Sesini duymuştum büyüğümün, telefonda geçen yıl; küçüğümünkini dört yıl önceydi…
Görmedim yüzlerini epeydir, saymadım kaç yıl oldu ayrı ayrı? ! .
Bazı görürüm yolda, karşımdan gelen bereli bir delikanlı, ara sıra da önümden giden sırt çantalı genç; ne ben ona bir şey derim ne de o bana, öyle geçer gideriz, kimi karşı kimi zaman da arka arkaya; yollar bitmez biz biteriz anın içinde; sızlar burnumun direği!
Düşümde gördüm sabaha karşı, büyüğümü öperken kalınlaşmış biraz dudakları hasta mı ne, dökülmüştü saçları; küçüğümü 5-6 yaşlarının saflığında çocuksu oyunlarda yaşıtları gibi büyümekteydi; çullandım üzerine oynaşmak için, nasılsın baba, ne yapıyorsun dedi? ! .
Çocukluk, o derin ırmak çağrısı
O masal dağında ünleyen gazal
Güz ve hasret yüklü akşam bulutu
Güz ve güneş yüklü saman kağnısı
Babamdan duyduğum o mahzun gazel
Ahengiyle dalgalandığım harman
Devamını Oku
O masal dağında ünleyen gazal
Güz ve hasret yüklü akşam bulutu
Güz ve güneş yüklü saman kağnısı
Babamdan duyduğum o mahzun gazel
Ahengiyle dalgalandığım harman
Anlam dolu bir çalışma
yüreğinize sağlık Ahmet bey.
Yıllarca biriken hasret iki damla yaşla bitmez- kavuşma ilaç gibi gelecek- anlamlıydı..
Güneş doğurduğu ser, parlak ve aydınlık güne bir de 'kavuşmalar' eklese...
Kaleminize sağlık sayın Ahmet Emer...
.................................
İki damla yağmur indi, burnumun sızısından; örttüm pencereyi.
Dinmedi bir süre daha yağmur taneleri...
Sert, parlak, aydınlık bir günü karşılıyordu sabah güneşi.
Oldukça anlamlı ve güzel. Kutluyorum değerli arkadaşım, hoşça kal.
Ahmet Bey,
Güzel ve anlamlı bir çalışmaydı...yüreğine sağlık.....
Selam saygı sizedir...
anlamlı bir yazıydı kutluyorum
Bu şiir ile ilgili 6 tane yorum bulunmakta