ince uzun boynundan tanırım nerede görsem seni
öper, koklar, yüreğimde saklarım, bütün mevsimlerimin sevgilisi gibi …
şimdi masanın orta yerinde ve sanki vazgeçilmiş bir kadehin içinde
kireç suyuna terkedilmiş gibisin, bükülmüş boynun ve solgun yüzünle
bir sıcak merhaba desem durup dururken, dönüp bakar mısın bana
hafiften kaldırarak başını, yabancı değil bu ses, kimdir diye acaba
… ateşi yuvasının boşluğunda sönmüş gözlerinde ,
dünyaları yeniden doğurup bakar mısın, söyle …
*
ışıltılı flamalardan bayraklar doğuruyordu rüzgarlar, hani bir zamanlar
fidanlar sallanıyor ama kırılmıyordu, yeşerdikçe yeşeriyordu yapraklar
susturulmuş bir namlu içinden göz kırpıyordun bana, gülümsüyordun
ben kurumuş bir kan gölünde yatarken, sen uyuduğumu sanıyordun
adımız devrim tarihine böyle yazılıyordu o sıralar ,
bütün damarlar patlıyordu, açılırken şafaklar …
/ kumsal fırtınasında, sessiz kumlara saklandım geceden kalma
bir gemici lambası el salladı, gel dedi, gittim/
.
şehrin ıssız sokaklarında gece yarıları, sarhoş sevgililere nasıl koşardık
önce avuç içlerinde ter olur, ayrılış saatleri yakalarda yeniden açardık
dudağa tat gibi konarken birimiz, düşleri süslerdi gece boyu diğerimiz
gün sabaha dönünce saplarımız saman niyetine ve tüterken renklerimiz
belki bir fakir ocağında ikimiz bir arada yanardık ,
alevler içinde sımsıkı sarılır, daha çok ısınırdık …
/sonra açığa firar bir sandal olup, herkesten farklı seviştim o gece
dalgalarla, seninle, senin sensizliğinde/
.
adı kıyamet olan bir günde, ayrılık başka çaktı üstümüze aynı şimşekten
yüreğimizi kırbaç çizdi çığlık olduk, sözcükler anlamlarını yitirmeden
öyle bir gidişim vardı ki hatırlıyor musun, bütün belaları içiyordum sanki
bir çingene tezgahından tekmeyle, yuvarlanırken mazgala berduş misali
yarınsız karanlık nasıl olur, korkum bunu öğrenmekten ,
ve bir demette bensiz açman, asla değil ölmekten …
/ve ne kadar yıldız varsa hepsi düştü yağmur gibi üzerime, dağıldım
demet bağlarım kuyruklu yıldıza kaçtı, ben yalnız kaldım./
****
korkma canımın içi işte karşındayım, öyle dalıp gittim bir an buralardan
hain pusularda eşkıyalar bastı düşüncelerimi, korktum sensiz kalmaktan
bir film şeridine yerleşti birden, dünden bu yana koşarak gelmelerimiz
kötü biterse eğer bu şiirin sonu, bu dünyada neye benzer diye hallerimiz
…nasıl seviyorum gözlerimdeki gözlerini, bir an olsun kırpmadan,
ve aynı nefesle mest olmayı, masadaki karanfil kokusundan …
beni dinlerken arada tutarsın ya böyle, sıcacık ellerimi
bütün ipuçları dolar içime, bir daha anlarım seni neden sevdiğimi …
Kayıt Tarihi : 30.3.2009 15:41:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Korkmak gibi kireç bağlamış bardakta yalnız bir karanfil görünce.
![Cevat Çeştepe](https://www.antoloji.com/i/siir/2009/03/30/karanfillerle-beraber.jpg)
salim erben
Şiir: 1153211 - Karanfillerle beraber
Yazan: gönlümün yüküsün
beni dinlerken arada tutarsın ya böyle, sıcacık ellerimi
bütün ipuçları dolar içime, bir daha anlarım seni neden sevdiğimi …
yudum yudum içtim muhteşem satırları,,içimi ısıttı sıcacık,,var olun,,kutlarım yürekten..
hikaye midir şiiri ağlatan yada şiir midir hikayesine kucak açan belki de 'karanfil'dir sadece bu şiire tekrar gelişime neden olan........
fidanlar sallanıyor ama kırılmıyordu, yeşerdikçe yeşeriyordu yapraklar
susturulmuş bir namlu içinden göz kırpıyordun bana, gülümsüyordun
ben kurumuş bir kan gölünde yatarken, sen uyuduğumu sanıyordun
adımız devrim tarihine böyle yazılıyordu o sıralar ,
bütün damarlar patlıyordu, açılırken şafaklar …
heyhat!
demek kan
demek göl
demek mavi..........
kutluyorum üstadım...
öper, koklar, yüreğimde saklarım, bütün mevsimlerimin sevgilisi gibi … '
karanfile dair cok yürekten bir sevginin kokusuyla basliyor siir...
'ışıltılı flamalardan bayraklar doğuruyordu rüzgarlar, hani bir zamanlar
fidanlar sallanıyor ama kırılmıyordu, yeşerdikçe yeşeriyordu yapraklar
susturulmuş bir namlu içinden göz kırpıyordun bana, gülümsüyordun
ben kurumuş bir kan gölünde yatarken, sen uyuduğumu sanıyordun
adımız devrim tarihine böyle yazılıyordu o sıralar ,
bütün damarlar patlıyordu, açılırken şafaklar …'da
dünün ögretilerini,
bugünün karanlik tünellerindeyken
'korkma canımın içi işte karşındayım, öyle dalıp gittim bir an buralardan
hain pusularda eşkıyalar bastı düşüncelerimi, korktum sensiz kalmaktan
bir film şeridine yerleşti birden, dünden bu yana koşarak gelmelerimiz
kötü biterse eğer bu şiirin sonu, bu dünyada neye benzer diye hallerimiz
…nasıl seviyorum gözlerimdeki gözlerini, bir an olsun kırpmadan,
ve aynı nefesle mest olmayı, masadaki karanfil kokusundan …
beni dinlerken arada tutarsın ya böyle, sıcacık ellerimi
bütün ipuçları dolar içime, bir daha anlarım seni neden sevdiğimi …
diyen,
umut dolu sevecen bir sesle
tünelin sonundaki aydinliklara acilan
yarinin umutlari sariyor yüreginizi ve düslerinizi...
Yüreginize saglik Düsler Sairi
bizi yine bilinen ve bilinmeyen yolculuklara
alip götürdünüz karanfillerinizle beraber...tesekkürler
TÜM YORUMLAR (101)