İki karanlık güvercin gördüm
defne dalları arasında
Biri güneşti,
öteki ay
'Komşucuklarım' dedim onlara
'Mezarım nerde benim? '
Güneş 'kuyruğumda' dedi
Şimdi gidiyorsun, git
Bütün sabahları üşüdüğüm
Bütün gördüğüm senli günlerim, onlar da gitsin
İçimde bir şarkı
Gözümde bir ışık kalmıştı herşeye inat
Kapat gözlerimi, sevdiğim anlar da gitsin
Devamını Oku
Bütün sabahları üşüdüğüm
Bütün gördüğüm senli günlerim, onlar da gitsin
İçimde bir şarkı
Gözümde bir ışık kalmıştı herşeye inat
Kapat gözlerimi, sevdiğim anlar da gitsin
Sevgili yıldızhan,sanada mı battı benim emekliliğim???edebinle otur ki sana küfür etmesin kimse...ben küfür etmiyorum ama sen zaten şartlanmışsın benim küfür edeceğime...Ne hikmetse benim yazımı gören sayfama geliyor:))ama beni sayfana alıştırmasan iyi edersin...sen bilin tosuncuk
hepimiz kardeşiz ve biz seni o duvarın dibinde bekliyoruz Lorca
İki hafta evvel İran’ın genel televizyonlarından Cam-i Cem TV Türkiye’deydi ve kısaca arz edeyim ki beni arayıp sanatla ilgili bir programda hayat ve şiir ve çeviri üzerinde bir söyleşi ve çekim yaptılar. Tabi benim bu konudaki yaptıklarımı zikretme yeri değil burası ama konumuzu asıl ilgilendiren sorulardan biri şuydu :
Behruz bey şiirlerinizin dışında çevirileri nasıl yapıyor yaklaşıyorsunuz – kısaca bilgi alabilir miyiz.
Cevap:
İlk önce eseri okurum, beğenip etkilenirsem sonra çevirebileceğime ve acaba çevirirsem yeni dildeki okur için de bir katkısı olur mu diye düşünürüm.
Sonra şiiri (veya eseri) ana hatlarıyla yazarım – sonra tekrar geri döner düzeltmeler yaparak ses düzeni ahenk ve uyumunu bakarım, ve bazen kelime seçimi, ses, ritim düzeni için nerdeyse 500 defa değişik zamanlarda yüksek sesle bir şiiri okurum. O halde varsa bir hata ve eksiklik tekrar düzeltirim.
Ve son olarak da eser bittikten sonra şairine ki şayet vefat etmişse ruhuna selam yollarım..!
.............
Nasıl ki Nazım ağaç’sa, benim için, Sohrap Sepehri su’ysa, Mehdi Dijur gece’yse , Mevlana Şems’se .. Lorca da benim için ay’dır. Ne zaman ki göğe baksam ve ay görsem ona selam söylerim.
Şiirin ay’ı evrenin göğünde, düşü bile güzel olan ve belki de asla ulaşamayacağımız bir hayalin adı yani insanın ve insanlığın bütün sebep, sonuç ve sınırlardan arınmış evrende birlik ve beraberlik içinde özgür ve insanca yaşabilmesi..
Bütün güzel insanlar orada buluşur umuyorum- inanıyorum, aynen iki gün evvel a’ma bir adamın göremeyen gönüllerimize seslenmesi gibi :
Birlik çok tatlıdır, benzer üzüme
İçip şerbetini duralım kardaş.
(a.v.)
Madam ki gün Lorca’nın günü..inanıyorum ki böyle dünyaya mal olmuş insanları ve şairleri okumakla dilimizin esneklik ve estetik yanlarını derinlikleri ve daha önce çıkmaz sokak sandığımız ve geçebileceğimiz geçit ve sokaklarını keşfedebilme fırsatı ve fikri doğar bizlere, aksi halde şiirimiz düşümüz ve düşüncemiz en çok ufka kadar gider..ki dünya yuvarlak ve ufuk diye bir şey yok – iyi biliriz
O halde lafı uzatmamak için bu şairin en önemli eserlerinden ki bir nevi idamına sebep olmuş aşağıda sunmakla şairi daha iyi tanıma fırsatı bulmuş oluruz ki daha önce de arz ettiğim gibi ‘Celladı Lorca’yı anlatıyor’ çeviri kitabımda takdim edeceğim.
Çeviri sanatının önemi ve değeri ve çevirmenin rolünün nedenli önemli olduğunun küçük bir göstergesi olabilir ki değerli okur şayet merak ederse Türkçe dilinde bugüne kadar çevrilen bu önemli ve değerli şiirin diger çevirilerine de rücu edip karşılaştırabilir. Elbette diger emeklere da saygı duyarak ..daha fazla sözü uzatmadan ki aynası ve işitir kişinin..vs….!
