yetişemediğim son otobüse binen, gördüğüm en son yolcu sendin
saçlarından tanıdım, hiçbir saç seninki gibi savrulmazdı rüzgardan
bir de arkana bile dönüp bakmaman, sanki hiç gitmiyormuşsun gibi
sonra veda bakışı acısında yerine oturup, alnını cama dayamandan...
,
pencerenin camlarını saran, nefesinin içli buharından tanıdım seni
ve o buhara ön söz olmadan, ismimi yazmaya çalışan el yazından
Kalplerinde aşk işaretiyle doğar kimileri... Yeryüzüne gönül indiremez onlar... Hayatı ve insanları anlarlar,hayata ve insanlara merhamet duyarlar,ama hayatın ve onun içindeki insanların yaşadıkları gibi yaşamazlar.
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Devamını Oku
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
'karşımda birer ürperti gibi soluk alan, iki kişilik boş kadeh sendin'............
'duvarlarıma asıp kurutan sendin, en ıslak ucundan bütün mendilleri... '
etkileyici satırlar.... yüreğiniz daim olsun , tebrikler
karşımda birer ürperti gibi soluk alan, iki kişilik boş kadeh sendin
sıradaki şarkının kime çıkacağından, vazgeçilmiş bir geceydin yani
gözyaşlarının terkibine bakmadan, yarın yağmur günü diye nasılsa
duvarlarıma asıp kurutan sendin, en ıslak ucundan bütün mendilleri...
defalarca okumak..okudukca zevk almak..oda ayrı bir zevk benim için...Beğenerek okuduğum Cevat ÇEŞTEPE şiirlerinden biri...Ufkun YAREN
Gel-gitlerle dolu yaşantılaradan izler bulduğum şiirinizi beğeni ile okudum, tebrikler üstadım. saygılarımla.
yokluğumda sakın sevme, başım dönüyor, daha çok ölüyorum/
öyle zordur sevmek ve öylesine güzel...karaya vuran balığın gözyaşlarını dindirebilirse aşk dalgalar ayrılık şarkısı değil yeniden umut şarkısı çalacaktır...
yürekten kutluyorum değerli ustam tebrikler
/yokluğumda sakın sevme, başım dönüyor, daha çok ölüyorum/
Yine alıp götüren, sarmalayan bir çalışma...
Kalemin özgün tadı yine her mısra, her sözcükte omuz omuza...
Tebrik ve sevgilerimle.
DOSTUM,
ŞİİRLERİNİ OKURKEN ŞİİR, HİKAYE KARIŞIMI BİR ŞEY İÇİYORUM SANKİ
HANİ BİR MEYVE VAR, EGZOTİK.. AKLINA NE GELİRSE ONUN TADINI ALIRSIN.. BAZEN YENİ BEN DÜŞMÜŞ ÜZÜM, BAZEN MUZ, PORTAKAL ...
İŞTE ÖYLE BİR ŞEY..
YALNIZLIK, HASRET, ÜRPERTİ, AYIŞIĞI, DENİZ, KEŞKE, MUTLULUK, OH BEE VE AŞK.....
VE SAYGI
Karaya vurmuş ayrılık
yetişemediğim son otobüse binen, gördüğüm en son yolcu sendin
saçlarından tanıdım, hiçbir saç seninki gibi savrulmazdı rüzgardan
bir de arkana bile dönüp bakmaman, sanki hiç gitmiyormuşsun gibi
sonra veda bakışı acısında yerine oturup, alnını cama dayamandan...
,
pencerenin camlarını saran, nefesinin içli buharından tanıdım seni
ve o buhara ön söz olmadan, ismimi yazmaya çalışan el yazından
bileti dünden alınmış bu yolculuğa, benim yerime çıkıyor gibiydin
arkası olmayan bir peronda, boşluğa saplanan bir çift göz gibiydin
kendimden tanıdım seni...., sen sanki bendin....
