Bir gün,
akrabalarımı sevmek için kullandığım bütün kelimeler
ceplerimde küflenmeye başladı.
Harflerin ağırlığı omzumda,
o kadar sustum ki
dudaklarım pas tuttu.
Ben,
ellerimle ördüğüm köprülerden
ilk geçen olmak istedim hep,
ama onlar
köprüye bakıp suyun sesinden ürktüler.
Yüzüme bakmadılar,
bakışlarını taşlara sakladılar,
adımı yalnızca bayramlarda hatırladılar.
Ben,
bir sofranın ucunda oturup
birlikte gülmeyi düşledim.
Çatalın ucundaki ekmek
ortak bir hikâyeye benzeyebilirdi,
ama dudaklarının kenarında
hep başka cümlelerin gölgesi durdu.
Ve ben,
hep yanlış yerlerde doğruyu anlatmaya çalıştım.
Yanlış anlamalar,
zamanla doğru bildiklerimin ipini kesti.
Konuşsam kırılırlar diye sustum,
sussam uzaklaştılar diye incindim.
Yoruldum artık…
Bir gün, yastığımın kenarında
bir avuç “keşke” buldum,
hepsini rüzgâra verdim.
O rüzgâr
beni de aldı,
götürdü uzak bir kıyıya.
Orada,
ne isimlerim vardı ne soyadlarım,
sadece bir deniz,
dalgaların arasında
yorgun omuzlarım vardı.
Ve anladım ki,
kimse için köprü olmamalı insan
eğer karşı kıyı
adımlarını hep geri sayıyorsa.
Artık vazgeçtim,
elimi uzatmaktan,
sesimi taşımaktan,
kalbimin her seferinde geri çevrilmesinden.
Gözlerimi kapatıyorum
ve bir daha açtığımda
onların yüzleri yerine
denizin mavisi kalsın istiyorum.
Çünkü bazen,
bağ kurmak için çırpınmak
suda boğulmak gibidir,
ve ben,
artık yüzmeyi bırakıyorum.
Bir zamanlar,
her telefon çaldığında içimde bir bahar ürperirdi,
belki bu kez arayan onlar diye.
Ama çoğu zaman sesin ucunda
yalnızca yanlış numaralar,
ya da hiç ses çıkmayan bir bekleyiş olurdu.
Bayram sabahları
kalbimi taze çiçeklerle süslerdim,
sofraya koyduğum tabak
onlara ayrılmış olurdu.
Gelmediler.
Çay soğudu,
ben ısındım,
öfkem ve kırgınlığım birbirine karıştı.
Onların adını anmak
eskiden dua gibiydi,
şimdi küle dönmüş bir sayfanın hışırtısı.
Kendi ellerimle tutuşturduğum o ateşte
yalnızca yakınlığımız yanmadı,
ben de biraz eksildim.
Hep anlamak istedim,
hiç anlatılmadım.
Sorularım cevapsız,
cevaplarım sahipsiz kaldı.
Bir zamanlar “biz” dediğim her şey,
şimdi “ben” kelimesinin içinde boğuluyor.
Vazgeçmek,
sanıldığı kadar sert bir kopuş değilmiş;
yavaş yavaş,
ince ince,
damlaların mermeri delmesi gibi olurmuş.
Ve ben,
artık o mermerin ortasında duran sessizlikten
başka bir şey duymuyorum.
Şimdi biliyorum:
Bazen en güçlü bağ,
çözülmesine izin verdiğin bağdır.
Artık düğümleri çözmek için uğraşmıyorum,
ipleri denize bırakıyorum.
Kim bilir,
belki başka kıyılarda
başka eller
onları alır,
ve o eller
benimkilerden daha az titrer.
Artık ne küskünüm
ne umutlu.
Sadece,
bir sayfanın boş tarafına bakar gibi bakıyorum hayata.
Kalemi elimden bırakmadım,
ama bu defteri onlarla doldurmayacağım.
Çünkü bazen,
vazgeçmek,
bağırmadan söylenen en net sözdür.
Artık yolları saymıyorum,
hangi adım beni onlara götürür,
hangi adım uzaklaştırır bilmiyorum.
Zaten bilmek de istemiyorum.
Her şeyin bir vakti varmış;
bazı ilişkiler
kendi sessiz çürümesini tamamladıktan sonra
mezar taşı bile istemezmiş.
Gözlerimde eski fotoğrafların gölgeleri var,
gülüşlerimizin donmuş kareleri,
ama onlara bakınca
bir zamanlar sevdiğim insanları değil,
artık tanımadığım yüzleri görüyorum.
Beni anlamadılar,
çünkü dinlemediler.
Ben vazgeçtim,
çünkü beklemek,
suya çizgi çekmekmiş.
Ve ben,
o suyun üstünde yorgun kollarımla
bir ömür tutunmaya çalışmışım.
Şimdi,
herkes kendi kıyısında kalsın istiyorum.
Benim kıyımda
bir sandal,
birkaç dalga,
ve uzun bir sessizlik olsun.
Hiç kimsenin bozmadığı
o sessizlikte
belki ilk kez kendim olacağım.
Biliyorum,
böyle biten şeyler
ardında koca bir boşluk bırakır,
ama bazen
boşluk da iyileştirir.
Bazen,
hiçbir şeyin sesi
her şeyden daha güzel gelir.
Ve ben,
artık orada duracağım;
kimsenin gelmediği,
gelmesini beklemediğim
o durakta.
Çünkü bazı vedalar
yürüyerek değil,
susarak yapılır.
Ve belki bir gün,
kimse gelmediği için değil,
artık beklemediğim için
deniz bana kendi dilinde teşekkür edecek.
Dalgalar,
adımı değil
sadece rüzgârın taşıdığı sessizliği söyleyecek.
O an anlayacağım ki,
bazı hayatlar
karşı kıyıya varmak için değil,
sandalın içinde
kendi içine doğru yol almak içindir.
Kayıt Tarihi : 12.8.2025 13:00:00
Şiiri Değerlendir
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.



Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!