Resimlerin kenarına işlemiştim adını
kollarımda sensizlik yükü kıvranıyorken,
Ölümüne acıkmıştı gözlerim
sensiz gecelerin bıkkın tavana dikilişlerine,
Açlık
kanamalı bir yürekte
gizli bir hayvan ürküntüsü
..
Batı karadeniz bölgesindedir zonguldak
Kapuzdan fenerden şehre tepeden hele bir bak
Denizi yazın masmavi ve berrak
Burada yazın iki ay denize girilir ancak
Kömürün karaelmastır yöredeki adı
Osmanlı çileğinin enfestir kokusu tadı
..
Biz onlara fasulye diyorduk
Hani şu iki Karadeniz kızına
Bazen de hamsi derdik
Bilirsiniz Karadenizde
Hamside boldur fasulyede
İyiydiler hoştular ikisi de
Hamsi derken kızarlardı
..
Ben orta Anadolu’yum
yaz boyunca bende sadece güneş var.
Siz oralardan,
Akdeniz’den, Ege’den
Marmara, Karadeniz’ den kızıl kum, mavi deniz gönderin bana,
ben burada güzel sahiller yaparım
..
Yeni olduda bitti kara denizun yoli
yemeğe gideceğum bu sene hamsi koli
hamsiyi tuzladunmu tuzlayıp unladunmi
hamsi her derde deva sen hamsi almadunmi
çıkıpta alacasun yaylanın havasuni
yemeğe doyamassın hamsinin tavasıni
..
Kanadında şahin imzası
gözbebeklerinde uçan yalnızlık şarkısının,
İnadına koşuyor gece
teninde açan çiçek çiçek tarlalara
Ondandır tenin kokuşlu rüyalarımda
ter ter ıslattığım gece treni,
Senin sevgine sarmalayıp yüreğimi
..
gümüşten heykelini diktiler karadeniz üstüne
gözleri çakmak çakmak,
burnu dik; burnu uzun
dedilerki bütün büyük şairler
fransız ihtilali ürünüdür!
oysa ezber dışında yazdı şiirlerini
..
Ahh! İstanbul.
Gün; soğukluğun verdiği titremelerde anlaşılıyordu.Karanlık hakimiyetini kaybediyor yerini tan yerinin ağarması izleniyordu.Bir seher vakti…Bir sabahın başlangıcı..Kelimelerin dahi üşüdüğü ve üşüyüşünde kendinden geçtiği bir vakt-i ömürdü bu sabah,Duyduklarım; İstanbul semalarının deruni inleyen sancıları,titremeleri ise bedeninin “Yeterrrr! ” deyip ruhunun aşikare duyulan hıçkırıklarıydı.
Adımlarım sıralanırken ard arda istemsizce geriye çekiliyor,içimin ürperişinde kendimden geçiyorum.Ne kaldırımlarda uzanmış,uyumaya çalışan siyah bir köpeğe aldırış ediyorum ne de deli deli esen rüzgarın engellemelerine. Bir ben varım karanlıktan kurtulan sokaklarda bir de ayakkabımın çıkardığı yankılar. Sesleri; her bir evin duvarlarına çarpıyor, üşüyen sinemin üstüne vuruyor, nefessiz kalıyordum.Çok geçmeden sesler çoğalıyor hazin kalbim kalabalıklar içinde şen görünüyordu. Ve uzayıp giden bir gün…
Uzaklarda bakakaldığım manzaraların aksine biraz daha garip hissediyorum kendimi.Bazen şevke getirmek için çılgıncasına neşeleniyor bazen yalnızlığıma gömdüğüm aklımı kurcalıyordum.Öyle bir halet-i ruhuye ki o an, güruh güruh insanları temaşasız geçiyor farkındalığını haykırırcasına hareketlerine alakasız kalıyordum. Sonrasında derin bir irkilme başlardı kulaklarımın duyduğu ölçüde.
