Güneşin olmadığı yerde karanlık hakim olurmuş. Gecede doğan güneşi görene kadar hayattaki tek gerçeği karanlık zannedermiş. İlk kez gözlerini açtğında güneşi gören ise gece gelene kadar güneşin ve ışığın hiç bir zaman gitmeyeceğini düşünürmüş... Ne ile doğarsanız doğun geceyi ve gündüzü mutlak suretle yaşayacaksınız. Her zaman mutlu olmayı seçin ve farkına varın yaşamınızın. Hayat size tek gerçeğin siz olduğu gösterecektir, her güneş doğuşunda ve batışında...
..
Zaman karanlık vadi gibi Bizim sokakta
Ne hilesi biter ne zulmü
Zaman karanlık vadi gibi bizim sokakta
Tek seccademde güneşli yüz
..
Gözlerim koyulur yollara sensiz
Karanlık dağılıp sabah olunca
Sen varsın içimde ruhsuz bedensiz
Karanlık dağılıp sabah olunca
Kuşlar cıvıldaşır bülbüller öter
Teni alev sarmış dumansız tüter
..
Karanlık,
Ne korkudur,
Ne yalnızlık.
Karanlık,
Bir çığlıktır,
Bir sis karanlık.
Dert,
..
Her yeri dumandır göz gözü görmez
Namerdi soran çok, kimse fakiri bilmez
Hasta perişan fakir, kimse halini bilmez
Aman ya Rabb’i bu ne karanlık gecedir
Mal varlık için kardeş kardeşe düşman
Ne kadar kötülük yapsa olmuyor pişman
..
Hayallerim var karanlık kadar çok,
Gerçekleşmesi, karanlık aşklar gibi belirsiz,ama!
Seviyorum hayalimdeki karanlık aşkı,
Geceyi aydınlatan yıldız gibi seviyorum.
Elimi tut,hayalimi tut,karanlığı tut,
Götür bizi karanlık dünyana, ama!
..
Karanlık
Hiç bu kadar kararmamıştı
Yarın yok gibi
Her gece daha karanlık
Yarın olmayacak gibi
Yazık!
Bana, sana ve onlara
..
Kalbimi yerinden tutup sökerim
Sensiz geçmez karanlık gecelerim
Senin uğruna gözyaşı dökerim
Sensiz geçmez karanlık gecelerim
Mutluluğa hasret kaldı yüreğim
Allahımdan sensin bir tek isteğim
..
Sen bir penceresin. Seninle açarım perdelerimi güne. Ve panjurları yanlara çekerek, seninle bakarım hiç acı vermeyen bir duygu gibi gökyüzüne uzanan tepelere. Seninle bakarım çiçeklerin en yeşiline. Toprağın teninde hissederim hışırtısını rüzgarın otlar sallanırken. Seninle görürüm yüreğim bir fanus gibi iken okyanusların üzerine yağan yağmurun sesini. Sen bir penceresin. Camların güneş ışıklarıyla bir sarıya bir mora dönerken yüreğim perdelerin savrulması gibi duygu rüzgarlarıyla dans eder. Ellerim pervazlarına bir güvercin gibi konarken, dünya kocaman bir gülümsemeye benzer. Sonra havalanırım camlarının buğusundaki ormanın içlerine. Seninle gözlerimi açarım. Hayalimden hayaline bir uçurtma uçururum. Senin adın mavi benim adım ise masmavi olur. Bulutlar yüzdürürüz kalbimizden kalbimize. Sen bir penceresin. Sonra bir rüzgar eser camların kırılır. Dağılır cam kırıkların yüreğimin kadife yerlerine. Panjurların elinin tersi gibi çarpar durur duvarlara. Bense bakarım boynu bükük sokağın asfaltına. Soğuk, karanlık, katı ve sessiz bir asfalt çağırır beni aşağıya. Sen bir penceresin ve ben düştüm düşeceğim her an sokağın katı zeminine. Sonra yıldızlar nasıl çakılırsa gökyüzüne öyle düşeceğim ben soğuk, katı, karanlık yeryüzüne. Sen bir