Yaz geldi mi bu mübarek karıncalarda zırt diye, zort diye, zınk diye, hatta hönk diye, birden ortaya çıkıveriyorlar. Ne yapsanız, ne etseniz kâr etmiyor. Severimde kerataları mübarek hayvanlardır... Hazreti Süleyman’la bile hasbihalleri vardır zibidilerin. Zibidilerin dediğime bakmayın, canlarım onlar benim de yere de bir parça toz şeker ya da reçel dökülmeye görsün...
Eve doluşmuşlar, ben çağırmadım tabi ki ’’Buyurun gelin iki lafın belini kıralım.’’ diye... Kim çağırmış orası da belli değil. Hoş kimseler çağırmasa da onlar atlayıp geliyorlar, eşikten... Şu meşhur Ağustos Böceği ile Karıncanın Lafonten Amcanızdan masalını hepiniz bilirsiniz, duymuşsunuzdur... Çalışkan belleriz hep karıncaları...
Ben de konuşmaya kalksam şimdi bu karıncalarla ’’Canlarım bitanelerim tatlı şeyler hadi yavaş yavaş voltanızı alın.’’ desem beni duymayacakları kesin, yüzde bir milyon... Öldürmeye de asla yanaşmam, içim elvermez... Bir çare bulmalı, ne şiş yanmalı ne de kebap misali, tereyağından kıl çeker gibi bu işten sıyrılmalı...
O masal dağında ünleyen gazal
Güz ve hasret yüklü akşam bulutu
Güz ve güneş yüklü saman kağnısı
Babamdan duyduğum o mahzun gazel
Ahengiyle dalgalandığım harman
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta