Seni bir sır gibi sakladım yüreğimde,
Kimseler eremez, bulamazlar Birtanem,
Bir nefes ötemde, koca bir özlem bende,
Çırpınışlar içimde, sevgim sana Birtanem! ! !
Bilirmisin; düşüncelerin içierisinde bir gerçek olduğunu,
Seni hissedebilmek için sebepsiz suskunluğumu,
..
Kimler gelip vuracakmış,bizi havalardan
Göklerin kırmızı beyaz olduğu bulutlardan
Aman yok,korkusuz pilottan,kuşlardan
Uçacağız havalarda,biz de bu yürek varken...
Karadeniz,Akdeniz,Ege,Marmaradan
Geleni gideni yutar,boğulur bu sulardan
..
Merhum Başkan Gözlük Hasan’ın, çocukluk ve gençlik yıllarımızda üzerimizdeki tutukluluğun, uyuşukluğun ve ürkekliğin olduğu, hiperaktif çağlarımızda bizleri birden bire tetikleyip harekete geçirdiği zamanlarını çok iyi hatırlarım…
O yıllar Köprübaşı’nın kalabalık bir nahiye, binaların ve köprülerin de eski birer ahşaptan ibaret olduğu, sadece bir kamyonun haftada bir kere Sürmene’ye gidip geldiği zamanlardı…
Doğu Karadeniz’in diğer dağ köylerinde olduğu gibi cami altı-cami üstü, karşı köy-bizim köy ya da deniz tarafı-dağ köyleri tarafı diye ayrılıklarını, husumet ve kardeş kavgalarını bir gelenek halinde de yaşadığımız zamanlardı…
Köprübaşı’nın dar sokaklarında avare avare gezinen çocuklar ile gençler olarak hep tedirginlik içindeydik ve de potansiyel suçlular olarak, “kimdir yanındaki senin? ” gibi anlamsız bakışların üzerimize yöneldiği kör geleneklerin terk edilmesine çok az bir zaman kalmış ki,
Köprübaşı’nın tam ortasında, neredeyse Kıbrıs Adası büyüklüğünde ama kuş uçmaz kervan geçmez ıssız bir adayı birdenbire keşfetmiştik. Nahiyenin içinden akan derenin iki kola ayrıldığı adanın iki yakası da dev dikenlerle örülü, Kıbrıs’ın Beşparmak Dağları gibi adeta uzunca bir işaret parmağa benziyor, insan boyu ısırganlarla çevrili adaya çıkabilmek için ya dizlere kadar, ya da baştanbaşa ıslanmak gerekirdi. Adanın tam ortasında bir de düz saha vardı ama nahiye bakkallarında satılan sadece iki tane portakal büyüklüğünde kirli beyaz lastik toptan birine sahip olabilmek ise neredeyse imkânsızdı…
..
Menekşe renkli olmasını isterdim gözlerinin...
bir yarim-diyebileceğim-olsadı eğer.
ağlamak için başımı koyabileceğim,
omuzlarına dek uzanan,
karadeniz gibi dalgalı
ve bahtım kadar kara olmalı saçları...
..
Kimse görmesin beni, kimse bilmesin
Kimse acı çektiğimi hissetmesin
Islatsa Da gözyaşlarım duygularımı
Ben yine de inkâr ederim yüreğimi
Sen merak etme Canımıniçi
Susarım… Haykırsa Da yüreğim; konuşmaz dilim
Yeter ki bir sesini duyayım
..
Masmavi İstanbul; herkesin içinde yaşamayı hayal ettiği güzellikler şehri.Öyle bir yer ki İstanbul; bir yanda Karadeniz uzanır,bir yanda Marmara,bir sevgiliyi kucaklar gibi sarar onu...
Geçmiş zamanların rüzgarını vurur yüzümüze eski İstanbul yalıları...
Kimbilir ne çok anıyı taşıyorlar içlerinde...
Kimbilir ne beyler,ne hanımlar geçmiştir odalarından, her yerine İstanbul sinmiştir.
