Kederin Teğeti Şiiri - Hayrettin Taylan

Hayrettin Taylan
1968

ŞİİR


23

TAKİPÇİ

Kederin Teğeti

- “Birinci olmakla sonuncu olmak meğer aynıymış son nefeste”

Sınavdan büyük umutlarla dışarı çıkıyordu. Başarı kapıda bekleyen bir zemheri, bazı anlar ruhu okşayan özetler. Gözlerin hangi renkse ben o renk olayım gelecek dedi,içinde. Yakamoz sahteliğine başarı denizine yansımıştı, acı denizlerde dalgalarını artıyordu. Gülücüklerini, yıllar yılı sevinçlerini, sınırsız hayallerini
ilk kez akan göz yaşlarını bir kava dönüştüren sızı var yüreğinde.

Sınava girdiği okuldan dışarıya ilk adım attığında içinde garip bir acı hissetti. Sınavı o kadar güzel geçmişti ki içindeki acı etkilemiyordu. Boğaziçi Endüstri Mühendisliği kesin geliyordu.Bu güzel umutlarla eve gitti.Ailesi çok sıcak karşıladı.Annesine sarılarak uçuyordu yükü bitmişti.Sınavı çok ama çok güzel geçmişti.
Bu cümle tüm ailede sevinç rüzgarı estirdi. Doyumsuz güzellikleri vardır başarının, renk veriyor hayaller... Korkudan cesaretli gülüşler uçtu eve. En güzel anların öyküsünde yarınların ışığı düştü kalplere.
Göğsündeki sızı, yüreğindeki sevgi ve dilindeki nağmelerle öylesine girdi çalışma odasına.
Gülüşü, koparılan papatya gibi, yüreği titreten her ritimde her şey devam ediyordu. Odasında yatağının üstünde birkaç zıpladı, bitti her şey...
Sınavdan sonra insane kendini hafif hisseder,kanatları olan bir kuş gibi uçar hayata.
- Son zıplamada orada kalakaldı.Neydi bu içindeki acı,bu güzel günde peşinden ayrılmıyor. Daha dur sevinemedim bile, daha şehrine yakın dağa çıkacak haykıracak...
- Annesi oğlum yorgundu diye en sevdiği “patlıcanlı musakkayı” yapmıştı.Aile,en mutlu yemeklerini yiyordu.Ozankan,mutlu,sevinçli ama içindeki garipsi acı mutsuzluklara götürüyordu.
En son lokmayı yutmadan sofranın ortasına düştü. Zamanın bitirilmiş çizgileri içinde bir teğet çizdi yaşam.Mutluluk ve acı kardeş şimdi. Mutlulukla acının karışımı kokteyl duygular yaşanıyor.
-Hayat devam ediyor ama garipçe...
Bu aceleyle dönen, dur durak bilmeyen gerçekler harmanında, kim bilebilir
Hayat kısa bir filmden ötedir.

Ailesi endişe içinde o nu hemen hastaneye götürdü.İçindeki garipsi acı,birazcık dinmişti.Hastanenin bekleme salonunda sınav sorularının cevaplandırılmasını izliyordu.Her soru çözüldüğünde doğruların artması,bir anda olsa acısını dindirmişti.Nihayet sırası gelmiş muayene olacaktı.Doktorlarda bu garip acıyı çözemediler,tahlillere başladılar.
Ozankan,haftalarca hastanede yattı.Tahlilleri yapıldı.Tedavisi devam ediyordu,bir sınav bitmişti, garip sınav başlamıştı.
Başhekim nezaretinde toplanan doktorlar bu garipsi acının adresini tahlillerle bulmaya çalıştılar.
Ozankan,tam bir aydır hastanede tahlil ve öss sonuçlarını bekliyordu.

Biz ki, savunduğumuz yaşam bilgisi uğruna, bütün her şeyimizi sunarken, aniden düştüğümüz sunaklardan bir yudum olmak zor geliyor.
Geleceğimizi ateşleyen güneşlerden hep yazlar çağırırız,kış,kıyamet istemeyiz utançsız gidişatımızda. Oysa hayatta her şey birbirine zincirle bağlı ve komşu...
Yoksul amaçalarla yüreğimizin varsıllığından care üretmek tek çözüm.
İnsanca bakarız,insanca yaşarız; ama kendimizce aşarız her şeyi.
Her an bir sınav, her sınavın çalışma takviminde yapraklar bir bir dökülüyor,bir türlü son yaprak gelmiyordu.Sonların bazen,ilklerden daha
Giyotinli akışları var.22 temmuz gelmişti.O gün heyecan mutluluk ve üzüntü üçlemi birlikte geziyordu.Sisli bir hava nemli bir ortam,etraf sessiz ve sakin.
Ozankan,yatağında iki sonucu bekliyordu. Tesadüflere bak, ya da hazır edilmiş beklenmişler yıldız yıldız sıralanmıştı.

Televizyonun sesini epeyce açtılar.Hasta yatağında oturdu. Gözleri faltaşı gibi ÖSYM başkanın açıklamalarında.
Başkan isimleri açıkladı…Mutluluk beyaz bir güvercin gibi hastanede ordan oraya uçup geldi.Ozankan, sayısal alanda Türkiye birincisi olmuştu. Aynı amacın dairsindeyiz; ama farklı karelerde herkes yaşam resmini çiziyor.
Bir an oracıkta kalakaldı.Hayal ötesi kavruluşlarla,anlatılmaz bir duygunun seliyle yatağından fırladı, serup devrildi,yataktan düştü.
Ayağa kalkacak takati yoktu.Sessiz,suçsuz bir acının sol ağrısıyla buruk düşünüşler kapsülünü eritiyor yaşanmışlık.

-Kan ter içinde kalmıştı, serup şişesi kafasın düşmüş,alnı kanıyordu. Kader kendi ipiyle onu gerçek yerine taşıyordu.
Biraz kendine gelmişti.Ailesi de aşağıdan tahlil sonuçlarını almıştı.
Annesi ağlıyordu, sevinçten mi, üzüntüden mi bilmiyordu.
Ozankan:- Ne oldu anne...
Babası gözyaşlarını içine atmış olmalı ki duvara yaslandı bir şey yok oğlum, kanser olmuşsun; ama tedaviyle geçer dedi doktorlar.
Hayat bile orda başladı ağlamaya, orda ağlamayan tek şey birinciliiğiydi. Doktorlar eve götürün ne kadar yaşarsa...
Ailesi eve getirdi, hep yanındılar, sevdikleri, herkes orda... Bütün çabalar onu mutlu etmekti. Hayat garip,yalanca akıyordu.
Kayıt günü gelmişti, Ozankan’ı da arabaya bindirerek Boğaziçi Endüstri Mühendisliğine götürdüler. Kayıt sırası beklemedi,herkes orda da onun mutluluğu için seferber,ayakta kalacak hali yoktu. Erimiş, bir kemik kalmıştı. Babası bir kolunda, annesi bir kolunda beş yaşındaki kız kardeşi Ecenaz önünde yürüyor. Fakülte merdivenin son basamağından tam ineceği sırada bir anda oraya düşüverdi.
Ecemnaz,abi diye bağırdı. Abi abi, abi... Son kez elinden tuttu biricik kardeşinin ..Canım kardeşim diyemeden diğer dünyanın kaydına yazıldı. Hayat garip, hayat yalanmış meğer...Sınavdan öte sınavlar varmış.

Hayrettin Taylan
Kayıt Tarihi : 17.9.2009 12:52:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Hayrettin Taylan