/ellerin titrerken sakın yazma, üşüyorum, daha çok üşüyorum/
*
karşımda birer ürperti gibi soluk alan, iki kişilik boş kadeh sendin
sıradaki şarkının kime çıkacağından, vazgeçilmiş bir geceydin yani
gözyaşlarının terkibine bakmadan, yarın yağmur günü diye nasılsa
duvarlarıma asıp kurutan sendin, en ıslak ucundan bütün mendilleri...
,
o duvarlar ki gidişleri anlatan gözlerindi, üstü astarsız her tuğlada
ama asla ne anlattığı değil de, mesele buradaki yokluğundu şimdi
yarının son otobüsüne benim için, dönüşsüz bir bilet almış gibiydin
gözlerimde bütün gidişler ağlarken, keşke diyordum hiç gitmeseydin
kendimden tanıdım seni...., sen bensizliğimdin....
/yokluğumda sakın sevme, başım dönüyor, daha çok ölüyorum/
* * *
/Küçük sarı sandalın balıkçısı belki son defa açıldığı denizden geri dönüp, sahile yanaştı. Sandalın içindeki yarısı su dolu kovada bir tek balık vardı ve umutsuzca çırpınarak yüzmeye çalışıyordu. Balıkçı kovayı aldı, sandaldan indi ve içindeki balıkla beraber denize doğru fırlattı. Deniz karanlıktı. Ve sonra sahildeki kum tepeciklerini aşarak hemen yakındaki geniş asfalt yolun kenarına ulaştı. Karşıya geçecekti ama hızla yaklaşmakta olan otobüsü görünce durdu, onun geçmesini bekledi. Henüz iç ışıklarını söndürmemiş otobüsün aydınlık pencereleri bir film şeridi gibi hızla akıp geçti balıkçının gözleri önünden. Şeritteki karelerden birinin üstünde, isminin camdaki buharlara yazıldığı kendi filmi gibi. Balıkçının içi titredi, üşüdü. Bir an öylece durdu. Bu sırada geride bıraktığı denizin sahile vuran küçük dalgaları, denizden kopmuş ve hala çırpınmakta olan bir balığı getirip, usulca sahile, kumların üstüne, küçük sarı sandalın yanına bırakıyordu./
Cevat Çeştepe
cok sevdim bu güzel dızelerınızi cokkkkkkkkk kalleminiz daim olsun efendım saygılar.
Sn. Çeştepe,
Başarılı şiirinizi okyorken içimden bir an Franz Kafkayı okuyormuş gibi olduğumu anımsadım. Kişilik, benlik, bireysellik ve duyguların yoğunluğuyla algıladığımız bir dış dünya... Evet dış dünya ama, yine de iç dünyamızın, çıplaklığımızın, üşümüşlüğümüzün, yalnızlığımızın bilinmez izlerini taşıyan dış dünya... Şiir ivme kazandıkça bir başka kıvamda yoğrulmuş; şiir ivme kazandıkça içselliği tutup yerden yere vurmuş.. İnsan, kendi öz benliğinin sesini sadece kendisi duyan!... Kutluyorum.. Sevgilerimle.
yokluğumda sakın sevme, başım dönüyor, daha çok ölüyorum/
beceremiyorsanız sevmeyi bırakın sevmeyin....sen sanki bendin...enfes bir lezzet sunmuşunuz bizlere yüreğinize sağlık...sizi okumamaktan keyif alıyorum
Şairimiz bu şiirinin bütün kahramanlarını birden çok kişilik ve yapıdan tek kişiye indirgemiş ve onu da kendi
si oynuyor. Sözcükleri öyle iç içe geçirip bağlamışki ilk bakışta bunun farkına varılmıyor.Bence usta anlatımın zirvelerinde dolaşan bir şiir bu. Tebrik etmek yeterliyse tebrik ediyorum. Saygılar sayın ÇEŞTEPE.
tam puan ve antolojim.
Bu şiir ile ilgili 78 tane yorum bulunmakta