendini savunan insan’’ başlıklı psikoloji dizisi olarak yayınladığı kitabında İnsanları incelerken, ‘’insancıl ahlaka karşı otoriter ahlak’’ı inceler. Orada ‘’iyi ve kötü arasındaki farkı ayırt edebilme yeteneğimizin tohumları çocuklukta atılır. Çocuk akılcılığı ayırt etmeden önce, iyiyle kötüyü birbirinden ayırmayı öğrenir. Değer yargıları, onun hayatında önem taşıyan insanların verdiği iyi ve kötü tepkilerle gelişir. Yetişkine duyulan bu mutlak bağlılık ve sevgiyi göz önünde bulunduracak olursak, bir annenin suratında beliren onaylayan veya onaylamayan bir ifadenin çocuğa iyiyle kötü arasındaki farkı yeterli bir şekilde ‘’öğretmesi’’ bizi şaşırtmamalıdır.’’ demekte.
Doğuştan itibaren irademiz dışında kabullendiğimiz ve ezberlediğimiz o kadar çok şey ver ki, ailemizde başlayıp okulda, devlet yayınlarında, toplumumuzda… genlerimize işlemiş bize dayatılan ‘’doğrular’’dan kurtulamıyoruz. Her ne kadar sonradan resmi olmayan kitaplardan,
çatı katındaki odanın
kuytu bir köşesinde
kumaşındaki eski yağmurların
hüzünlü kokusuyla
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta