Üçün birine dördün ikisine
sıfırın yarısına yokluğun tümüne kail olan ve razı gelen fit
Kapıda cevizli lokum incirli ceviz de dağıtarak yasa mateme bürünmüş
Tahrikli tezahüratlarla
körükleyen kışkırtmaların yıkımları ardından
Kopup gelecek olan delik deşik sessizliğe kara gün bağlayınca
Sallanır durur askıda kalan savruluşlardan ezim ezim çığlıklar
Eski suluboya kiri pası zehrine tazeler boyayıp süslemeye
Kara kalem çalışır gibi bölük pörçük hançer haramisi figanların
Elbet insanını faniye postaladıktan sonraki saplanmış sızısıdır
Hükümsüz sicile gardorap efendisi kesilen entariler urbalar
Duyunca hemen dünyaya şekil alarak küp şeker ve çaydan sonra
Yolu çok iyi bilinen yerdir sıvası dökülmüş hayali kırılmış ezber
Rengi soluk neşesi kaçık morali bozuk gamda viran
Olur da belki ulaşır erişir kavuşurum umuduna yitik ve yenik
En tanıdık haliyle yerden yıldızlara yansıyan bom boş yolları tutarak
Sacakları git başımdan diyen direklerin tavanı olan bir yere tutunmak için
Kör ve gri noktalara kurak dilsiz rehin kalmanın ucu ardı mutsuzluk olan
Geç kalmadan taksim ve takdimini başlatarak provasız kederin
Ve karanlık basmadan gece yerleşmeden zifir yayılmadan
Zuladaki her ürpertiyi gediği gediğine
Ve her kerteyi dengede bulunca çalgı kemane
Kimliği belirsiz adımların boş bıraktığı köşede beklemeye başlar
Döngüsünü bitirip yoldan çizgiden çıkacak olanlara öğlen ikindiler arası
Kupkuru yavana epeyce yorgun miktar melankoli sürüştürüp
Saniyesi dakkasına alel acel yazık yavanlarla ağıt üstüne ağıt
Gürültüleri yaran güç ve dar aralıklardan boğum düğüm sökülüp
Kuzgun sessizliğini etrafa perem perem işleyip dokuyan gergef
Ben burda kimin necisiyim sorusuna ebediyyen muhtaç
Boş kapcık ve bomboş kutulara dolmuş yığılılmış
Bilmeyince haliyle böyle oluyor demek ki zıkkım zifir kuyu
Çağ dahili küs ve kalabalık yapıdan suali sebebi bilmeyince,
Her yıkıntıda bir ölü kafes hortlağı, çürük bozuk sefil kalıntı
En çok da cocukluğun yokluğuna isabet ediyor bu tufan
Yoldan kapıdan geçen çarşı haramisi çiçekçi kız ve pazar
Yollara evlere eşyalara ezim ezim ufalanıp küçülen
Arttıkça artan yalnızlığının cemresinde hozandan haraptan
Avuntu tesellisi yerine kezzap zılgıtı duyup doyup sindirerek
Büküşü kıran
Köşeyi dönen
Yokuşu tırmanan
Akşamın ilk kararmalarına haddinden çok armağan ettiği
Kalabalığı başından aşkın köprüye kıyıyıyı çökmüş oturmuş külü dumanı
Kapıya konulmuş hayatın beton sütunlu direkleriyle sağlama alarak
Mekan süslüsü lokal kulüp lokanta kahve barlardan
Ve camekan çerçeveli, demir sürgülü, param parça
Kalpten derme bozma cam kırıklarının
Ve dağlanmış dillerde köz kavuran yanık teselli
Halim hal değilin çöl çorak döküntüleriyle doludizgin
Yarsiz muhabbetsiz devri alem sarsıntıları üstünde oturan
Sokakları cisimsiz cansız tahta bacaklı sandlayalara
Anlamsızlığını sendeleyip duran kilitler arkasına sermiş dağıtmış
Ne tarafaydı diye dünya
Ufkun kızıl tan yellerindeki hüzün vaktinin
Eyleşip söyleşiyor çatııır kütür yarsız efkarsız azıp kuduran tesellisi
Yazgısını yönünü unutmuş bile çoktan mahşeeer mahşer
Ölüsünü toplayarak kefen dünya
Gün batımınıca dertli gasametli nida lehçelerin
Şubat/22
Kayıt Tarihi : 3.3.2022 18:50:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![Seyfi Karaca](https://www.antoloji.com/i/siir/2022/03/03/kefen-butik.jpg)
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!