kar yağıyor yirmi dört saat
don tutuyor parmaklarımı
dudaklarıma kelimeler yapışıyor
isyan sancıları baş kaldırıyor
depreşiyor sızlatıyor titretiyor
terk edilmiş aç ve yorgunum
zaten bütün renkleri siliyor kar
kızıl kahverengi mor turuncu
derine kazılı intikam izleri hariç
bir eski türkü dilimde
düşündüklerim dökülüyor aklımdan
odanın soğuk duvarlarına çarpıp kırılıyor nağmeler
nafile bir kar zamanı şimdi
damlardan sarkıyor ince burunlu buzlar
partizan koydum adlarını
saksağanlar sürüleri pencerenin önünden geçiyorlar
soluğunu duyuyorum bahçedeki incir ağacının
dallarına konan saksağanları nazarımı doğrultarak vuruyorum
kaçsınlar kanatlansınlar uçsunlar diye özgürlüğe
başka şehirlere
başka mevsimlere
gizli bir yerde şehrin ahalisi
her dönemeçte
bütün sokaklar beyaz lekelerle işaretlenmiş
nerelerde baykuş uğultularını yutan gece
ayın şifa diye bilinen ışıkları
nerelerde zehri karanlıkların aydınlığı
önce kuduran içimdeki duygular
sonra gözlerim sonra düşüncelerim
cehennemin dibine
mecnunlar leylalar
sevgi ne ki
aşk ne ki
kitaplarda anlatılan manalar ne ki
bile bile kar yağıyor işte şehrin üstüne
yüreğimde bir ateş yanıyor adeta
nefeslerden yükseliyor öfkenin bin türlüsü
kar yağıyor
yağmalanıyor yarım yamalak düşler
umurlarında mı sanki fokurdamayan tencereler
körpe kızların çeyizleri
mehmetler ölüm kavşağında
birilerini sevecek kadar hayattan bihaberler
yirmi dört saat kar yağıyor
çarmıha çakılmış çiviler gibiyim
üşüyorum...
ıslık sesleri duyuyorum
tuhaf ediyorlar adamı
küf gibi yavaş yavaş işliyorlar ciğere dek
kıpırdıyor, yürüyor, büyüyorlar ur gibi...
var olmanın dayanılmaz ağırlığı var içimde
kar yağıyor yirmi dört saat
titriyorum…
redfer
İlyas KaplanKayıt Tarihi : 30.7.2018 20:12:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!