Biri hayasızca küfrediyor diğerlerini kahkaha sarıyordu.Erkek-kadınla karışık bu sahneler benim yemyeşil perdelerime yabancıydı.Bir sinema filminin sokak tanıtımı mıydı acaba? Yoksa Avrupa meftunlarının alışık olup bekledikleri bir tiyatro muydu? Bağırmak, bağırmak….Geçiyordu ki içimden onlar karşımda bir orduydu.Sustum, kafa salladım durdum.”Daha söyleniyordum” demeye kalmadı gençlerin o iğrenç yaşam tarzları gözüme batıyordu.”Ahhh! ” çekip “Anlaşılan bu gün geçmeyecek….” Diye mırıldanıyordum.
Otobüse bindiğimde- Karadeniz tabiriyle- gocamanların yaşlarına yakışmayan hallerine tanıktım.Devran dönmüş felek çarkını tersine çevirmişti.Oturanların yaşına yakışmayan olgun davranmalarına mukabil yaşça büyük olanların deli-divanelik yıllarına koşmaya çalışmalarıydı beni hayretlerde boğan.Ne beşerde ki kemale ermenin süruru ne de gençliğin tadına doyulmayan o anları; ikisi arasında kimliklerinden uzak, muallaklarda ki alemlerindeler.Vicdanların huzursuzluğunda, cemallerin hakiki manada elde edemedikleri gülümsemelere hep pencerelerin arkasından, elim elemlerin özlemleriyle bakmaktalar.latif,Nazif ve nazenin bir bayan yerine arsız,hududsuz, sadakate buldozerler indiren namus tacının zirüzeber olmasıydı.Kalbim midemin bulanması gibi bulanıyor, kendimi o tevahhuş kalabalıkların arasında zor tutuyordum.Başımı dışarıya uzattığım vakit yaşamanın bir daha keyfine varmıştım.Arkasından beni ne bekler…. Tahmin edemiyordum.
..
bordo mavili rengin yok avrupada dengin
kalbimizden dusmesin trabzon spor sevgin
akar dereler akar denizlere karısır
karadeniz gencine sampiyonluk yakısır
haydin usaklar haydin kalkın maca gidelim
bize gelen rakibe sahayı dar edelim
..
Triglia lucerna gibi yakalandığımda
deniz bir damla yaş olurdu gözümde,
ihtiyar balıkçıdan dinlediğim şarkıda
Karadeniz Calypso dişiliğiyle, senede
bir hep genç oğlan istermiş kollarında.
Eski Salmydessos’un sonsuzluğunda,
..
Mu Lipis Aforita Seni del, gibi özledim
Gidenlerden en çok özlenendir, en çok üzen yüreği. En çok vuran sevilir gidenlerden, en çok sevilir, gidişi en çok koyar. Her şeyin en fazla anlamını ona yüklersin, gün olur, gece olur da; yıldız yıldız parlar zihninin en kuytusunda.
Dönüşü yoktur gidişinin, bilirsin de, hep gelecekmiş gibi umut edersin, hiçliklerin içinde.
Belki bir oyundur kader, belki oynanması gereken bir rol, hayat hep aynı çıkmaz sokak, hep aynı tiyatro. Başrolde sen, bazen. Bazense işe yaramaz bir figüransındır. Belki hayat bir dönme dolaptır, miden bulansa da durduramazsın, inmek istersin, bitmek istersin de olmaz yine. Çarklar çevirenin elindeyse eğer, yapacak fazla da bir şey kalmaz hani. Ya da bazen hiç bitmesin, gitmesin hiç! Dediğin de kapanır perde. Sonu olmayan tek perdelik oyunda tıkanır kalırsın. Perde aralanmaz, sözler cümleye dönüşmez, tek hecelik kalıplarda yazılırsın. Giden dönmez, kalan ölmez. Arafı yaşarsın.