Sultanahmet,Kapalıçarşı,Taksim,Sarayburnu,Bebek bir uçtan diğer uca apayrı bir hayattır.Sokakları hep doludur; her yerde tanıdık yüzler, gülümseyen özler,selam veren diller görürsünüz.
Gün batımı,insanın içinde yepyeni bir haz uyandırır.
Farklı bir neşenin,mutluluğun kıpırtıları sevginin doyumsuzluğunu canlandırır.
..
Hadi dostlar katılın horana
Sevgi tüten gurbet kuşlarına
Karadeniz’in hırçın dalgasına
El ele verelim dostluk folklorunda
Kardeşlik türküsü söyler dalgalar
Karadeniz gibi dalgalanır duygular
..
Bir tarafın Avrupa, bir tarafın Asya
Bir tarafın Karadeniz, bir tarafın Marmara
Eşin yoktur senin dünyada
Benim güzel İstanbul’um.
Padişahlar şehrisin, evliyalar yatağısın
Seni sevenlerin uğrağısın
..
Trabzon Spor
Bakun nasıl oynayi
Buna tırabzon derler
Karadeniz kaynayi
Uşaklar hamsi yerler.
..
Hangi güzergahtan kopup da geldin
Nasıl bir atışın vardı ki
Kalbimi tam on ikiden vuruverdin
Binlerce şairin içinde
Bu yüreği
En coşkulusunu seçtin
..
Ölüm yine çaldı kapıyı,
‘’ İçinizden birisi gelsin ‘’ diyerek…
Ebruli bir gökyüzünde,
Gitti kuzum, bir daha geri dönmeyecek! ...
*
..
Oy Hemşinim Hemşinim
Ben seni özlemişim
Fırtına yollarında
Yarimi gözlemişim.
*****************************
Ayder’i sis aldı mı?
Cananım uyandı mı?
..
Karadeniz'i seviyorum
Karadenizli olduğumdanmıdır nedir?
Bana gece denizlerini hatırlatıyor
Ben gibi geliyor bana karanlığında..
Şiirlerim gibi
Birde hüzünlerim gibi
O da ağır konuşuyor kıyısında kaldığı yalçın dağlara
..
Adımız Söylenecek
Adımız söylenecek adımız söylenecek
Asırlar sonra adımız söylenecek
Karadeniz, Marmara, ege, Akdeniz inleyecek
Akacak dayanacak burçlara
..
Bir ay balığı kadar
Soğuk ve sıcaktır Karadeniz
Karanlığın usultusunda
Alacalı bulacalı yansısını
Batık gemi sanırlar
Antika sevdası bu güne taşınmaz gelirse
..
ben asiyim
anadolu'da bir nehir
iflah olmaz
can pazarında gençliğim
yosun tutmaz taşlarım
karadeniz dalgasıyım
gücün yeterse
..
Uykularım gizlenir rüyalarına,
Karşı yakada açan bir güldür adın.
Utanır anlatamam arkadaşlara,
Kırmızı tüllerden bir öpüştür tadın.
Geceye sarmalanmış bir sessiz çığlık,
Gözlerinde gizlenmiş sinsi ayrılık.
..
Herşey yakan bir bakışla başlar
Bakışlar yakar, şiir sarar
Sonrasında aşk kapıyı sessizce çalar
Küllerle kaplı bahçede bir çiçek açar
Aşktan korkan iki beden duygularından kaçar
Mutlulugu aşkta değil yalnız kalmakta sanar
O zaman insanlar neden hep yalnızken ağlar?
..
Yine denizdeydim bu gece.
Her gece, geceden kalmayım yine.
İki adım önüm uzamış yollar yollar...
Sinemde yazılı alnındaki yazılar.
Sağım kıbleyi gösterir,
Solda sen...
..
güneşte yıkadım ruhumu
yagmurlu bir havada
geceye seriyorum
güneye hasret kalan düşlerimle
rüzgarın titrek nefesinde
yıldız toplayanları görüyorum
..