İyi kalınız
Şiire ve köşeye emeği olan tüm değerli dostlara teşekkürler.
Saygılarımla,
Behruz Dijurian
.................................
İspanya’nın Sivil Gard Şarkısı ( Romance De La Guardia Civil Espanola)
Kara atların terkilerinde oturuyorlar
ki nalları da karadır atların
Mürekkebin ve mumun lekeleri
pelerinlerinin uzantısında parlar.
Ve ağlamıyorlarsa eğer sebebi şu:
beyin yerinde kafataslarının kabağında
kurşun vardır çünkü.
Ve parlak deriden bir ruhla
tozlu caddelerden varırlar,
sırtları suratları eğik,
geçtikleri geçitlerde geceliğin
zifiri karanlık sessizliklerini doğururlar
ve akan heyelanın vahşetini.
………………………..
Ve gece inerken
gece, tam gece
Çingeneler kendi örslerinde
ok ve güneş yaparlardı
Kanlı bir at
sersem derelerde dayanıyordu
ve camdan horozlar ötüyordu..
………………..
Ey çingenelerin şehri,
Şimdi Sivil Gard!
yeşil ışıklarını indir!
………….
Şehir korkudan azat
kapılarını çoğaltıyordu
ve kırk Sivil Gard
tarumar için giriyor
Saatler durmuş hareketten
ve rüzgarlıklardan
yaygın bir imdat esiyor
ve şimşirler atların nallarından
alaşağı olmuş yeli
ikiye bölüyorlar.
Yaşlı çingeneler kaçıyor
kurt kuzu ( karanlık aydın) yollardan
uykusuz atlarıyla ve
külden kumbaraları ile.
……………
Çingeneler Bey-ül Lihem’in kapılarına
sığınıyorlar
Kutsal Yusuf, yaftadan ve yaradan örtülmüş
kızın birini gömüyor.
Ağır tüfekler bütün gece
durmadan
kovanlarının yankısındadırlar.
Kutsal Uzra çocuklar için
yıldızların tükürüğünden medet arıyor.
Ve bütün bunlara rağmen
Sivil Gard ilerlemekte,
ve içinde civanın ve üryanın
hayallerini kül edeceği
alevler yakıyor.
Rosa – Camborois’in kızı –
evinin avlusunda şivende
ve önünde
kesilmiş göğüsleri bir tepside.
Ve diger kızlar koşarak-
kaçarak
örülmüş zülüfleri ardından
bir havanın hacminde
ki içinde
barutun kırmızı gülleri patlıyor.
…….
Federico G. LORCA (1928)
Türkçesi : Behruz Dijurian
Güneş 'kuyruğumda' dedi
Boğazımda dedi ay
Defne dalları arasında
iki karanlık güvercin gördüm
Biri ötekiydi onların
ve her ikisi hiçbiriydi
öyledir zaten
güzel
saygılar
eyüp yıldızhan!!!ben sinyali ile ilgili bir şey yazmadımki...sen neden havladın oradan anlamadım..yorumun varsa şiire yaz yorum yazanlara değil...o yazdığım benim şiire yorumumdu!!!önünden ye emi tosuncuk
Sayın Arap Naci
Bunu başkaları da yapıyor mu bilmiyorum. Ama senin yaptığını en azından bugün gördüm ve gerçekten, oldukça yakışıksız buldum. Hayır... Elbette yakışıksız olan sen değilsin. Yakışıklı olabilirsin ama bana bir şeyler söyleyip cevaplar vermeme sebep olduktan sonra aradan cımbızla seçer gibi bazı mesajlarını alıp beni yalınayak, kabak başlı (öyle bir şey derlerdi ya işte) bırakmanın yakışıklılıkla benzeşecek bir tarafı yok. Bakın şimdi o sayfalara, sanki ben ortalığa düşmüş, yazmış babam yazmışım. Üstelik savaş mavaş bile yokken başbuğlar niye ölmeyecekmiş diye beynime cinler öcüler hücüm etmiş gibi bağırmışım yok yere. O ilk yorum sayfasına tekrar bakarken kendimi sabahın köründe, insanlar uykudan yeni uyanmış, gözlerini ovuştururken sokağa fırlayıp 'Uyku var ey insanlar... Uyanması olmayan uyku için yatağınız hazır mı? ' diye nida eden bir münadiye benzettiğim halde, aynı şeyi yapıp silmedim ben yorumlarımı. Çünkü:
Unuttuğun bir şey var: Sen yorumlarını akşamın sekizinin yorum sayfasından sildin. Oysa onlar, sabah dokuz sayfasında aynı netlikte okunabilirliklerini koruyorlar. :) Ok?
emrah bey doğru söyler ama olsun ya yinede güzel.. tebrikler..
Kutlarım
ne sevdayamış ya.kutlarım
'Onlar ermiş muradınaaaaaa'
Bu şiir ile ilgili 38 tane yorum bulunmakta