KARADENİZ ŞİİRLERİ

KARADENİZ ŞİİRLERİ

Mikdat Bal

Karadeniz uşağı bakışları sert olur
Ama çok duyarlıdır, yüreğinde gul açar
Dostlarıına yumuşak düşmanına dert olur
Namusludur arlıdır, dostu kalır el kaçar

Lazoğlu derler ona, kanı asil Türk kanı
Bir it havladığında bağlar ona urganı
..

Devamını Oku
Yusuf Bal

Aziz ŞEKER: Şiire başlangıcınız?

Yusuf BAL: İlk yazdığım şiirin üzerinden on yıldan fazla zaman geçti. İlk şiirlerim daha çok şiir kaygısı olmadan boyanın fırça üzerinden kopup kâğıt üzerine çizdiği ilk nakıştı. Genel resmin hatları ortaya çıkmadan önceki ilk dokunuşu ne kadar önemli ise, ilk yazılan şiirlerde o kadar önemli idi. Birçok insan bu şekilde yazmıştır zaten. Birkaç şiir defteri yırtmadan şair olunmaz derler. Şiir yazarken hep yolda oldum. Özellikle 2009 yılından sonra şiir üzerinde yoğun çalışmalarım oldu. Şiirin matematik olduğunu fark ettim. Şiirde yeniyi ve ruhu arıyorum.




..

Devamını Oku
Ahmet Ziya Pektaş

Ve,
Gün gelir uyanır,
Daldığı düşten Karadeniz.
Elinden alınan sevdasını,
Arar kıyılarda.
Köpürür ve indirir hançeri.
Yırtar geceyi soluksuz.
..

Devamını Oku
Hilmi Sancak Dedeoğlu

Yaklaşık 15 yıl önce Sarıyer’den kalkan minibüsün en ön koltuğundayım; öyle bir yolculuk ki o gün İstanbul’un Fethi’ne benzer ya da bir Nuh Tufanı gibi bir minibüs yolculuğumu hiç unutamıyorum. Üstelik Boğaziçi’nde hiç yaşanmamış bir heyecan, bir de acayip panik ve de duygu sağanağıyla Taksime varabilmiştik ama öyle bir yolculuk ki, şehir hatları dışına bile çıkmıştık ve de inmiştik geçmişin derinliklerine ama hiç dokunmamıştık tarihin dokusuna da... Bir ara asfalt yoldan ayrılmış, takılmıştık boğazda sürüklenen gemilerin peşine… Ve öyle bir yolculuk ki, az gittik, uz gittik bir müddet denizaltından bile gittik, coğrafyamızı ve de şanlı tarihimizi de dize getirdik… Sonra da çift yönlü akıntıyla bulmuştuk kendimizi Marmara açıklarında… Üstelik o gün İstanbul’da dört mevsim, üç beş yüzyıl, birkaç da çağ birden yaşamış ve de İstanbul’u baştanbaşa iliklerimizde hissetmiştik. Nihayet Taksim’e varmıştık ama nice savaş kahramanlarının, meydan muharebelerinin ve de mareşallerin de pabuçlarını dama atmıştık…

Bir İstanbul sevdalısı; Karadeniz’den gelen dev bir çınar; başı dik, alnı açık Taksim-Beşiktaş-Sarıyer minibüs hattında taşıyor İstanbul’u tam yarım asır… Sarıyer’den kalkan bir minibüsle Beşiktaş, Taksim’e doğru hızla yol alıyoruz; minibüs tıka basa dolu; yolcularda bir korku; acayip bir heyecan; bir de panik, boğazda öylece seyrediyoruz ve de hızla ilerliyoruz Marmara’ya…

Poyrazköy’den esen bir poyraz, arkasından bilmem kaç gros tonluk Rus şilebi; bir de Gürcü kuru yük gemisi; hemen Karadeniz girişinde; Kavaklar’dan heybetle seyrediyorlar ve de tarihin dokusunu zedelemeden hızla ilerliyorlar; Sarıyer önlerinde nefes kesen bir yarış; gemilerin peşindeyiz; çok fena kaçıyorlar ama hepsini yakalamışız; hemen önümüze katmışız şerefsizleri… Bizim minibüste bir korku, acayip bir heyecan, bir de panik, Taksim-Beşiktaş-Sarıyer minibüs kaptanı “ya Allah Bismillah” deyü tam yol akıyoruz Marmara’ya…

Bir İstanbul aşığı, Karadeniz’den gelen dev bir çınar; taş gibi yüreği; fabrika bacası gibi nefes buğusu tütüyor Çamlıca sırtlarında; geğirmesi bile ilişiyor boğazın dalgalarına ve de sürüklenen Rus şilebinin sol cenahına; bir de poyrazın sürüklediği Gürcü kuru yük gemisinin bandırasına… Karadeniz fena kudurmuş, bugün çok acayip bir rüzgâr var ama…
..

