Yalnızlığın sesinden bir resim yaptım
Karanlık kalabalıklardan süzdüm ışığını.
Akşamüstleriyle boyadım vazgeçen ağzını
Parmaklarını uzattım gece suları gibi ıssız
Salkımsöğütlerden bir beden çizdim usul
Hiçbir rüzgarın duruşunu bozamadığı
Bütün yağmurları topladım yapraklarına.
Kalplerinde aşk işaretiyle doğar kimileri... Yeryüzüne gönül indiremez onlar... Hayatı ve insanları anlarlar,hayata ve insanlara merhamet duyarlar,ama hayatın ve onun içindeki insanların yaşadıkları gibi yaşamazlar.
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Devamını Oku
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
uzun sustum, ey durmadan konuşanlar
geçmedi üşümem
ben bir aşkın kar yağışından geliyorum....
ayrılık daha nasıl anlatılabilir bilmiyorum.
şairin dönüp dönüp çocukluğuna ağlaması, büyürken topladıkları kaybettikleri, içinde taşıdığı haykırışları vs... sonra bu dizeler usulca önümüze düşüyor.
sonra şair uzak bir yerlerde üşürken biz onun yasını tutarız.
saygıyla sn erbaş.
Aslında şiir… kar yağmayan bir ülkenin topraklarına hapsedilse… onu ne kurtarırdı…
Garip olduğu kadar gerçekleşmesi hiç de zor değil… çünkü darlığın nefesi nasıl yeter…bir adım öteye…veya ertesi günlerin amansız soğukları kaç can için helak edilmelidir…dur durak bilmeyen haksız hak edişler…kaç ailenin… kar ortasındaki şehrine tepeden inerde…şiir olup çıkar sokaklarından…hangi tıngır tepe nin taşları taşınmıştır…eteklerinizde…kaç çocuk kar yutmuştur…(babasız) …ve kaç kadın kar gördüğünde toparlanır…besmele çekip…söyletmeyin bizi der gibi başını sallar şiir…
…nice evlerin arka bahçelerine kız salıncakları kurulur.. kar… o vakit onlara yağar aslında…siz bırakın bizim karlarımızı…öylece saklayalım çeyiz sandıklarına..eritmeden alalım sözümüzü de şiir olmasın başımıza bela…diye bir duanın ilk sözlerine kapılar çarpılır ki…havada kar kokusu toplanır o evlerin…şimdi siz şair olun…biz susalım der gibi…incecikten…vazgeçmeler başlar…
Sonra…
…o şehirden karları toplayıp sürerler vagonlarla…soğuk ölümlerin ilk satırlarında dönüp gidersiniz..çünkü siz…aşk şiirlerinize sakladınız karları…yalnızlık zannettiniz…
Şiir ne karların altında kaldı da çıkmadı sesi… çünkü inandı … güneş en sevdiği rengi çekip almadan soğuk yangılarına yatmalıydı toprak…ve boyundan büyük bir şiir toplamalıydı onu…köklerinden
…başaklara yatmalı sonra..uzun bir kış…şiir...her yanı sarmalı…ve kendi kendine muhtaç olup kurtarmalı…sevgilerimle
Çok güzel duygularla anlatılmış yüreğinize sağlık.
aşk yakar yakar da yaktığı yeride üşütür ama..
aşklara kar yağıyorsa eğer kaçsan da ıslanırsın... tebrikler
anlar..demişti sezar pavece...günleri değil anları hatırlarız...sevgili,anlık resimlerinin ardarda akıp gittiği bir sinema şeridi gibi şiirde...turgut uyarın tabiriyle ''çıkmazın güzelliği''ne hapsedilmiş bir şiir
Saygı ile..
Şairimiz Şükrü ERBAŞ'ı, 'Seçilmiş Şiir' panosunda ikinci kez görüyorum. Antoloji sitemizi bir okul gibi düşünürsek, değişik şairlerin imge ve simgeleriyle de yüzleşmek istiyor insan.
Bu günkü ' Kar Yağışı ' başlıklı şiir, ancak yazarıyla karşılıklı bire bir okunarak yorumlanabilir diye düşünüyorum.
Bu şiire, antoloji.com/da kayıtlı ' Postmodern ' başlıklı şiirimden alıntıyla eşlik etmek istiyorum:
' Hamakat hamağında,
' Eski bir horlamayı ütülüyordu
' İştahlı çığırtkanlık.
' Boyundan uzun ihtirasını masatlarken,
' Saçtığı kıvılcımların siperinde '
' Demlenmek günah değil.
..........................
.........................
*Nadir ŞENER HATUNOĞLU: matematikçi-bilim uzmanı*
güzel ifade edilmiş ayrılık.. tebrikler...
Kutlarım günün şairini.İçime işledi dizeler......
Daha önce bu sayfada yayınlanmışmıydı bu şiir ?
Madem ki mevsim kış, hava soğuk bu da bizim şehrin manzarası olsun aziz okuyucularıma... Muhabbetle
Kar Yağarken Şehire
Bir Serçe Kuşuyum şehirde
Karnım aç
Mevsim kış, aylardan zemheri
Kar yağıyor
Hava ayaz
Üşüyorum biraz
Bir Sokak Kedisiyim şehirde
Karnım aç
Kar yağmakta
Nedendir bilmem
Herkes
Elinde sopa beni kovalamakta
Bir Sokak Köpeğiyim şehirde
Karnım aç
Yağan karın altında
Islanmışım
Gittiğim her kapıdan
Azar ile kovulup, taşlanmışım
Bir Sokak Çocuğuyum şehirde
Karnım aç
Kış geldi
Kaldırımlar soğuk
Kaldırımlar ıslak
Ve ben kaldırımlarda yalın ayak
Ve bir Polisim şehirde
İnadına kar, inadına soğuk
Camii avlusunda
Bir bebek sesi; Boğuk, boğuk
Alıp bağrıma basmışım.
Kimin olursa olsun fark etmez,
Öpmüşüm, koklamışım, sarılmışım...
Yüksel Erentürk Yılmaz
Bu şiir ile ilgili 46 tane yorum bulunmakta