sessizlik:
işlemeyi unutmuş gibidir saat asılı olduğu duvarda
akrep sokmuş kendini, yelkovan donmuştur soğukta
boşalmış zembereklerdir kaybolan.
bir sandal içindedir yaşam burada, okyanus ortasında
ne dümende rüzgar ne de kürekçisi vardır yanında
Ne hasta bekler sabahı,
Ne taze ölüyü mezar.
Ne de şeytan, bir günahı,
Seni beklediğim kadar.
Geçti istemem gelmeni,
Devamını Oku
Ne taze ölüyü mezar.
Ne de şeytan, bir günahı,
Seni beklediğim kadar.
Geçti istemem gelmeni,
Kayip Esya Deposu“ nun dizelerinde Cevat Cestepe`ye özgün yarattigi sinemalarinin fantazi ve duygu yüklü masalimsi senaryolarindan birini daha okurken; siirin dündeki acilari, bugünkü hüzünleri ve yarinin umut ve özlemleri sardi duygu ve düsüncelerimi…
„sessizlik:
işlemeyi unutmuş gibidir saat asılı olduğu duvarda
akrep sokmuş kendini, yelkovan donmuştur soğukta
boşalmış zembereklerdir kaybolan. „
Duvarda asili olan bir saatin islemeyi unutmus gibi olmasi...
Nedeninin akrepin sokarak yelkovani dondurmasi ve saatin bosalan zembereklerinin kaybolmasi...
Cok ilginc bir betimleme...yelkovan kim, akrep kim ve zemberekler kim? Neden akrep yelkovani sokmus ve zemberekler bosalmis ve kaybolmus?
Düsündürmeye basliyor yine daha ilk dizede okuyucuyu sair…
“duvardaki saat kaybolmamıştı,
bir sandala yüklenmiş, en derine saklanmak üzere
denize açılmıştı …..”
Duvardaki saat kaybolmamis, zamani durdurup islemeyi unutmasina karsin!...
Bir sandala yükleniyor saat, gecmis zamani ya da durdurulan zamani denizin en derinlerine saklanmak üzere…
„bir sandal içindedir yaşam burada, okyanus ortasında
ne dümende rüzgar, ne de kürekçisi vardır yanında
dalgalar öfkeli, saçını-başını yolar .
yaşanmışların adı bıçak yanığı, gömülen ölü gecelere
bir kayıp eşya deposunda, derinlerin bilinmezlerinde……“
Koskoca bir okyanus ortasinda, öfkeli dalgalar arasinda dümeni rüzgarsiz ve kürekcisi olmayan bir sandala sigdirilmis bir yasam…“yasanmislarin adi bicak yanigi, gömülen ölü gecelere…“
Geceler degil midir hep yasanmisliklarda ki acilarin üstüne perde ceken?…
Iyiki geceler var, acilara perde cekip, sabahlarina umut baglayan…
“çığlıklar:
taş plak üstünde dönmekte ince sazın fasıl heyeti
söylenen her şarkının boğazında bir başka körün elleri
iğnesini yemiş bir gramofon kırık ağlıyor.
notalar çıldırmış, kuraklık alev olup uçurmakta solfeji
olmayacak zamanda kopuveriyor telli sazın telleri
bir ses kalıyor geride, sağır kulaklar.
suflör unutmuş tüm ezberlerini, güfteler silinmiş
gece yarısının silueti hangi yana baksan çok ağır bilenmiş
……………. yıldızlar ölüyor kim doğuracak güneşi “
Gramafonda calan tas plaktan yükselen ince sazin fasil heyetinden söylenen sarkilarin sesleri “Kayip esya deposu” nda sakli yasanmisliklar atese verilerek, alevin cigliklarina karisiyor …
Alevler arasinda hangi yana baksan gece yarisi silueti cok agir bilenmis…
Yine bu yanginda “Yildizlar ölüyor, kim doguracak günesi” diye soruyor sair..
Evet, Yildizlar ölürse, günes dogmaz…oldukca düsündürcü ve güclü bir betimleme…
“gramofon kaybolmamıştı,
mevsimine en uygun çiçekler arasında, büyüsün diye
yağmurda bırakılmıştı …..”
