Kara bir lekeydim süt beyazı yaralarda
Ve sadık bir bekçi gibi korudum hüznümü
Çünkü acısını seven kadınların gözyaşlarıyla yıkadım ömrümü
Ve bin asır yetecek bana yangınım.
Kara bir leke gibi sindim süt beyazı yaralara
Coğrafyalar arası bir sınır gibi kimi zaman tenha
Ve bazı noktalarımda mülteci yaralarım vardı
Ve birçok yerinde kalbimin
Hep küçük bir kız çocuğu ağlardı.
Bilirsin Zerê çocukların gözyaşları boğmadı daha cellatları
Ve ben tutunabilmek adına dünyaya
Bir sürü idam sehpası dizdim yüreğime
Ne çok ölü var, bir kabristan gibi gezdim dünyada.
Bir vakit etrafındaki kötü otları temizlediğim çiçeklerimi kuruttum
Ve saksılarında ne çok izmarit birikti.
Saksılarında izmarit kalan kadınları asla anlamayacaklar Zer
Ama sen, fistanındaki çiçekleri sevmeyi unutma kızım.
Bu aziz halkın şanlı şerefine bir leke gibi yapıştı hüznüm
Çünkü ben, olur olmadık şiirlerde ağlarım
Ve olmadık yerlerde hep kalbimi sunarım.
Bu hikâyede şairi kalemiyle öldürdüler Zer
En çokta buna yanarım.
Bohem içinde yok olmuş bir ruhun kurbanıyım, evet
Ancak en çok tanrı kırdı beni
Parçalarımı nerde görsem tanırım.
Var mıdır bu yorgunluğa bir çare,
Var mıdır dünya yarasına merhem?
Yaşamak gerçeğinin çamurunu hangi yağmur yıkayıp atacak üstümüzden,
Nasıl temizlenecek bu yakamıza yapışan kara leke?
Kayıt Tarihi : 14.8.2020 12:20:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!