Kasabanın çiftliği bir romandan arka ...

Kasabanın çiftliği bir romandan arkası yarın

Çiftliğin arazisi çok genişti; Ali bey doğu illerinden bir şehirden gelip bu mümbit araziyı oldukça hesaplı bir fiyata almıştı.

Bu güne kadar en hesaplı ve isabetli işinin bu evi almakla, doğru ve yerinde bir karar verdiğini düşünerek mutlu oluyordu...

Yaz gelince çiftlik evi akraba ve hısımlarla dolar, onların gelinleri kızları damatları, hele de torunlar; bütün yaz şenlendirirdi buraları...

Her cins ağaç mevcuttu; kavak meşe, kayın hatta okaliptus ağaçları bile vardı; ortadaki büyük havuzun kenarlarında salkım söğütler türlü çeşit çiçek taflanlar, eve giden yolun her iki yanında palmiyeler modern bir hava veriyordu çiftliğe...

Şimdilerde mütahitlik yapan Ali beyin güzel bir kariyeri vardı, yurt dışında okumuş uzun süre oralarda kalmış zevkine düşkün yaşamasını bilen yakışıklı keyfehli bir adamdı...

bahçenin bir yanı ise fidanlıktı; aşılı vişne, kiraz, kokulu elmalar herbiri bir başka ülkeden getirilmiş çeşitli meyvelerle baharda fidanlığa dalan bir daha çıkmazdı oradan...
Hele de o yarma şeftaliler, sonbaharda kavanoz kavonoz reçelleri yapılır eşe dosta verilirdi...

En tepede bir de şaraplık üzüm yetiştirilen bir kocaman bağ vardı...
Ali beyin eksperlik bilgi birikimleri de şimdi çok işine yarıyordu...

Kışın daha çok avrupadan arkadaşları gelir büyük salondaki şöminenin başında şiirler okur şarap içerlerdi...

Ali beyin şaraplarının namı yürümüş avrupa sosyetesinin dilinden düşmez olmuştu...

Her şey çok güzeldi her şey uyumluydu çalışanlar keza canla başla bu cömert patronun çevresinde pervane olurdu

Ali bey çocukları da çok severdi onların her hareketini hoşgörüyle karşılar hiç incitmezdi...Kendisi hiç evlenmemişti, lakin çevresinde dolaşanları ve birçok talibi hiç eksik olmazdı...

Buranın bir de reviri olmalıydı yazın bol meyve yiyip hastalananlar için özellikle çocuklar hem afacan hem de oldukça yoruyorlardı insanı...

Çiftliğin yaşlı kâhyası elinde bir kırbaç, Ali beyin olmadığı zamanları kollar çocukları önüne katardı...

Aslında adam haklıydı, oldukça sabırlı olan bu yaşlı adamı çileden çıkarmışlardı...

Sürekli söylediği bir söz şımarık çocukların diline pelesenk olmuştu

-şakir ağa Şakir ağa neydi o hani?

Nus ile uslanmayanı etmeli tektir,
tektir ile uslanmayanın hakkı kötektir.

diyip kaçıyorlar, bu çiftliğin falaka odası da var mı diye alay ediyorlardı...

Şakir ağa her ne kadar elinde kamçı dolaşsa da çocukların bazıları melek gibi olsa da şeytanları da az değildi.

Şakir ağa söyleniyordu halk bir kere çığrından çıkmış dayak arsızı olmuşlardı

-fesuphanAllahh...

Yüksel Nimet Apel
Kayıt Tarihi : 9.4.2010 16:36:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Hikayesi:


devam edecek.

Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • Vahdet Mehmet Güneş
    Vahdet Mehmet Güneş

    Çok güzel ve romantik ve realizm harmanıyla üretilmiş bir hikaye emeğinize ve güçlü kaleminize
    sağlık ben de o hikayede komşu olup şeftali ve diğer meyvalardan tatmak isterdim!!!saygılarımla

    Cevap Yaz

TÜM YORUMLAR (1)

Yüksel Nimet Apel