Kandır alev alev yüreğime gömdüğüm
Bülbülsüz gül bahçelerinden derip
Sevgisizliğin uç noktasıdır bu gördüğüm
Bülbülleri çağırın sesinizi yükseltip.
Seni sevmek ne yazık ki elimde değil
Elimde değil artık seni methetmek
İstersen kul köle ol önümde eğil
İçimden gelmiyor seviyor görünmek.
Çok eski bir dosttan bu insafsız yergiler
Bakmak yalnızca sana
Sana bakmak usanmaksızın
Her anı seninle yaşamak
Başka birine ihtiyaç duymaksızın
Dokunmak yalnızca sana
Önceleri bir Meltemdin
Ilık ılık esip duran.
Sonraları kasırga oldun
Acımasızca savuran.
Bakışlarında İstanbul var senin
Kime bakarsan hemen bağlanıyor
Öylesine ıslak mavi ki bakışların
Martılar deniz sanıp dalıyor
Dudaklarda yine o şarkı
Kadehlerde İstanbul yudumlanıyor.
Taş gibi bir kadın
Her şey yerli yerinde
Ceylanca bakışlar
Kor gibi dudaklar
Sırma saçlar
Kalem gibi kaşlar
İSTANBUL'U SEN ANLATIYORSUN
İstanbul’u anlatmamı isteme benden!
Sen İstanbul’un ta kendisisin
Sözlerin ellerin gülüşlerin İstanbul
Saçların kaşların bakışların İstanbul
Ömrum boyunca doğruluk uğruna savaştım
Yanlışları kökünden yok etmekti amacım
Ama hep ben kaybettim, asla kazanamadım
Yine de doğruluk oldu hep baş tacım.
Ömrümce hep, kendi işimi kendim bitirdim
Asla açmadım kimseye ne bir el, ne de avuç
Öyle beceriksiz insanlar vardır ki bilirsiniz
Başkalarına kul köle olmakla alırlar sonuç.
Utanma arlanma aramayın, onlarda yoktur
O neşe ve heyecan yok artık Göksu’da
Dostlar, meyler, şarkılar, sazlar üzgün
Ne esprilerde hayat var, ne kahkahalarda
Soldaki masa boş çünkü haftada üç gün.
Dağılıp gitti bir anda pembe bulutlar
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!