İri yarı,çam yarması gibi biriydi Abdullah Dayı,
Kavalını çalarken hep burnundan alırdı havayı.
Düğünlerde bazen kaval,bazen keman çalardı,
Bazen de parmaklarını ıslatıp bıyığını burardı…
Törenlerde,halk oyunlarında hep o vardı,
Bazen kavalı bırakır,davul bile çalardı.
Kısacası yaptıkları çok mu çok zahmetli,
Çok iyi bir insandı,dosttu rahmetli….
Şehir’den birileri düğün çalgıcısı için gelmişler,
Abdullah Dayı ile anlaşıp biraz kaparo vermişler..
Abdullah Dayı ile Kız Memet düğün evine varmışlar,
Hem çalmışlar,hem de güzel ağırlanmışlar….
Kadın,erkek,çoluk,çocuk herkes eğleniyormuş,
Sofralara durmadan içkiler geliyormuş.
Abdullah Dayı ile Kız Memet durmadan çalmışlar,
Çok yorulmuş,kan ter içinde kalmışlar..
Gecenin geç saatinde çekilmişler yatmaya
Abdullah dayı pantolonla girmiş yatağa.
Kız Mehmet ise soyunup pijama giymiş,
Besmeleyi çekerek yatağa girmiş…
Sabahın kör vaktinde bir sarhoş sarı kadın,
Dikilmiş başlarına,demiş ki çabuk kalkın.
Abdullah Dayı pantolonlu ya; fırlamış kalkmış,
Kız Memet pijamalı, yataktan çıkamamış.
Sarı Kadın başlamış bunlara sövüp saymaya,
Kız Memet’in yüzü ise başlamış kızarmaya.
Abdullah Dayı da kızıyormuş ama ne yapsın,
Karı değil mi len Memet demiş,sövsün varsın….
08.09.2008-Eskişehir
Erdal Arslan (beylikovalı)Kayıt Tarihi : 8.9.2008 01:11:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiiri rahmetli kavalcı Abdullah Dayı'nın ruhuna ithaf ediyorum.. Allah gani,gani rahmet eylesin,mekanı cennet olsun....
TÜM YORUMLAR (1)