Ben güneş’den önce doğmuşum Gaziantep’in
Çamlıca Mahallesinin taşlı Karlık sokağında
Yıllardan dertli Bindokuz yüzaltmış dört’ün
Sıcak bir, yirmi beş Ağustos ayının sabahında
Dedem Kenan Kerim koymuş adımı
Dağların ardı duman kardır
Yüreğim bu gün de hardır
İçimde bir bitmez yara var
Sebebi zalim yardır...
Ah havar havar havar
Sağır mısın? kulakların tıkama
Bomba gibi gümürdedim duydun mu?
Haksız yere kirlediler mazimi
Suçsuz nezarete girdim duydun mu?
Kiya oğlu apartmanı varımış
Bende şu dünya ya geldim geleli
Nedim dostlar bir gün yüzüm gülmedi
Yetişip de ben kendimi bileli
Ne yazık ki bir gün yüzüm gülmedi
Onsekiz’in de kendime geldim
Ela gözlerini sevdiğim dilber
Altın tas içinde bala dönmüşsün
Boyun selvi dalı kokuşun anber
Beni tanımayan ele dönmüşsün
Severiken seni canımdan fazla
Bir meşin yuvarlak döner ortada
Koşarlar peşinden tanıyamadım
Kocaman sayife gazetelerde
Ben kara cahilim okuyamadım
Kardeş kardeş ile girişir harbe
Ela gözlü nazlı dilber
Neden bize gelmez oldun
Gözlerimden akan yaşı
İnsaf edip silmez oldun
Bağımızda açan çiçek
Aldın benden benliğimi
Kara asfalt kara yollar
Yedin taze gençliğimi
Kara asfalt kara yollar
Kime sağladın yararı
Nerede söyleyin sizin Abuz?
Yerinde yetişdi bak Karpuz
Uygun yere kına ve buz
Koyar gardaş bak görürsün...
Nerede söyleyin Firevun-Nemrut?
Köy Meydanı kara kuyu başında
Halay çeker, sen yokidin girmedim
O zamanlar Toydun, ondört yaşında
Küçük idin kıymetimi bilmedin...
Bir kenarda bekliyordum gelmeni
yolu düşen canları gazikent i gezmeye bekliyorum...