Göçebeyim, ahlıyım
Bir garip bülbülüm ki; bütün ömrüm çileli
Başım efkâra yaslı gülüm bildim bileli
Bir damlacık kalbime düşlerimden yadigâr
Umuda kanat çırptım, menzil uzun hileli
Aradığım bir gül ki; dikenli dalda nigâr
Gözlerimden yaş aktı, kanatlarımdan rüzgâr
Kalplerinde aşk işaretiyle doğar kimileri... Yeryüzüne gönül indiremez onlar... Hayatı ve insanları anlarlar,hayata ve insanlara merhamet duyarlar,ama hayatın ve onun içindeki insanların yaşadıkları gibi yaşamazlar.
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Devamını Oku
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Göz nuru dökerek yazmış olduğunuz bu fevkalade şiirinizi tam puan + ant diyerek canı gönülden kutluyorum...İlhamınız daim ömrünüz uzun olsun...Selam ve saygılar...
Eyvallah ağam... şiir okumanın hazzı ile...
Yüreğinize sağlık İrfan bey anlam ve anlatımı çok güzel inanın severek ve beğenerek okudum kaleminizden mısralara sanki parıldayan güzel inciler saçılmış harika olmuş duygularınız mısralara çok güzel yansımış yüreğinizden güzellikler akmış şiirinize kaleminiz daima çağlasın ilhamınız bol olsun Saygı ve sevgilerimle.+Ant+10 +Başarılar dilerim .
Muhteşem bir çalışma,mükemmel bir şaheser.İrfan bey birbiri ardına dizilmiş anlamlı,övülmeye layık dizelerinizi,baştan sona içtenlikle okudum.Göz nuru dökerek yazmış olduğunuz bu fevkalade şiirinizi tam puan + ant diyerek canı gönülden kutluyorum...İlhamınız daim ömrünüz uzun olsun...Selam ve saygılar...
Kayıp Gül
Göçebeyim, ahlıyım
Bir garip bülbülüm ki; bütün ömrüm çileli
Başım efkâra yaslı gülüm bildim bileli
Bir damlacık kalbime düşlerimden yadigâr
Umuda kanat çırptım, menzil uzun hileli
Aradığım bir gül ki; dikenli dalda nigâr
Gözlerimden yaş aktı, kanatlarımdan rüzgâr
Gönlümün gülistanı
Üç deniz melteminde; büyülü yarımada
Ovalar aşka düşer, karlı dağlar inada
Deseler de: Bu yerde, büyülü bütün güller
Firarî bir umutla yüklendim hep kanada
Duydum ki bu diyarda alev korunu tüller
Ne gelecek söndürür ne geçmiş zaman küller
Gözlerimi akıtıp
Has bahçenin içinde gözüm daldı engine
Uzaklardan bir gülün kapılıp ahengine
Akla isyankâr gönül dinlemez ki nasihat
İlk bakışta vuruldu gülün kızıl rengine
Has bahçe tekin değil, güller efsunlu heyhat
Göz gezdirsen söz olur, el uzatsan kabahat
Yazdırıyor destanı
Aşk demişler adına; yasak konmuş rumuzu
Kime sorsam yutkundu cevapsız sorumuzu
Dilin bana dönmüyor, rüzgâra söyle bayır
Kaç tuzakla örmüşler yasaklı korumuzu
Has bahçede gülüm var gel de gözünü ayır
Bedenim buz kesilmiş, yüreğim cayır cayır
Nazlı gonca gülümse
Sabır yalazlı sicim; gözlerim yandı onca
Ey koşullu düğümde çözülen narin gonca
Toprağına gülümse zümrüt renkli atlasın
Uğruna biçimlensin dört yapraklı bir yonca
Yediveren buğusu sevincimi katlasın
Bülbülü çatlatmadan, tomurcuğun çatlasın
İnadından cayıp gül
Uzaktan seyre daldım; gözlerim dolu dolu
Buhurla talazlanıp tütsülenmiş aşk yolu
Kaç mevsimdir bilinmez daha şafak sökerken
Kanatlarım dökülür, halsiz bırakır kolu
Hicran kurşun yüküyle yüreğime çökerken
Zerre zerre eritip, dirhem dirhem dökerken
Gülün tebessümüdür
Bir yakudî gülüş ki; akıl hisle elendi
Sıyrılan nazlı gonca kızıl gönül çelendi
Son tomurcuk yaprağı tülünü soyamadan
Kor kesilmiş avuçla yüreğim pençelendi
Tacın efsunkâr rengi gözümü boyamadan
Tütsüsüne bayıldım, seyrine doyamadan
Bülbülün sermest anı
Göz yanıldı sanıyor; inanılmaz efsuna
Bülbülün feda olsun gülüm boyun posuna
Alevin sinesinde kâlbi eridi buzun
Seher yeli gamzeden tütsüyü suna suna
Bu doyumsuz şöleni süzmesem uzun uzun
Başlangıcın en başı sonu olur sonsuzun
Sislenmiş anılarda
Olmaz olsun dediğim; bahtımda kara leke