Bu bölümdeki dizelerde saat gibi gramafonda kaybolmuyor!...
Ve mevsimine uygun cicekler arasinda büyüsün diye yagmurda birakiliyor…
Sanki artik kendine uygun bir yer bulmanin hazzini, sevincini ve yarinin umudunu yasiyor Gramafon
bu dizelerde !... derken son „Yangin“ bölümü yine allak bullak ederek hüzüne boguyor insani…
Icimden, sair dostum son bölümü yazmasaydi mi acaba? diye bir düsünce geciyor…
Her zamanki gibi daha söylenecek cok sey olmasina karsin, bazen susmak daha güclü oluyor söyleneceklerden…kutlarim
Zaman kimimiz için ne denli önemliyse,kimimiz için boşluktan başka bir yansıması olmayan bir bilmecedir...Müthiş bir müzik atmosferi ki şiirde ritmi kelimelere mükemmel seslerle işlenmiş...Bu atmosfer sessizlikten adeta bir senfoni oluşturmuş çığlıklarla ve sonu bir yangın yeri,ta yürekte kıvılcım almış...İkinci bentteki adeta şaha kalkış son bentte durgunlaşıyor ve finalde tekrar sessizliğe çekiliyor ve kayboluş...Şarkı da susuyor,zaman da yitiyor...Belirsizlik...Mükemmeldi...Tam puan...Saygılarımla...
Paylaşım için teşekkürler dostum..
İçimizin yandığı bu acılı günlerde tüm paylaşımlara
yazacağım tek bir şey var...
ŞEHİTLER ÖLMEZ VATAN BÖLÜNMEZ..
NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE...
Selamlarımla...yunus karaçöp
'hüzünü öyle güzel işliyorsunuzki..cidden çok güzel..'
Zamanı durdurmak, ya da ömrümüzün belli zamanlarını kırpıp atmak gelir içimizden bazan...Yaşamaksa; ya batacaktır bu sandal, ya da yalpalayacaktır suların koynunda...Dönerken, yolsuz, yönsüz ve çâresiz...Tutunabilmek için bir yerlere okyanusun tam ortasında...
Yankılanan sesler vardır kulaklarımızda..Unutulmaz...Artık duyulmasalarda.Çınlar durur bir yerlerde...Hıçkırır... Unutulmaz; ümitleri yeniden yeşertmek için sevgi yağmurlarında...
Gün olur kaybolan zamanlar ve sesler yürekte bir yangın yeri olur...Özlem, pişmanlık, acı tüter buram buram...Hüznün tortusuyla...
Bilmiyorum; şiir öyle güzel ki...Ben başka yollarda mı koşuyorum acıyla? Yoksa girebildim mi büyülü sokaklarına?
Kutlarım Sn. Cevat Çeştepe...Harikaydı. Selamlar...Halenur Kor
bir körün elleri nasıl da boğazlar söylenen şarkıları, gramofon iğnesini nasıl da yer, notalar nasıl da çıldırır!
off, off, oy hüzün, o da geldi şimdi benim yüreğime oturdu oy!
“o günden sonra ihtiyar balıkçı ne bir sahile vurdu..................................
Sevgili Cevat Çeştepe, sanırım burada bir dize kayboldu, ya da bilerek böyle yazdınız, ama ben ardından gelecek olan
' ne de .........'
şeklinde devam edecek dir dize bekliyorum...
Sevgili dost harika bir şiir nefessiz okudum ellerine yüreğine sağlık
Kutlarım,tam puan şiirinize.Sayglar
Tebrikler harika bu anlamlı bu güzel şiirinizi yürekten kutlar başarılarınızın devamını dilerim ilhamınız bol kaleminiz daim olsun şair Turan çeliker
Hüzün sessiz bir çığlığın yanmasıdır saat kadranlarında.
Ne kadar yanarsa o denli üretir, birilerine yaşam verir, yaşam bizden uzaklaştıkça.
İçtenlikle kutluyorum...
Bu şiir ile ilgili 34 tane yorum bulunmakta