penceresin. Hem yıldız dolu bir gecede perdeleri ve camları ardına kadar açıksın. Hem gözyaşından elbiseler giydirdiğin gözlerime ardına kadar intihar korkusu yaşatan bakış açısısın. Seninle bakarım gözyaşlarım damlarken katı, soğuk, karanlık ıslak zemine. Sen benim hayata bakan yanım, ölüme açılan kapımsın. Sen benim penceremsin. Gün ışıkları dolarken camlarından içime, yüreğim pırlanta gibi parlar. Güneş sıcağını hafif hafif sen rüzgarlarla doldururken damarlarıma, kanım senin için kaynar. Yaşama sevincim, ışığım ve aydınlığımsın. Sen aynı zamanda katı ve sert asfalt zemine yüzünün peçelerini, havalanan perdelerle açan ilgisiz bir bakışsın. Ne zaman gözünden düşsem, beynim parçalanır yerde. Şiirler akar başımın kırıklarından. Son dizenin son kelimesi sızarken soğuk zemine, canım çıkar böylece. Sen bunları nereden bileceksin ki? Hayatında hiç şiir yazmadın ki? Sen benim penceremsin. Buğuların akarken pervazlara, kanım damlar sokağa. Adım silinir camlarından, güvercinlerim yükselir göklere.
..
Yaşayamadık sevilerimizi korkuyorduk
Hep aynı ses
Kir kokan karanlık
Karanlığa direnmiş gözler kökleşir
Ne mi düşünürüz sevda mı aşk mı
Karışır kahkahalar karanlığa
..
BEN SEVDALAR ÖLMEZ BİLİRDİM. ONU YAŞAMAYANLAR ÖLDÜRÜRMÜŞ MEĞER
'' Parlıyor uzakta bir mezar taşı
Gülüp eğleniyor kendi gönlünce
Soruyor bir adam rüzgara karşı
Sahibi kim gökyüzünün bu gece''
Geceler hep karanlık; ama, bu gece daha karanlık. Bir bahçede, bir başıma düşler içindeyim. Başımı çevirip karanlık ufuklara, mor derinliklere bakıyorum. Engin uzaklarda bir duvar gölgesi gibi uzayan dağlara bakıyorum. Yıldızlarda yitik... Hayaletlerin şölenlenip raksa başladığı ıpıssız bir gece... Türlü yaratıkların düşlerde can bulduğu netameli bir gece... Bense yalnızım, suskunum... Ve bir mezar taşı gibi sessizim.. Tan basımı gibi geceleri titrekleştirecek, bulutundan sıyrılmış güler yüzlü dolunayı bekliyorum.
Düş bahçesinde, düşler çindeyim...Yaprakların vedaya durduğu sarı dolamalı bir gecede. Ne gül yaprağı soldurdum defter sayfalarında, ne de kuş sesi biriktirdim fiyaka olsun diye... Bir ömür tükettim, bir sevda için...Kırgın gönlümün oylumlarında.
..
Unutma karanlık korkuların gizlendiği yerdir,kusur bildiklerinin saklandığı perdedir.. Karanlıkta yapılan hiçbir şey “aşk” a dahil değildir.. Karanlıkta yapılan sevişme değildir örneğin sekstir… İnsan sevdiğini gün ışığında görmek ister,kusurlarıyla sevmek ister.. Kusur bulduğu yerden öpmek ister aydınlıkta yaşanan sev/işmedir! ! Karanlıkta öfke vardır dokunduğun her yer rastgeledir.. Göz göze gelemezsin karanlıkta,anlatamazsın içindekileri,inandıramazsın.. karanlık gerçeğin gizlendiği yerdir.. Aydınlıkta sevdiğin tüm şeffaflığıyla dururken öylece karşı koyamazsın içindeki duygulara.. Nefrette gözükür,aşkta,öfkede,korkuda,endişede.. Keşfetmelisin sevdiğini,keşifler karanlıkta olmaz aydınlıkta yaşamalısın her şeyi aşk yetiştireceğin yeri bulmalısın sevdiğinin bedeninde...
