Elini uzattığında candan bir el istiyorsan
Gönlü güp güzel has bir dost istiyorsan
Bende candan gercek bir dostum diyorsan
Durma kardeş koşa koşa hemen şimdi gel
Canı canandan asla hic ayrı tutmuyorsan
..
Ensar ve muhacirin yüklendigi misyon, ahir zaman insanına açık ve net bir mesajdı; kardeş olun! Kalleşleşecek insanı bilircesine..!
..
Selam versen haz sanırlar
Sinirlenirsin naz sanırlar
Yolunacak kaz sanırlar
Bu kadar iyi olma kardeş
İnsan sıfatına bürünürler
Bakınca adam görünürler
..
Vuruyordu kardeş kardeşi
Sokaklardaydı insanların kalleşi
Her zaman bulunuyordu insan leşi
Kesmedimi Maraşta kardeş kardeşi
Babam hep derdi nerede bu ordu
Hep kesiyorlardı insan bacağı kolu
..
Müslüman Müslüman’ın, daima kardeşidir,
Yaşanılan Dünya’da, Rab onun sevgisidir…
Kardeş kardeşin dostu, onunla hoş geçinir,
Asla zulüm düşünmez, derdi varsa giderir…
Kusurlar dahi olsa, kardeş kardeşi görmez?
..
Gözlerinden akan onca yaşları,
Sabır mendiliyle sil de gel dostum.
Gördüğünde eğik duran başları,
Sebebini öğren, bil de gel kardeş.
Dostluğu yaşat, geliştir iyice,
Hakikati duymak gitmesin güce,
..
Pakistan'daki çocuk, sel felaketinin ardından çamurda yatmaktasın. Yorganın rüzgar, rüyaların yaprak olmuş gecenin en ayaz vaktinde. Saçların toprağın ıslak elleriyle yıkanırken, sabunun çamur olmuştur. Sana uzanan eller seni çamura boyamıştır.
Gemiler kalkar limandan, içi dışı beyaz ve tertemiz gemilerdir bunlar. İçindeki yüzler pürüzsüzdür. Ne Bangladeş'te yüzüne kezzap atılmış yüzlere benzer bu yüzler ne de sıcağın altında kapkara olmuş bir yüze benzer. O yüzler ki gülüşleriyle martıları kıskandırırlar. O yüzler ki hiç çamura bulaşmamışlardır. Dünya iki yüzlüdür anlayacağın kardeş. Bir yüzü sefalet solurken, öteki yüzü oksijen sağanağı altında berraktır.
Otobüsler kalkar terminallerden hiç sana uğramadan Pakistanlı çocuk. Hem sen ona uzaksın hem o sana uzak. Yollarınız kesişmeden daha, ayrılık yolun başında sizi başka yerlere savurmaktadır. Dünya yol ayırımlarıyla doludur kardeş. Daha merhaba demeden yollar elvedaya çıkmıştır çoktan. Sen Pakistanlı çocuk! Bir İngiliz çocuktan daha güzelken her şeyinle gözlerinle, ellerinle, saçlarınla neden bütün çirkinlikler senin başında? Ey Filistinli, Endonezyalı, Bangladeşli çocuk! Diğer çocuklar oyuncak tabancalarıyla oynarken, neden bütün namlular senin şakağındadır? Ey Pakistanlı çocuk! Yüzün çamura değerken, kendini çamurdan yeniden mi yaratmaktasın. Yoksa sen başka Tanrı'nın bir çocuğu musun? Hayır, bunun Tanrı ile bir alakası yoktur çocuk. Sakın Tanrı'ya haksızlık yapayım deme. Sen insanların kazdığı bir mezardasın. Küreği ona Tanrı vermemiştir. Sen başka insanların elleriyle bu haldesin. Dünya bir topsa eğer, dünyayı başkaları parmaklarının ucunda oynatmaktadır. Bu yüzden sen başkalarının oyununda çamura saplanmaktasın.
Trenler kalkar garlardan. Bir garda Tolstoy'un son nefesini duymaktasın, bir başka garda ise çocuklar bali çekmektedir ciğerlerine, bir diğerinde ise çocuklar özel okullara giderken annelerine el sallamaktadır. Ey Pakistanlı çocuk! Söyle sen ne tarafa gitmektesin. Rayların bıçak gibi keskin sırtında, kendine nasıl bir yol çizmektesin? Unutma Pakistanlı çocuk! Seller evini alıp götürse de hiç sahilinde yüzmediğin denizlere, yine de bakışlarını maviye boya. Dertlerin dev dalgalar olsa bile, yine gözlerin ufuktan ayrılmasın. Çünkü bir gün gelecek, umut çiçekleri senin tenekeden saksılarında sapsarı açacak. Dünya sana da bir avuç mutluluk verecek. Yeter ki Tanrı'ya el açmaktan usanma.
..
Bil ki gerçek kardeşlik İslam kadeşliğidir,
Kardeş yapan aradaki, kan bağı değildir,
Kardeş her anında, yanında hissettiğindir,
Allah buyurur; 'Mü'minler ancak kardeştirler.'
İslami birlik ve kardeşliği kurmak gerek,
Birbirimizle çekişmeyip, el ele verek,
..
Karışmasın asla, kimseyle bu yiğit.
Her an aklımızdadır, ondan bir öğüt.
Can adamışsa vatanına, bir şehit.
Öğretmenin payı var, unutma kardeş.
Öğretmen çocuğa hem babadır, hem ana.
Sevgiyi ondan içtik hep kana kana.
..
Yine hüzünlendi gönlüm ah yaş
Ne çorba oldum ne de aş
Güvenecek kalmadı bir baş,
Gel didelim yavaş yavaş
Kendine birazcık dikkat et kardeş.
**
Yollarımız çalı olmuş
..
Sesler duyar oldum sokaklarda
.............Eller çarpışır sesler seslenir
.............Çenesi durmayan birinin sesi dinlenir
İnsanlara vaat verir
..
Baş yaracak insan taşın göstermerz
Arsızlar genç kalır yaşın göstermez
Isıracak köpek dişin göstermez
Ansızın üstüne saldırır kardeş
Karınca özünün kırk katı çeker
İnsanlar çekemez gam ile keder
..
Adem'in çocuğu olmayan var mı,
Dünya insanlara, gerçekten dar mı,
Anamız babamız, birdir kardeşim,
Kardeş olabilmek, bu kadar zor mu,
Hepimiz kardeşiz, ihmal etmeyin,
..
HAYAL KUYUSU-1
İnanma kardeş
Bir hayal kuyusudur bu dünya
Sende anlayacaksın bunu zamanla
Sevme kardeş
Der birazda seni sen kadar
..
Dağlarda artık Turna ve kaval sesi yok,
Ağaçlar kurudu baruttan, gölgeden eser yok,
Kayalara yuva yapmış köstebekler, artık çok
Kaplan dağlarda,
Sırtlan ardında,
Kan karadır kardeş, kan kara
..
İstedin İnsanlık
Dans Etsin
El Ele
Kardeş Kardeşe
Öyle Oldu
Önce Dans Ettik
El Ele
..
Muhammed İkbal’in ülkesinde acı ve gözyaşı
Su ve enkaz altında kaldı binlerce insanın naaşı
Sağ kalanların ise yok, ne evi, ne ekmeği, ne aşı
Dost ve kardeş Pakistan halkına yardım yapalım
Kimsesizlerin, minicik yavruların yüzü solmasın
Hiç kimse aç, açık yalınayak biçare kalmasın
..
Kahpe felek kahpe dedim
Senin için hep ağladım hep inledim
Seni aradım hep sana dillendim
Faydasız ya hep ben söyledim hep ben dinledim..
..
Ne diyeyim söyle şimdi o uzun boyuna
Boyundan ziyade işe yaramayan huyuna
Bakarsın huyundur pireyi deve eder olursun kardeş
Hele o diken sevgin yokmu öldürür beni deve kardeş
..
