Göreve başladığımda, dokuz yüz seksen iki
Bir ikindi, son duada cemaate baktım ki
Babam aralarındaydı, gelmişti ziyarete
Mihrabiyemde tercihim sevdiği tilavete
Bir meczubun böğürtüsü kulak tırmalamıştı
Musafahada gariban yanımıza yanaştı
Bana dua edin dedi, babam kızdı adama
"Doktora git de milleti rahatsız edip durma"
Emekli müftü dedi ki, "sinirlenme sen hocam
Ben okur üflerim, sonra tedavi olur amcam."
Bir gün Vasfi duymuş, Karaköy'de bir dergah varmış
Oradaki şeyh efendi nice ruhlar kurtarmış.
Huzur buluruz dedik, gittik anlaşıp bir akşam
Kandil gecesi miydi, düğün müydü vardı ikram
Bir sahandan yedik üstadımız Şevket Eygi'yle
Şeyh efendi dedikleri konuşuyor sevgiyle
Kasım Baba derlermiş, sohbeti bir tatlı idi
Konuşurken sözünü biri kesti, birşey dedi
Baba, "tamam" dedi, sözün seyrini değiştirdi
Birkaç lafla dilencilere verip veriştirdi.
Derken adam patladı, "e hocam böyle mi dedik;
Sen yardım etmeyin, diyorsun biz yardım istedik"
Baba, baktı millete, dedi "yok demedim öyle,
Çıkarken bu adama yardım edin siz gene de"
O esnada fark ettim, kim olduğunu adamın
Dua et, deyince azarladığıydı babamın...
***
Arada bir uğrardım Bereketzade'ye ama
Hep ilk gitmiş gibi, yaklaşmadım Kasım babama
İskender baba'ya da gitmiştim bir gün erkence
Baba gelecekmiş, beklemedim, vakt'oldu gece
Birilerinin tanımasına vesile olmam
Vasfi'yle gittiğimiz günün anısında kalmam
İlk gidişi gibi Necip Fazıl'ın üstadına
Yol gösteren Dino da bulamamış yolu ona
***
Babalarımızla aynı hocalardan feyz almış
Abdülhalim Akkul hoca ile denize dalmış
***
Seyyid Çağırgan-ı Veli Hazretleri misali
Yavuz Sultan Selim Han, o dem Trabzon'da vali
Giresun Alucra kazası Boyluca köyünde
Gider ziyaret eder, bulunurmuş sohbetinde
Horasan'dan Anadolu'ya gelip insanları
Eğitip, öğretti Ali, Hüseyin, Hasanları,
Ecdadı Kerbela'da görmüştü nice zulümler
Malatya, Van, Erzurum, Horasan'a göç ettiler.
En son Gümüşhane ve Alucra'da Zun (Boyluca)
Aile saygı gördü Fatih ve sonrakilerce
***
Beş yüz on iki yıl sonra Baba dünyaya geldi
Tokat'ta okumuştur babası Mehmet Efendi
Dedesi Halil Efendi de medrese okumuş
İstiklal Harbi, Şam'da "Ceyş-i dua"da bulunmuş
On yaşında Samsun’da hafızlığı tekmil eder
İmam Hatiplik hizmetine Edirne'ye gider
Trakya'da zor şartlarda yağmur duası meşhur
Halkın zayıf imanı böyle neşv-ü nema bulur
Sonra İstanbul'da mühim hocalardan icazet
İkisi Serezli İsmail, Ermenekli Saffet...
Yahya Efendi'de postnişin Abdulhay Öztoprak Bu zattan nasibi Nakşî-Kadirî dersi almak
Ve Boyluca'ya dönüp yedi yıl meccanen gayret
Altmış altı'da yeniden İstanbul'a azimet
Karaköy Arap Camii Kur'an kursunda hizmet
Halen Bereketzade'de irşad, ömre bereket.
***
Boyluca'da yıllardır anılır Çağırgan Veli
Kasım Baba der: Bu işler olsun daha bir ilmî
Levent Hocam İskender Baba'da derneği kurar
İlim meclisleri oluşturur, kendini yorar
Ümmeti dert edinen farklı imam ve fazlası
Hasanpaşa imamı şimdi Malkara yolcusu.
Kasım Baba'dan aldığı elle, kaldığı yerden
Trakya gönlündeki arslan, ilhamı göklerden
***
Geçen yılki davetine icabet edemedim
Alucra'daki ilim meclisine gidemedim
Bu yıl nasibime niyetlendim elhamdülillah
İlk güne yetişemem de sonraki evvelallah
Cuma akabi hareket biletim Alucra'ya
Lakin dönüş sefer saati uymuyor buraya
Acep orada kalacak yer var mı pansiyonda
Dedi, pazar akşamı otobüs var saat on'da
Düşündüm gidişte de katılmayı kafileye
Perşembe akşamı hedef Üsküdar Belediye
Otobüse binince bir yoldaş geldi yanıma
Yolda ilk kazanımımdı Ercan Bey'i tanıma.
Meğer tanıdığım değerli insanlarla dostmuş
Başlıcaları Halit Gülmez ve Alparslan Durmuş
Yolu Şebinkarahisar'ın kısaldı sohbetle
Hakkı Demir'li gençler de coşkuda muhabbetle
Sabah namazını Yasin kıldırdı, gönlüme kâm
Çıkarken sordum bildi, Saba-bestenigar makam.
Hava aydınlanınca bu ayrı bir sefa mı ne
Taşova'da mola; okudum Asım Gültekin'e
Reşadiye Taner, Erbaa'da Mehmet Hocalar
Resimler çekip buralardan geçtik demeceler...
Koyulhisar, Suşehri, yol kenarı nehirlerdi
Kim bilir sular azalmadan önce ne gürlerdi
Cumaya yetiştik, gördük: Karahisar kalesi
Levent hocam tez odaya aldı namaz öncesi
Kasım Babamızla sohbet ettik, elini öptük
Ömer Türker, Halil Üçer, Salih Aydın, görüştük Eşref Altaş, Akif Okur, kimler kimler geldiler
Halil Üçer, Türker Hocam, vaaz ve hutbedeler
Bu günleri gördük şükür, hepsi felsefeciler
Çıkıştaki resme Osman Yılmaz amca da girer
Çay ikram etmek istedi, reddetmemiz gerekti
Meal esef, Sait Tonbul'a yurda geçilecekti.
Sempozyum dizisi başladı, o doyumsuz lezzet
Cumartesi akşamı Alucra'da, zikir, sohbet
Kasım Baba, Fatih Çıtlak'a verdi idareyi
Cemaat lebaleb, gah sabit gahi dairevi
Ukba ve Ahmet kaldılar, babaya arkadaşlar
Kübra kızımızla da konuştuk, arkadaşmışlar.
Dönüş Şebin'e, son sabah ayrılış ve Alucra
Pazar oturumlarında Şentop ve İhsan Hoca
Bir an yanı başımda gördüm Ahmet Bayındır'ı
Tekirdağ'da Namık Kemal'de felsefe doktoru
Nev'î Efendi sempozyumunda beni bulmuştu
Sağolsun babamın cenazesine de gelmişti
Sivas'ta sıla-i rahimdeymiş, gelmiş duyunca
Hocalar "Adalet" anlattı, dinledik doyunca...
Ve köy, Hazret-i Veli'ye yürüyüş salavatla
Hele o çocuklar, sanki cennete uçan atla
İşte böyle, rüya gibi birkaç gün geldi, geçti
Ömer damakta tadı kalan o şerbetten içti.
Kayıt Tarihi : 3.11.2024 06:42:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!