..
Geceler hep karanlık,
Tahayyüller saf ve apaçık,
Geceler çok karanlık,
Oyun oynar in! cin! bayık bayık
Geceler zifiri karanlık,
..
GEÇMEK BİLMEZ GECELER
Gurbet ellerde kar yağar döşüme
Geçmek bilmezki karanlık geceler
Yar hasretin çekmek yakar içimi
Geçmek bilmezki karanlık geceler
..
Karanlık çıkmazlardayım kayboldum
Tam buldum derken aynı yerde kaldım
Yalnızım bitkin artık çok yoruldum
Kaderim bu karanlık artık kabulüm
Denedim hiç durmadan çabaladım
Belki çıkışı bulurum sandım yanıldım
..
Genç adam gecenin karanlık örtüsünde ruhunun hazin yankısı çığlık kopartarak sahilde yürüyordu. Dilinde dökülen özlem ve söylemler uzaklığın kanlı deresine itilmişti. Dişinde sıkışan kırgınlıkla hayallerinin fotoğrafı karanlığı ısırmıştı.
Seni diyordu genç adam ‘ - Seni geleceğimin atlasına gül olarak ekmiştim, günlerin başaklarında seni görmüştüm, canım seninle cananlığa kavuşmuştu. Şimdi ise yüreğimin dileğine çıkılan hayal merdivenlerinden düştüm. Gözlerimde ve gönlümde hüzün yağmuru döktüm...’
Ruhunun hazin kamcısı acıyla döverek başı düşmüş, dizleri eğilmiş olarak ağır ağır yürümeye devam etmişti. Kulaklarını şaklatan dalgaların sahile vuran sert tokadı, kalbini yaralayan dert sakatı her yanını sarmıştı, her anı ruhunu tırmalayarak artmıştı. Boğazı ışıklarıyla öpen karşı kıyının betonuna gözleri takıldı.
Genç adam ‘ - İşte sevdiğim şu evlerin kör penceresinde ikamet ediyor. Acı aşkların fısıltısı duvarlarını ıslatmış Kız kulesinin üstünde bulunuyor. Tarih kokan, heybeti ile Haydar paşayı tutan, boğazın maviliğine gülümseyen kışlanın yakınında, Selimiye mahallesinde sevdamın ayaklarını vurduğu yerdir ‘... Başında hüzün yağmuru akar, soğuk ürpertiyle denizin ağlaması bakar. İntizarın hicranında ufuklar karanlık balçıkla kararak gönlü sararmış, umutları sönmüş, hayalleri yıkılmış olarak geleceğin perdesini kav la tutuşturarak yakar. Hüzün yağmuru şiddetlenmişti... Kederin kader alnında terlemeye başlamıştı. Ruhunu ıslatan hüzün yağmuruyla sarsılmış ve kederle terleyen kalb titremiş olarak sahilin çapağı olan taşın beline yığıldı. Başını ayaklarının arasına sıkıştırarak söylenmeye başlar
‘ Ey aşk acısı, ey gönül yarası, ey derdin karası... Sana sığınırım, Sevgimin adını düşlerim... Onun yokluğunda sürgün kaldım, günlerim onsuzlukla zindan oldu. Bir çıkış ver, bir ferahlık ser. Hani gözleri gözlerime kilitleniyordu, hani sözleri sözlerimi sarıyordu bir zamanlar’... Zihnine film şeritleri yayılır, anıların sahnesi açılır. Ela gözleri karanlığı yırtan ayla kendisine bakmış, siyah saçları denizin dalgasında ellerine düşmüş, oval çenesi ufukların köşesinden bakarak gözlerine çökmüş, güzel yüzü sahilin ıssız belinde kafa odasını kırmıştı. Derbeder durumda sürüklenip duruyordu, sevda ölümünün soluğunu yutarak hüzün yağmuruyla: Duyguları kanlanış, sözleri kurumuştu.