Dinmez figânım oldu içimi çeke çeke
Dalı kesik, gülüm yok! kesilmişti soluğum
Bu ayrılık gönlüme hüznünü eke eke
Hiç başlamaz olsaydı dediğim yolculuğum
Göze şebnem düşürdü, kâlbe dikenli boğum
Yıllarımı sayıp gül
Gönül duvarlarımı öylesine ördüm ki
Başkasını görmedim bilirsin ben kördüm ki
Zaman koşar adımla beşer beşer atlamış
Aradan yıllar geçti derken bir gün gördüm ki
Fire vermeyen hüznü sanki dörde katlamış
Göğsüm paralanırken, sabır taşım çatlamış
Bu sevdanın uğruna
Bende yönler karıştı; vuslat pusulasında
Gül şebnemi sanılsın, gözyaşım sulasın da
Boynum taşımaz oldu başım kirmana benzer
Sanki silah kalmamış cellâdın zulasında
Değil mi ki ayrılık ketum fermana benzer
Cellât gelse Lokman'a, infaz dermana benzer
Ömrümü harcayıp gül
Bir gün isyan edersem; tek diken yarasına
Gündüz tütün gece tuz basılsın arasına
Sitem etmem gene de ödül diye bakılsın
Tutulan nutkum olsun tutkumun sarasına
Yediveren dikenler ellerimde çakılsın
Alev tütsün gözüme, dilim korla yakılsın
Gözlerim Gülistanda
Efkâr sarmış başıma; bedenden alır hıncı
Zalim rüzgârla esen Demokles'in kılıncı
Heyhat ki gülistanda kesik bir dal izlenir
Nasıl yüklendi bilsen göğsüme kor basıncı
Üşüyen cemreler ki, can evime gizlenir
Buz dağları erirken, denizler bankizlenir
Aklım sende kayıp gül
Dil bülbülde figânî; göz buğulu pencere
Hangi zalim elinden çıktın meçhul sefere
Umutsuz beklentide ufku taramak kaldı
Akıl, gülün peşinde uçup gitmiş bir kere
Fîzan'ın çöllerine düşmeme ramak kaldı
Bana: ''Kayıp akılla kaybı aramak! '' kaldı
........
Göçebeyim, ahlıyım... gönlümün gülistanı
Gözlerimi akıtıp yazdırıyor destanı
Nazlı gonca gülümse inadından cayıp gül
Gülün tebessümüdür bülbülün sermest anı
Sislenmiş anılarda yıllarımı sayıp gül
Bu sevdanın uğruna ömrümü harcayıp gül
Gözlerim gülistanda aklım sende kayıp Gül
İrfan Yılmaz
Bu şiirin hikayesi:
YARIM MISRA... Şiiri. Yarım Mısra: İlk kez bu şiirim ile gün yüzüne çıkan, edebiyatta yeni bir şiir türüdür. 7 + 7 = 14 hece ölçüsünde yazılan şiir metninde her bendi 7 heceli yarım bir mısra başlatır. Şiir metni tamamlandığında bendleri başlatan bu mısralar bir birine eklenerek yine 7 + 7 = 14 hece ölçüsünde şiirin final bendi kendiliğinden oluşur. Final bendinde şiirin akışını kesmek, devamına imkan bırakmamak için yarım mısra bulunmaz. On dörtlü hece ölçüsü elbette zorunlu değildir. Sekizli, onlu, onbirli,...Hece ölçüsü ile yazılabilir. Şiir metnine bendlerdeki mısra sayısını yarım mısra da dahil olmak üzere bu şiirimde yedi mısra olarak atadım. Mısra sayısı beşte veya altıda tutulursa şiir daha kolay yazılır. Antolojide kalemine saygı duyduğum kudretli şair arkadaşlarımın umuyorum ki bu yeni şiir türü üzerinde çalışmaları olur. Şundan da adım gibi eminim ki bu eseri gölgede bırakacak muhteşem eserler yazacaklardır. Hiç kuşkum yok. Sevgi ve saygılarımla. İrfan Yılmaz
Sairlerin sultani kiymetli hocam, degerli eserinizi Güldeste siir grubumuzda paylasima sunuyorum, kaleminizden daha nice güzel siirler okumak dilegi ile...Tebrikler...
Tek kelimeyle ustalık bu eser.Kutluyor,saygılar sunuyorum.
kutlarım emek veren yüreği.
Oldukca güzel ve manalı bir şiir.Herhalde beyit beyit okunması ve incelenmesi gerekiyor.Taç kıtasının taç beytinin bulunması gerekiyor.Mana dolu mısralar...'Fizanın çöllerine düşmeme ramak kaldı,Bana kayıp akılla kaybı aramak kaldı'Bence şiirimize katkı sağlayacak ve edebiyatımızda yer alması gereken mısralar..Bir şiir kitabında görmek ve okumak isteriz selamlar,başarılar...
Usta kalem,mükemmel bir şiir tebrikler arkadaşım selamlar.
Şiirlerimizle ilham kaynağı oluyorsunuz bizlere..Teşekkürler...ant+10
Bu şiir ile ilgili 238 tane yorum bulunmakta