Kemer Şiiri - Vasfi Okur

Vasfi Okur
38

ŞİİR


2

TAKİPÇİ

Kemer

KEMER

İsmine bakıp ta sakın Antalya ilinin Kemer ilçesi sanmayın veya eskilerden kalma bir köprünün kemeri. Belimize taktığımız kemerle de hiç alakası yok. Yahut ta bir diğer ismini kemer bildiğimiz sebzenin.
Bizim “Kemer”:
Kırmızı ince uzun tüyleriyle orta boy “Tazı Kırması” Şakir Amcanın evinin önünde sürekli “Kulakları Kirişte”, patileri önde, kafasını patilerinin üstünde uyuklar dururdu.
Rengi daha çok kına kırmızısına benzerdi. Gözleri kafasına göre biraz büyükçe, göz pınarları “Kudreti İlahiden” sürmeliydi. O sürmenin siyahımsı çizgisi bir yayın kirişi gibi kıvrım alır, göz diplerinde son bulurdu. İnce bir yaya benzeyen yolun sonu gibi. Uzun tüylü kuyruğu onu hem biraz tazıya hem de boyunun kısalığı hasebiyle biraz “fino” köpeklerine benzetirdi. Kapının önünden asla ayrılmayan “Kemer” vara yoka da havlamazdı. Oldukça akıllı ve sadık bir hayvandı.
Evin önünden geçen yabancılara kısa bir havlamadan sonra tekrar gelir, patilerini öne uzatır, kafasını patilerinin arasına alır tekrar uyuklamaya başlardı.
Arada bir köye gittiğimde; evin önüne geldiğim zaman koşa koşa yanıma gelir, bacaklarımın arasına girer, kuyruğunu önüm sıra sallar, arada birde ön patileriyle omuzlarıma sıçramaya başlardı.
Bezenleri ise “Kemer” hiç pas vermezdi. Kapının önüne gelinceye kadar hiç kıpırdamaz, yattığı yerden gözünün birini açar, bana bakar, tekrar uyuklamaya başlardı. Şakir Amca; “Kemer’i” çok küçükken “Poşa Elvan’dan” bir paket filtresiz sigaraya almıştı.
“Kemer’i” almasının sebebi ise: Şakir Amcanın, erkek çocukları yaşamazdı. Tam dokuz erkek çocuğu daha bir aylık olmadan ölmüşlerdi.
Kimden duymuşsa artık; biri ona “eve köpek almasını” söylemiş. Oda “Kemer’i” alıp büyütmüş.
Bu arada; Şakir Amcanın bir oğlu daha olmuştu.
Abdulkadir.
Diyebiliriz ki Abdulkadir ile “Kemer” birlikte büyüdüler.
Küçükken “Kemer” sürekli evde kalırdı. Hatta yatacağı zaman gelir Abdulkadir’in beşiğinin yanında yatardı.
Nedendir bilinmez; Şakir Amcanın, onuncu oğlu yaşamıştı.
Abdulkadir ile “Kemer” birlikte büyüdüler ama “Kemer”; Abdulkadir gibi büyüyüp serpilmedi. “O” hep küçük kaldı.
Küçüktü ama gözünü budaktan esirgemezdi. Arada bir köyün, Çoban köpekleriyle “Ağız dalaşına” girer, durum ciddiye döndü mü, fazla ileri gitmez, tekrar kapının önüne gelirdi. Bazı geceler kurtların kokusunu alan, çoban köpekleri, kurtların üzerine gider, oda onlara karışır, arada birde yaralanırdı.
…………………………………………….
…………………………………………….
Aradan yıllar geçti.
Şakir Amcanın evinin önünde köpek yoktu ama “Kemer”e de ne olduğunu bilmiyordum.
Geçenlerde yine köye gittim.
Şakir Amcaların evlerinin önünde yine bir köpek vardı.
—Kimin bu köpek Şakir Amca? Dedim.
—Bizim değil. Komşunun. Bizde yer içer.
—Sahi, senin bir “Kemer’in” vardı. Ne oldu akıbeti?
Şakir Amca, derin bir iç geçirdi.
—Sorma onu. Onun yarası hala içimdedir.
Şakir Amcanın gözleri dumanlanmıştı. Gözleri ufukta bir yerlere takılmıştı. Her halde mazi gözlerinin önünde canlanıyordu. Belli ki bir yürek yangını vardı. Vardı, ama pekte anlatmak istemiyordu. Bense yüzüne bakıyordum. Bir cevap bekler gibi.
Sigarasından derin bir nefes çekti, dumanı ağır ağır salı verdi. Ardından derin bir nefes daha.
