Kazanan Kötülük
Akşam oldu; mahalle kahvesinin duvarına beyaz bir çarşaf gerildi.
Karagöz perdesi değil bu, ama gölgeler hazır:
aşık, derviş, tüccar, asker
herkes sırayla sahneye çağrıldı.
Meddah yok; anlatan rüzgâr.
İpler görünmez, yine de herkes ipte:
bir söz çekiyor bizi, bir bakış itiyor,
oyun tıkır tıkır dönüyor görünmeyen bir el var.
Yukarıda yıldızlar, balkon seyircisi;
gözü yaşlı değil, ama nemli bir parıltı var onlarda.
Zil çalmadan sahne değişiyor:
sevda giriyor, mal çıkıyor; itibar geliyor, can gidiyor.
Bir ara kırmızı bir bez sallanıyor
ne sancak, ne perde;
dilin içindeki tek bir harf gibi
oyunun tadını acıya çeviriyor.
Sonra duman çekiliyor, çalgı susuyor,
gece, selvi gibi içimize dikiliyor.
Bir evde helva kavruluyor,
bir avluda ay taşıyor, taş susuyor.
Perde kapanıyor.
Alkış yok.
Son söz söylenmiyor.
Ve işte o vakit
toprak nefes alıyor derinden;
yavaşça, hiç acele etmeden
sahneden içeri giriyor asıl oyuncu:
Sessiz, adı duyulmaz, yüzü bakılmaz;
ışık istemez, alkış sevmez;
işi gücü aynıdır hep
bir ömrü usulca törpülemek
Ne ün peşinde, ne intikam;
ne altın sayar, ne unvan.
Tüm kahramanları, tüm figüranları
aynı ılımlı sabırla eşitler.
Melekler mi?
Yıldız gibi göz kırpar, uzak kalırlar.
Biz mi?
Bir an ürperir, sonra kabulleniriz.
Oyun biter, geriye
çırılçıplak bir doğru kalır:
Külli şey zeval bulur,
kazanan kötülüktür
adını yüksek sesle söylemeye gerek duymadan.
Kayıt Tarihi : 23.9.2025 02:06:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!