GURBET ile SILA- Yazı
Geçmişe yolculuk
Bir varmış bir yokmuş misali,
Bir zamanlar yıl 1978 de bir genç kız adı (gurbet) birde delikanlı genç varmış adı(sıla) bir gün gurbet izine gitmiş sılanın evinde misafir kalmış ailesiyle birlikte,küçük bir konfeksiyonu olan sılanın o dönemde,konfeksiyonun içinde bakınırken gurbet,sılaya takılır gözleri,sılanın da gurbete,bakışırlar sadece,sıla nişanlıdır,gurbete nişanlı olduğunu söyler,gurbette özgürdür başına geleceklerden habersiz,gönlü düşer sılaya,sılanınsa çoktan gönlü düşmüştür gurbete,gurbet köyüne gider ve orda zorla nişan takarlar,gurbet isyan eder bu kadere,olmaz der,nişanlısını kardeş gözüyle görür,çünki bir yerde büyümüşler aynı okulda aynı evde aynı mahallede büyümüşler 13 yaşına kadar,sonra gubetci olmuş gurbet,olumu abisi dediği kişiyle nişan olmazdı,isyanlarını kimseye duyuramaz,geri dönerken gene sılanın evine gelir,bakar sılayı arar gözleri,ama sıla ortalarda yoktur,gelir gurbetine gurbet,ama aklı hep sıladadır,bir gün bir mektup gelir sıladan,mektubun dışında gurbet yazar,dünyalar gurbetin olur,beklediği mektuptu çünki,bir yıl mektuplar devam eder,sonunda ailesi sılayı zorla evlendirir,sıla bir mektup yazar gurbetine birde evlilik resimlerini koyar içine,mektubu alan gurbet feryad eder,bunu nasıl yapardı sılası,neden karşı çıkmamıştı boyun eğmişti bu yazgıya,gurbet artık her şeyden vazgeçer,kardeş bildiği kişiyle evlenmek istemeyen gurbet,kendine aşık olan bir geçle evlenir,ama gurbet onu hiç sevmemiştir,çünki sılası vardır kalbinde hala,bunu bilen kocası ne yapsada sevdirememiş kendini gurbete,gurbetin tek amacı,kardeş bildiği insanla evlenmektense,sılasıda evlendirilmişti,iyisimi bu insanla evlenip oturmak demiş,ama yıllarca sılasına ağlamış,ipler kopmuş bağlantı kalmamıştı aralarında,eşi durmadan kıskançlık yapmaya başlamış gurbetin,oysa gurbet kendini sadece çocuklarına adamış kendi halinde bir ev hanımı olmuş,eşi kıskançlık yaptıkca gurbetin aklına sılası düşmüş hep,eğer bir gün sılamı bulmazsam banada gurbet demesinler demiş kocasına,sana ne yapsam yaranamadım demiş,aklıma koydun bunu gör bak nasıl bulacağım sılamı demiş,bu arada evlilik zaten bitmiş bir hal almış,ve bitmiş bu evlilik,gel zaman git zaman derken bir candaşından yardım istemiş gurbet aklına koymuş sılasını bulacak ya,sılasının abisine ulaşır gurbet bir şekilde kendini tanıtmaz gurbet,sılanın abisi kimsiniz der adınızı söyleyin yardımcı olacağım yoksa yardımcı olamam der abi,yeminle söz veren abi,ben gurbetim abiciğim der gurbet,ha şu bizim dayının kızı gurbet,evet abi ne olur sılam nerde söyleyin der ağlayarak,abi,durun ağlamayın sıla hemen yan tarafta iş yerinde sen kapat ben sılayla arıyacağım der abi,ve telefon çalar,telefondaki sıladır,ağlayarak ikiside konuşur,bu arada abide gelir telefona,sıla hep seni aradı yıllarca başka gözlerde,ağlama gurbet der,ama gurbet bitkin yorgun sılada öyledir,birbirlerini yıllarca aramışlar ve sonuçta birbirlerinin seslerini duymuşlardır,hayatlarında nemi değişti,hiç bir şey,gurbet gene gurbet,sıla gene sıla dır,birde gurbeti çok sevindiren bir şey olmuştur,sıla der ki gurbetim bak sana oğlumu vereyim der telefonda,gurbet şaşkına dönmüştür,tepki beklerken,o güzel yürekli geçn aynen şöyle der merhaba ablacığım der ve uzun bir şiir okur gurbet ablasına,kendi yazdığı bir şiirdir,buhar olup uçtuk bu sevdada,sözleri yer alır,ve gurbet der ki,babanla bizde buhar olup uçtuk yok olduk der gence gurbet,geçn delikanlı üzülme ablacığım sen yıllardır babamda yaşadın der,gurbet ağlar ağlar sadece ağlamaya gücü yeter o an,ve sıla alır telefonu,ağlama gurbetim sen hep bende yaşadın ve yaşayacaksın der sıla,aslında anlatacak o kadar çok şeyleri var ki birbirlerine,kaderi değişmiyor onların hiç,hiç bir şeyi değiştiremeyeceğinden dolayı şimdilik susuyorlar,
devamı gelecek günlerde,sevgili dostlar
..