karar verilmişti...
yaradan üfleyecek,
ben yaşayacaktım...
karşı gelinmez bi karardı.
suali sorulmaz;
muhakemesi olunmazdı...
mecburen ve sabırla
bekledim sıramı...
günlerce, haftalarca;
belki yıllarca...
saniyelerin anlamını
bilmeden daha...
ruhumun ilk bekleyişi
böyle uzun olmuştu...
buraya
geri gelecektim bir gün,
diye düşündüm...
nasıl bir yer olduğunu
hatırlamam ise
zamanımı alacaktı...
hatta bazen
böyle bir yer var mı diye
kuşkular da
beynimi kemirmeyecek degildi...
gözlerim yarı açık halde,
bir kuşluk vakti
bedenimi annemin kucağında buldum.
ciğerlerim yanmış,
sabrım kalmamıştı;
ağladım.
ilmim eksik,
beynim tazeyken henüz;
elime
bir kitap tutuşturdu annem.
bu senin yolunu çizecek...
okuyunca bunu
geldiğin ve gideceğin yeri
öğreneceksin, dedi.
şaşırarak buldum yolumu.
yolum bedenimin
her zerresine şifrelenmişti
bana düşen
o şifreleri kırmaktı...
gözlerim ve çakralarım
öne atıldı.
biz görür ve hissederiz dediler.
dediklerini de çoğu zaman
yaptılar...
suyu yudumlayıp
ekmeği öğütürken ağzımda,
kusursuz bir makine gibi
işleyen organlarımın
kime şükrettiklerini
duyardım...
havanın
kokusuz olmasına delalet
vardı bir şey.
ateşte kawrulana da
suda boğulana da
aklı ve sırrı erdirdim.
bir kış gecesi
karlı bir bahçede
kaybettim çocukluğumu...
yıkarken bedenimi
saçlarımın döküldüğünü gördüm.
ve ertesi sabah
beyazladığını...
güven hissiyatımı
sulara bıraktım,
akıp gittiler;
bin gölün
bilmem hangi kaynağına...
ama bu sınav için
daha çok erkendi...
hazır değildim,
sınıfta kaldım...
bu yüzden hep geç başlarım
herkesin unuttuğu
bir masala...
geç gider, geç gelirim.
allaha kızamadım.
neden diye soramadım
bir gün bile...
delirmek için sağlam
sebeplerim varken hele...
bana bu oyunu
hazırlayan oydu zira...
sustum ve ondan gelecek
bir cevap bekledim...
renkleri iç içe geçmiş
bir hayatın içindeydim...
bazen yeşil olurdu
dünya;
bazen de gri...
ama en çok kırmızı
dökülürdü duvarlara...
duvarlar başkaldırışın
mektuplarıydı;
ve dahi aşkın.
çok kadın oldu
çocuklarımı benden isteyen;
lakin bir baba olmanın
sevdasında değildim...
evrende bir karınca misali;
insanları anlamlandırmanın
birinci sınıfındaydım hep;
kendimi ilk sıraya koyarak
hem de.
evlenip çoluk çocuğa karışmış ağaçların arasında
dolanmak sevdasına tutulurdum bazen...
tenimi ve saçlarımı okşayan rüzgârları severdim...
adını bilmediğim kuşların
seslerini duymanın cazibesine kapılırdım...
ben susardım,
gözlerimin önünden
nehirler akardı...
orta yaşıma geldiğimi öğrenmem kolay olmadı...
olgun acılar ve ayrılıklar salonuna geldim...
kapı açıktı;
içeriye girmeye
çoktan geç kalmıştım yine...
düşlerimi allaha yolladım.
yardımlarını bekliyordum..
KAVİYY
Kayıt Tarihi : 9.2.2015 00:12:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![Ali Taner Baran](https://www.antoloji.com/i/siir/2015/02/09/karar-verilmisti.jpg)
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!