Devamını Oku
Ahmet Süreyya Durna

Nerde o, koyağında karı üşüyen dağlar?
Nerde o, kıvrım kıvrım dik yokuşlu yaylalar?
Hoyratlar kamp kurarak kirletmiş oraları,
Değişmiş sert havalar,değişmiş soğuk sular! .

Binboğada,Bozokta,Obrukta,Çamlıbelde;
Ne keklik öter şimdi,ne çoban kaval çalar! .
..

Devamını Oku
Mikdat Bal

Milliyetçi demek, müslüman demek
Bunu bilmiyorsan, yuh der geçerim
Vatana bağlılık, din iman demek
Bunu bilmiyorsan, yuh der geçerim

Maçarların aslı Türktür, bizden mi?
Bulgarların aslı Türktür sizden mi?
..

Devamını Oku
Ramazan Kocapınar

Merhaba Sevgili Dostlar!

Evet yine bambaşka bir formatla karşınızdayız, her ne kadar şiirlerimizden sonra bir kaç adet, manilerle sizlere seslenmeye çalışdıysak da, bu ilki olan
yeni düzenlememizle…YÖRE YÖRE TÜRKiYE diyoruz bu seferde
Anadolumuzun çeşitli yörelerinden kimi zaman Oranın lehcesiyle bir türkü bazende, Trakyadan (Yürük ismet – Kör Satılmış – sümsük ısmayıl, Hüsmen
emmi- kezban kızlı) bir öykü ile çıkacağız karşınıza….Egeden mustafayla
gönülü anlatan bir yaşam kesiti…Orta (ic) anadoludan bir kınalı kuzu cemal
..

Devamını Oku
Mikdat Bal

İtistanda ite, it demek suçsa
Sen de öyle deme, zağar de kardaş
Seni hedef alan aşırı uçsa
Başınıza kemik yağar de kardaş

Ülkeyle, ilke yi yarıştırmadan
Aslını neslini soruşturmadan
..

Devamını Oku
Mikdat Bal

Dünya da en kıymetli, yok olandır, var değil
Yok olanın kıymeti, değersizdir, kâr değil
Nimetler var oldukça, kimse ona yâr değil
Kel insana saçı sor, saç nedir onlar bilir!

Güneşte kavrulanlar, arar durur gölgeyi
Özgürlüğü olmayan, yaşatamaz ilkeyi
..

Devamını Oku
Mehmet Ali Kalkan

Türkiye'de okuyan ve tam yedi yıl annelerini,babalarını göremeyen,mektuplaşamayan hatta telefonlaşamayan Türkistan çocuklarına yazılmıştır.

Kim demiş aşıklara ayrılıklar yaraya,
Ayrılık ilaçmı ki gönlümdeki yaraya,
Ben burdan bakar iken baktığında yar aya,

Hasret saklar mendilim geçti gitti yedi yıl,
..

Devamını Oku
Dr İbrahim Necati Günay

Kalem kırıldı, gerçekten.
Damlamıyor okka'dan mürekkep,
Çırpınıyor Akdeniz, Ege, Marmara, Karadeniz,
Gemiler sessiz, geceler karanlık,
Aydınlığa giden yolda bir meşale,
Bindiği gemide tutulduğu fırtınalar,
Adını koyamadığı sevgiler,
..

Devamını Oku
Yavuz Ağra

daha dün demlenmemişti aksayan ayağımda,
yoksulluk hükmünü kollarımda sürerken,
deniz henüz ayrılmıştı nehirden,
üzgündü hissediyordum dalgalarında ki yalansı maviliği,
nazikçe okşadı ayağımı,
çekip giderken ardından uykuyla bulanıklık arası seni gördüm rıhtımda...
saçların da üç yaz önce fırlattığım bakıştan nemli gibi geldi önce
..

Devamını Oku
Kadir Tozlu

Çocukların “anneciğim”, “babacığım” sesleri cıvıl cıvıl iken annesi, babası veya her ikisi de olmayan bir çocuk neler hisseder bilir misiniz? Anneler günü olur, babalar günü olur; ya o günlerde? Bana sormayın sakın, ben bilemem çünkü ben evlenip çoluk çocuğa karışıncaya kadar babam başımdaydı. Annem ise Allah uzun ömür versin, halen yaşıyor.