‘’Neden’’lere boğulursun da; bir tek’’neden’’ bulamazsın. Yavaş yavaş alışırsın gidişine, ya da yüreğinin ölümüne. Azdan yaşar gibi yaparsın, çoktannnn onda kalırsın. Vazgeçersin, umudun biter, ama yüreğine anlatamazsın. Belki sevdan da sona erer gerçekten ama yine de kalıcıdır o misafir her zerrende.
Giden gider, kalan sağlar ellerin olur. Sen de ellerin olursun, elinde başka bir el, yüreğinde bir yaban! Yabancı sokaklarda adressiz kalırsın. Hayat buymuş anlarsın. Ama ille de kalır bir rengi gidenin, kimine matem siyahı, kimine Karadeniz yeşili. Hırçın deniz, sevda yolu, oynaşın kurdu.. Milyonlarca sıfat verirsin gidene. Adını bilirsin aslında, hepsi aynı yolun yolcusu, aşktan mağrur, yağmurdan ıslak… Islanır çok geceler gözlerin, ıslanır yüreği, yetimliği işte o zaman bilirsin.
..
Karardı Karadeniz de yar yar oy
Sardı dört yanimuzu da yar aman yavrum aman
Bu gaybana sevdaluk da yar yar oy
Alacak canimuzu da yar aman yavrum aman
Şişurduk fogaları da yar yar oy
Gayuğum yatti yana da yar aman yavrum aman
..
Akdeniz’e dökülür ırmak ırmak saçların
Bir yanın keskin ayazıdır Rusya’nın
Bir yanın yakan güneşidir Asya’nın
Çakmak çakmak gözlerinle yanar yürekler
Karadeniz bile söndürmez ateşini gözlerinin
Gülüşün serinletir toprağın kavrulduğu mevsimde.
..
Karadeniz rüzgarlarına benziyorsun,
Her zaman, değişik yönden esiyorsun,
Bir gün çok iyisin, tam kafama göre,
Bir gün kafa tutup, ahkam kesiyorsun.
Bir anlayabilsem, nerden nasıl estiğini,
Ah, bir bilebilsem, beni nasıl sevdiğini,
..
Atakum sabah saat 09:00 / 26 nisan sabahı
Karşımda hırçın dalgalar
Yüksek bir duvar üstünde, deniz ayaklar altında
Denizin kumsalı sevişini dinliyorum
Atakumda Deniz ve Acarhan aşkı
Köpük köpük sahile vuran dalgalar
..
Başında yazması
Belinde peştamali
Sırtında kum dolu torbası
Denizden çıkarır ekmeğini
Nasırlı elleri,umut dolu gözleri
Sanki evinin erkeği
..
Şu an elimde kalem aklımda sen,
Hep seni yazıyor seni çiziyorum.
Sensiz ne yapacağımı bilemiyorum,
İnanmayacaksın ama seni çok seviyorum.
Duyduğum sesinle yazdığın yazıyla,
Gösterdin kendini yanımdaymışsın gibi.
..
Ben saray istemirem, bu bir göz oda yeter.
Yetmiş yıldır birlikte yandığım oda yeter.
Azatlığa bir kapı açılsa o da yeter.
Bir köprüdür gönüller, denizi karasında,
Azerbaycan, Nahcıvan, Türkiye arasında…
Sevgi taşır Hazara suları Arasın da...
..
Hu uşak bak sallandı Karadeniz,
yakamozu vurdular dün gece
çaresiz Albatros kan içinde sırtım
kürtajcılar mevzide
karanlığın en ücrasında,
yaralı yürek
köpek öldüren birde sen
..
Gözleri yıldız,kara çarşafta bir çığlık
Yırtıyor karanlığı gözlerinden akarak
Ne olur ey yıldız gelip gözlerime ak
Gözleri yıldız,kara elmas saçları dağınık
Hırçın bir deniz gibi, tıpkı karadeniz gibi
Derin bir sessizlik,fırtına koptu kopacak
..