-aslında yoksulluğunu giyindiğim bu kent benim ikiz kardeşim olur ki her semti şiirlerimin tamlamasıdır, içtiğim ucuz şarapların geç gelen sarhoşluğunda ikimiz de metropol oluruz, işte siz bunu bilmiyorsunuz-
susmakta şimdi gecenin dişleri
esmeyen rüzgarlara vererek sırtını
yelkeni yırtık gemilerine mecnun bir kaşif
dolanırken aylak adımlarıyla gözlerimde
bu acılar ki hepsi adınla başlar
savrulmuş günler gördüm, karışık
avuçlar gördüm, çizgilerinde acı
koşan hüzünler gördüm
konduklarını yaralayan
bir öğle sonuydu
gördüm kendimi
gitmek zamanını gösteren saatlerdeki iz senin
tutulmuş gülümsemeleriyle geçen o karanlık bulutlar da
duvarlarında soluklandığın maviliğime kıydın, kendine kıyar gibi
senin, caddelerinde sarhoş adamlarıyla o yenik kent senin
-hangi ay ışığına uzatırsan uzat boynumu kıldan inceyim-
cam kenarlarında yazdım bu şiiri
yüreğimde kıvranan kelimeleri azat edip
tütün renkli yolculuk molalarında yazdım
üşüdüğüm bir ayrılık vakti
mimozalar açarken yazdım bu şiiri
yoktu gece, yıldızlar soluksuz
ölümlü yağmurlarıyla uyanırken insanlar
caddelerdi izleri yaşayamadıklarının
öylece duruyorken rüzgar ellerimde
duasız ölülerden alınmış heveslerle
hangisi sizin gülümseyişinizdi
bir yaz gecesi gökyüzünden usulca kopardığım yıldızların
bir türlü hatırlıyamıyorum
yüreğime nereden bulaştırdım sesinizi
dünsüzlüğüm benim, uçarı çocukluğum
olama, acılar da var çünkü
zehri var şu akıp giden bulutların
olama diyorsam bunun içindir
bunun içindir geceleri ağlamam
olama, kılıcından kan damlıyor ölümün
unutulmuş bir bavula verdim günlerimi
içimde bilmediğim bilr dilde anons sesleri
kuyulardan su çekme vakti mi?
kim salladı içime bu upuzun ipi
unutulmuş bir bavula serdim gölgemi
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!