Ömrünü yetimlere adamış biri düşünün. İşte Cennet’lik budur demek gelir içinden insanın. Kimin Cennet’e gideceğini yalnız Allah bilir. Buna rağmen “Cennet’te olacağından emin olduğunuz birini söyler misiniz? ” diye sorulsa bana, aşağıda anlatacağım Kadriye Teyze derdim. Hem de tereddütsüz.

Bir evde olgun bir kadın gerekiyor. O evin işlerini çekip çevirmek ve çocuklara gerekli olan anne şefkatini verebilmek için. İşte bu anne olmazsa bu iki fonksiyonu evin en olgun hanımı yerine getirmek durumunda kalır. 3 erkek ve 3 kızdan oluşan 6 çocuklu bir ailenin en büyükleri olan Kariye de bu görevi üstlenmek zorunda kalmıştı. 15 yaşındaki Kadriye 5 tane yetim kardeşine hem abla, hem de anne şefkati göstermek durumunda kalırken, yaşamının bundan sonraki bölümünde hep buna benzer bir görevi üstleneceğini de asla bilemezdi.

Kadriye cahildi. O zamanlar köylerde okul bulunmazdı. Yakınlarında okul bulunan yerlerde de kız çocukların okula verilmesi kabul görmezdi. Kadriye de okul görmemişti. Ayrıca o zamanların yaşam tarzında bu yaştaki kızların kendisine teklif edilen evlenme taleplerini başkalarıyla görüşmesi de olası değildi. Kimseye akıl danışması mümkün değildi. 15 yaşındaki bir cahilin vereceği bir karara bağlıydı yaşamının bundan sonrası. Karar vermesi gereken de yine babası gibi dul kalmış ve 6 tane çok daha küçük çocukları olan bir adamın teklifiydi. Teklif tabi ki günümüzdeki evlenme teklifleri şeklinde değil, kaçırılma teklifleri şeklindeydi. Kadriye 5 yetim kardeşine olan ablalık ve annelik görevini bırakıp biri kız olan 6 çocuğa üvey annelik görevini seçmişti. Köyün tabiriyle “kocaya kaçtı”. Bir söylentiye göre Kadriye’ye büyü yapmışlardı.
..

Devamını Oku
Ahmet Cevat

çırpınırdın karadeniz
bakıp türk'ün bayrağına
ah diyerdin, hiç ölmezdin
düşebilsem ayağına!

ayrı düşmüş dost elinden
iller var ki çarpar sinem
..

Devamını Oku
Yosun

Sevgili Karadeniz’im
Bir tutam tuzundan
Bir avuç suyundan
Sürgündeyim yeşilinden
Hapsetti İstanbul beni
Gülmeyen gözleri seyrediyorum annem
Tanıdıklarım çoktur içinden
..

Devamını Oku
Fatih Çınar

trabzona girdim seller içinde
akar gözüm yaşı kanlar içinde
nazlı yarin gönlü eller içinde
garibim ne edeyim kullar içinde

bir yalnızlık türküsü tutturmuş dilim
yar fezada bir yıldız uzanmaz elim
..

Devamını Oku
Mehmet Şükrü Baş

Neyimiz eksik ki, bizim neyimiz,
Karadeniz, Marmara, inci gibi Eğe’miz.
Hele el ele verebilsek ikimiz,
Bu ülke sana da yeter, bana da yeter.

Can kurban kürdü ne, Çerkez ine, lazına,
Bacım dedim, anasına kızına.
..

Devamını Oku
Mehmet Hilmi Kaya

Bu Karadeniz şivesi ile yazılmış bir Karadeniz türkü sözüdür!

Oy benumda Fadimem
Nerdesun sen bilemem

Hayede gel bekleyurum
Her an seni özlerum
..

Devamını Oku
Mikdat Bal

Doğruyu yaz,Hakkı yaz, korkma sakın
Bu tavrımız atalardan hâl kalmış
Gün doğacak, zafer bize pek yakın
Bunu bilen bir çok sapık lâl kalmış

Birlik bizde, dirlik bizde sır budur
Bozmak ister bazıları, hır budur
..

Devamını Oku
Çayan Çelik

Karamsar zamanların umudunda,
bulamamanın korkusunu yaşar iken ben,sana dair
Hep mülteci yaşadı yüreğim farklı yüreklerde
seni bulabilmenin umudu ile

Ve de çöl yalnızlığında bir orman düşleyip,
yeşile hasret bir çalı gibi yaşarken yüreğim,
..

Devamını Oku