İki cümleyi yan yana getirmeyi şiir, tuvale iki fırça derbesi vurmayı da resim yapmak olarak gören bir sürü melankolik ve bedbaht insanı üretiyor içinde bulunduğumuz süreç. Ancak güvenle ifade edebilirim ki devrime yürüyen Türkiye kendi sanatçısını da elbette ortaya çıkaracaktır. Bizim sanatçıdan anladığımız; Toplumcu - gerçekçi, Devrimci ve halkçı ve üretken kişidir sanatçı. Aslında kendisi de sanat emekçisi ve halkının partisinde savaşan ve barikatlarında dövüşen. Safını halk olarak belirlemiş, çağının bilincinde. Araştıran, sorgulayan, tesli ...
“Sen aşk şiiri yazamazsın Hasan Hüseyin”
demişti.
Yıllar önce büyük usta…
Oysa bu şiirinde bile
en güzel aşk şiirini yazmıştı!
Elbette yazacaktı,
Çocuklar bugün 23 Nisan,
Ata’mızdan aldığımız emaneti
gereğince veremedik size.
Mahcubuz!
Bize iade edin 23 Nisanı,
anlaşılan bizim daha büyümemiz gerekecek!
Adım kavga benim.
Halkına ve yaşama adanmış
bir top kızıl gül gibi…
Adım sevda benim.
Bazen hüzün,
Bugün 1 Mayıs.
İşçinin, emekçinin bayramı.
Ama aynı zamanda;
yurtseverlerin de bayramı.
Ellerinde pankartlar,
Seni arıyordum
Bademgözlüm.
Kısacası Bademgözlerini.
Sevdanın özlemiydi bağrımda ki
yangınlar.
Zamanı geldi diyordu içimde ki
İçim cam kırığı
dolu
ne yanıma dönsem
içimde bir acı.
Acı batıyor
yüreğime!
Bitti oyun,
kapandı perde.
Yazılmamış bu oyundan
bir sen kaldın geriye…
Ama.
Gözlerini açıp bakıversen
yüzüme,
Kanadığını yüreğimin
göreceksin elbette.
Kentimden kaçtım,
Kendimden kaçamadıktan sonra!
Sevgilinin fotoğrafına bakıyorsun.
Bakıyor da avunuyorsun.
Ne çok özlemişsin?
Saçları,
öpmeğe doyamadığın
saçları...
Sizce aşk nedir?
Sevmek mi?
Paylaşmak mı?
Kıskanmak mı?
Çaresizlik mi?
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!