Ocak ayının son akşamı,
Canım sıkılıyor, duygularım bir buruk
Bir fırtına hissediyorum kalbimde,
Patlayacak sanki çok yakında,
Öyle bir fırtına sanki
Babam hayır annem mi ola,
Hiçbir Allah kulunun ağzına alamadığı,
Düşünmek bile istemediği o fırtınayı,
“Ölümü” hissediyorum yakınımda,
İşte o an ben de başladım korkmaya,
Ve düşündüm ki böyle bir fırtına
Eğer gelirse başımıza
Nasıl katlanırım o acıya,
Yatağıma yatıyorum ve
Her zamanki gibi duamı yapıyorum,
Sonra dalıyorum uykuya.
Sabah oluyor haftanın iş telaşı,
Gidiyorum iş yerime, mesaiye devam
Bitmez ya çalışanın çilesi,
Memuruz devlette çalışıyoruz,
İş, ev ve sosyal hayat, bir telaş,
Yoğun bir meşgale, geçiyor zaman,
Ve akşamki çektiğim sıkıntının
Alıyorum haberini arkadaşımdan;
Diyor ki Barış MANÇO “…”
Ama ben hala dün geceyi hatırlamadan,
Allah rahmet etsin diyorum,
İşte dünya hali ya,
Pardon Türkiye hali,
İş, politika, geçim derdi filan,
Böyle bir zamanda olamaz!
Bizi biz yapan değerleri
Yitirdiğimizi fark edebilmek,
Günler, haftalar hatta yıllar alıyor,
Ben de üç gün sonra anladım,
Bugün dördüncü gün,
Düşüncelerimi ancak toparladım,
Sanki babam, sanki annemi yitirmişim,
Bağıra bağıra ağlamak istiyorum,
Amma görüyorum ki herkes ağlıyor,
Tekrar düşünüyorum ben o zaman,
Neden? Bu Türk insanı
Hep böyle geç kalır,
Neden benliğini yitirmiş,
Neden sahip olduğu değerleri,
Hep kaybedince kıymetini anlar?
Ama diyorum ya kendimce
Bizde bu politika, riyakarlık olunca,
Bizde bu saygısızlık da olunca,
Bu dünyayı yaşadığımızı unutuyoruz.
Haykırmak istedim bu düşüncelerle,
Dağlara, taşlara duyurmak istedim
'Yozlaşmış, bitip tükenmiş olan
Göstermelik, sevgi ve saygı anlayışını'.
Ama yapamadım, beceremedim,
Çünkü ben de bu beceriksiz,
Bir şeyler yaptığını sanıp!
Hiçbir şey yapamadığını bilmeyen,
Bir toplumun üyesiydim, beceriksizdim.
Sarmış her yanımızı tembellik,
Üzerimize çökmüş siyaset ve riya,
Diyorum ya dünya hali bu,
Üç gün sonra işlerim hafifledi,
Ya da öyle sanıyorum,
Cenaze sonrası tv kanallarında
Sevdiğim, saydığım ve hep izlediğim,
Hatta yaptıklarını izlerken Maşallah dediğim,
Hele koskoca dünyayı bize,
O küçücük kutudan izlettirirken
Ne büyük adam dediğim.
Çocuklarımla da gururla,
Sevgiyle, saygıyla izlediğim
O büyük üstadın kaybını,
Çok geç anlayabildim.
Ve kalemimi aldım kendimce,
Yazmaya çalışıyorum aynen.
Kalbimi, düşüncelerimi paylaşmak,
Birilerine anlatmak istiyorum.
Dilim biraz dönüyor ama
Mikrofon, kamera yok konuşayım.
Sevmediğim bencil yorumlarımla,
Baş başa kaldım rahatlamak için.
Yazar değil, şair değil,
Sanatçı hiç değilim amma,
Duygularım, düşüncelerim var.
Memleketimin, hatta dünyanın,
Biraz kıymetini bilecek kadar,
Aklım, beynim, azıcık tahsilim var.
Anadolu denen bu toprakların,
Bu günlere kimlerin omuzunda,
Nasıl ve ne şekilde geldiğini,
Bu toprakların üzerinde
Kimlerin nasıl yaşayıp, neler bıraktığını
Kimlerin de bütün bırakılanlara
Nasıl sahip çıktığını bilecek kadar
Bilgi dağarcığım var.
Elbette ağlamak değil, utanmak geliyor içimden.
Bu büyük hadise ve acı karşısında,
Üzülme hakkımız olmadığını anlıyorum.
Diyorum ki kendi kendime!
Saygı, sevgi ve hoşgörü;
Bu üç kelime silahın olsun! yaşadıkça
Kayıt Tarihi : 9.10.2008 16:37:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!