Bir yutkundu, iki yutkundu, başladı anlatmaya:
“Bir gün ‘Kemer’ eve geldi. Geldi ama hayvancağız acılıydı. Belli ki çok acı çekiyordu. Ben ise; sinirli bir şekilde ‘Hadi git buradan’ dedim. Acılı hayvan kafasını çevirip yüzüme dolu dolu bakıp gözlerinden bir damla yaş belirdi. Boynunu büktü evden dışarı çıktı, yönünü yukarı derelere çevirdi, aldı başını gitti. Bir anda bütün sinirim geçmişti. Hemen çocuklara haber verdim. ‘Çabuk; Kemeri bulun’ dedim.
Çocuklar; bütün dereleri, yazıyı, yabanı aradılar. Ama nafile. Elleri boş döndüler. Aradan günler geçti, köyün çobanları yukarı derelerde ‘Kemer’in’ ölüsünü buldular.
Sordum soruşturdum ki; köyün yaramaz çocukları, kemeri zehirlemişler. Zehirli ekmek vermişler!
O günden sonra eve bir daha köpek almadım! ”
Beni de bir durgunluk sarmıştı. Böyle olduğunu bilsem sormazdım. “Kemer”; belki de küsmüştü. İnsanoğlunun vefasızlığına küsmüştü. Hissiyattan uzak, duygusuz, anlayışsız sahibine kırılmıştı, ardında bir damla gözyaşı bırakarak.
Şakir Amca ise; sigarasını bitirmiş, bir sigara daha yakmıştı.
“Hala yüreğimdedir ‘Onun’ acısı, hala gözlerimin önündedir o bir damla yaş.” Dedi. Bir daha da konuşmadı.
Garip bir hava sarmıştı ikimizi de!
Sanki Şakir Amcayı yağmur yüklü bulutlar sarmıştı. Gözlerinde ki buğuda siyahımsı gölgeler oluşmaya başlamıştı. Bir anda hasreti, hicranı, pişmanlığı, geri dönülmez zamanın içerisinde ateş gibi yüreğine oturmuştu. “Keşke şu zamanı geri çevire bilseydik” der gibi. İçinden; maziye doğru haykırıyordu “Şimdi ki aklım olaydı hiç bırakır mıydım.”
Anlaşılan; Şakir Amcanın yarasını kanatmıştık. Belki yangını küllenmişti, biz ise; alevlensin diye üflemiştik!
Oysaki Şakir Amca Vicdan azabı çekiyordu. Belki de “Kemeri” bulsa; boynuna sarılıp:” Ne olur beni affet, sana kızgınlığım yoktu, bir kızgınlık anımda ki gerçek duygularım değildi.” Diyecekti.
Belki de onunda gözleri nemlenip “gitme, kal” diyecekti; ama giden gitmişti!
Ben ise; siyah bir anaforun içerisin de zamanda yolculuk yapıyordum. Bir anda yıllar öncesine gitmiştim. Zamanın tozlu raflarından birine kaldırmış olduğum “Kemer’i” bir yerlerde bulmuştum. “Kafasını; ön patilerinin üzerine koymuş ‘Kemer’ tek gözü ile bana bakıyordu.”
Bu bir hayvanda olsa, insana dokunuyordu. Ya insanların trajik halleri! .. İnsan olanlara çok şey ifade eder.
Nerde kaybettik insanlığımızı! ...
Nicelerini kaybettik! Nicelerini uğurladık, gönüllü, gönülsüz! Niceleri ile veda etmeden ayrıldık belki bir daha buluşuruz diye! Ya buluştuk ya buluşamadık. Elimizde olsaydı, nicelerine “Gitme kal” derdik. Hiç ister miydik kuru hayallerle avunmayı.” Yeter ki burada kal hiçbir şey yapmasan da, uzaktan görsem de olur.” Diyebileceğimiz niceleri vardır. Bir kere hesap kapanmaya görsün! Artık “O” gidicidir. Ne kadar da gitmesini istemesek de. Bazıları ise gözden ırak oldu mu nedense gönüldende ırak olur, gönül bağı olmadıktan sonra. O gönül ki insanoğlunun “Kâbe’si” dir. Gönlü nerede kalırsa onun için “Kâbe” orasıdır. “Gönül gözü” gerçek “Kâbe’yi” keşfetmedikten sonra! ..
Bezenleri düşünürümde; sanki gidenler, kalanlardan fazlaymış gibi gelir zamanı belli olmayan zamanda! ..


Vasfi OKUR

Vasfi Okur
Kayıt Tarihi : 15.8.2010 16:40:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Vasfi Okur