Dudaklarına yapışan hüzün melodisi tütsülenir, karanlık siyah saçın dalgasına. Öylece durup izler sevdiğinin hayalini...İkametgahı gözlerine batarak gölgesi yanı başında buluşmuştu. Gölgeye sorar ‘ Ey hayal sulületi karanlığın aynasından çıkarak ellerimi tutsan, geleceğimizin inşasını beraber kursak‘... Hayal sulület donuk kalır, ağzından tek kelime, gözlerinde bir gram bakış görülmez gözleri kapalı, hayattan kopuk, cansız et yığını gibi durur. Genç adam yaklaşır, hayal geriye çekilir. Genç adam adımlarını hızlandırır, hayal de gerisin geri hızlanır. Daha çabuk kavuşma özlemiyle kollarını açar, feryat koparır. ‘- Ey canım benim niye kaçarsın benden, niye uzak kalırsın yardan. Gel ellerimi tut, gel gönlümü nefesinle yıkat’... Hayal cesedi Boğazın dalgasını yararak Selimiye’nin duvarlarına sokularak kaybolur. Karabasanlar bedenini tutarak kahkahalarını kafasında yankılandırırlar. Hafakanlar ayaklarına serilerek denizin çağıran sesine itekler. Hüzün yağmuru ıslattığı gibi denizin çağıran kolları gözlerine çarparak: Gel diyordu. - Senin yangınını söndüreyim, hüzün yağmurundan kaç, esaret ayaklarını bana dokundur, senin bedenini karanlık derinliğimde kapatayım. Aşkın keder kalemi yüreğine bir kere yazıldı mı iz kalır, kalbinde hep sızısını hissedersin. Genç adam öylece durur düşüncelerin dehlizinde dolaşır. Karanlığın alnında çağıran ses, kalbinin acı nefesi buhramlara atarak çıkmazlarda bocalıyordu. Hüzün yağmuru artmış artık meçhulün adresine sürüklüyordu ‘ Ya ölümün vuslatında hayata son vermek, yada yeni bir hayatın menzillerine uzanmak. Başı kah denizde batıyordu, kah sahil yolunun uzaklığına çevriliyordu. Bir kedi gelir ayaklarına dolanır, kedinin mırıltısı silkeler kendisini. Yorgun ayaklarını isteksiz sürükleyerek sahilin karanlık ağzına girerek kaybolur. Sahilin tokadı artar, kedinin mırıltısı denizin tokadına yanıt verir
..
Gece kasvetiyle çöktü..
Gece çöktü tam kalbimin üzerine..
Gece kalbimin üzerinde
Kalbim gece kadar karanlık
Karanlık çöktü yeryüzüne
Yeryüzü kalbim kadar karanlık..
..
Bırakın beni bana ağlamak istiyorum bu gece,adını anmak istiyorum haykırarak hece hece Merhametsiz acıların kölesi değil,hakimi olmak istiyoruuuum bu gece. Karanlık çökmesin,yooo bırakın karanlık çöksün halince, gecenin ayazında,ama sesizce,ama haykırarak utanmadan kendi matemime tek ve özgürce. Hiç kimsenin müdahel...esi olmadan.Firari Yıldızların gecesinde şahitsiz ve tek.AĞLAMAK İSTİYORUM BU GECEEE. KALENDER
..
karanlık yolda tek başına gidiyorsan
bütün ışıklar senindir
karanlık yolda tek başına gidiyorsan
bütün yürekler senindir
karanlık yolda tek başına gidiyorsan
bütün yollar sana açıktır
karanlık yolda tek başına gidiyorsan
..
Ay doğsa da geceme, dünyam yine karanlık;
Gözümde fer kalmadı… Göremiyorum artık!
Yalnızlık dolu günler biter dendi: Aldandık;
Ay doğsa da geceme, dünyam yine karanlık…
Mutluluk mu? Huzur mu? Ne arasam acaba?
Sevgisiz bu dünyamda yaşamak bile caba.
..