Bir kaplumbağa yürür,
Dünya döner, o adım atar.
"Yavaşlık," der, "acemice bir dans değil,
Zamanın kendisiyle yarışmaktır."
Sırtında taşıdığı kabuk,
Geçmişin tüm kitaplarını barındırır
Her çatlak, bir devrin son sayfası.
Sabah güneşi tepesine vurduğunda,
Gözlerini kısar, mırıldanır felsefesini
"Koşanlar kaybeder, duranlar unutur…
Asıl zafer,
Yola çıkmadan önce yolu sevmektir.
Sonra bir yaprak yer, çiğner saatlerce
Sanki evrenin sırrı dilinin ucunda.
Bir gün sordum
"Neden bu kadar ağır?"
Kabuğunu tıklattı, taşlaşmış bir gülümsemeyle
"Çünkü dünya, hızla dönerken
Ben, düşen her yaprağın hikâyesini sayarım."
Ayak izleri, toprakta bir harita çizer
"Gidilecek yer yok, keşfedilecek anlar var!"
Geceleri yıldızlar ondan öğüt alır
"Parlamak için yanma," der,
"ışığını içinde taşı!"
Uykuya dalarken mırıldanır
"Yarın yine koşacaklar bugünün peşinde,
Bense dünü bugüne ekleyip yarını çiçeklendireceğim."
"En derin bilgelik, en yavaş adımda saklı.
Unutma
Taş bile suya yenilir…
Ama ben, zamanın ta kendisiyim!"
Huban Asena Özkan
Kayıt Tarihi : 3.5.2025 07:54:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!