Lastigin havasini debriyajin halatini firenin papucunu eksozun dumanini aynanin direksiyonun dikiz yol ve yönünü en gec üc ayda bir motor kapagi actirip kapatan bakim yapim tamir günüydü. Haliyle aylardan Kasim. Artik herseyin borsasi ve doktoru oldugunun ziraat müdürlügünden balikci pazarina ister resmi olsun ister sivil, günler evvelinden bilgisayar butonuyla dolum yapilmaksizin randevu saati ve tarihi almanin mümkün olmadigi ve sonbaharin artik valiz toplayan öteberisini rafa kaldirdigiyla inceler giyip kusanmaktan yilmis usanmis sicaklarin soguklara kabuk degistirdigi bus bus bulanik sisli puslu kusluk vaktiydi.
Cift seriti hizli yol üstünden oturdugum yere otuz kilometre uzakliktaki tamirhaneye erken gittim ki, olur ya belki yarim veya bir saati randevusuna gelmeyen yerine siraya girer, her nerde hangi sebeple olursa olsun zamani sabit ve hareketsiz mekana dondurup durarak beklemekle gecirmeye sabretmek sermayem neredeyse yarimin ceyregi bile bende bulunmadigini carcabucak siyirir kurtaririm diye ummustum. Ne gezer…!
Malum kislik muayene görücüsüne cant teker yag sanziman far filitre..motorun kapagini acip kapayan herkes kaptirdigi gibi büyük hafif yagmur da ciseleyen cadeden iceri dogru sapan serin soguk avlunun icindeki demir kapiya dolmus yigilmis.
Baktim bana söylenen saati kat be katlayacagi bastan belli uzun sürecek beklemek, girdim semsiyenin altina bankanin önünden gectim, polis karakolunu savustum, kirtasiyeciyi kütüphaneyi biralar barlar sokaklarini ilerledim yürüdüm, magazalara hic bakmadim, karsilastigim tanidik kadin kizlarla öylesine ayak üstü kisa fasillarla igreti durumlar oyaladim, hic bir yerde takilip kalmak istemeyen ruhumu eski ve dar sokaklardan yukardaki husara dogru giden dik ve sipsivri yokuslu yüzlerce merdivenleri adim adim arsinlayip dizlemeye eczaci baharatci kuaför gillerden sonra pazar yerini gectim, araliksiz ve dur dinlen bilmeden granit görünüslü basamaklarin cikimlarini semsiyeye damlayan yagmur konseriyle hem yürüdüm hem kagizmana ismarladim nar gele isligini caldim.
Bu, benim önümde halatini germis kör dügümünü baglamis aklimdasin ladesini sürekli tekrar etmeye zihnini bulandirip aklini ve hevesini sürekli delik desik kurcalayarak yormak istememenin, kolay kolay sartlandirilmis kosullara eldeki her saniye zamani kamcilayip kirbaclamakla illaki bekletmeyi terbiye etmekle bire bir aynisi oldugu nedenlere bogup bualtan hal ve durum oldugu icin, orda bilmem hangi sira numarasi yahut ögle sonrasi aksam üzeri kacinci saatten sonra pinekleyip beklemektense misal diz topuk agrisina razi olup yagmurlu günlerde her durumda semsiyenin kanadina siginip hem koluna hem yoluna girerek beni kusatmayan dünya güzelliklerine vurur dagitirim kendi kendimi.
Karaçalılar gibi yardan bitme bir çocuk
Çarpık bacaklarıyla -ha düştü, ha düşecek-
Nasıl koşarsa ardından bir devin
O çapkın babamı ben öyle sevdim
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta