Günlerdir kar üstüne kar diyoruz
İçimizde diz boyu umutsuzluk
Bildiğimiz ne varsa unuttuk
Çekildik sokaklardan evlerimize
Kar yağsın kar diye bekliyoruz
Kımıltısız duruyor oldukları yerde
Dili sarkmış sokak köpekleri de
Kar bizi çok bekletti bu yıl
Karardık karalara büründük
Kardan umut kestiğimiz günlerde
Bir bıçak birden bire kesti
Bir günü, bilmedik sebebini
Bir sonrakine bağlayan şeyi
Korkunç yaz geri mi geldi
Kırmızı bir soruydu sorduk
Çok eski bir kandır rengi
Var mıydı biz mi kaybetmişiz yolunu
Dikilmiş bekliyoruz pencere önlerinde
İç çeke çeke kar altında kalmış günlere
Camlarda büyüyen buğudan tanıyoruz
İçimize sığmayan bu bitimsiz boşluğu
Yağar mı kar
Yağar mı günün birinde
Herkes için ayrı ayrı
Boyunun yüksekliğince
Uyur mu o büyük uykuyu yine
İnsan bir daha Allah’ın ellerinde
Kayıt Tarihi : 4.1.2013 21:33:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Benim acımı şimdi en çok sen anlarsın
Açıkta kalmış iki yarayız ayrıldık
Nefret ettiklerimiz bile dokunaklı
Sevmiyorum sözleri aşk itirafı
Bırak artık yakamı terk edelim birbirimizi
Şaka değil işte buramdan taşıyor nefretim
Tek ve yalnız olan nasıl ayrılsın parçalansın
Ne ki aşk dediğin öfkeyle var göreceksin
Aynı tohum ikisinde rengi farklı çiçeğin
En çok söylenmeyen acıtır anladım
Şu dünyanın içine dalamadık birlikte
Sözün sonunu bulmadık konuşmadık
Sarılmadık birbirimize bir ve aynıydık
Ve hiç olmadı bir bahçemiz sere serpe
Açıkta kalmış birer yaraydık karşılaştık
Tuttuk kendimizi o yaradan kapattık
Silinmiş yol izi mi attığımız her adım
En çok söylenmeyen acıtır anladım
Senden ne kaldı geriye işte birden yaşlandım
Tam kapıyı açacaktım korkusuz bir adam ve karanlık
Birden bire aynada oldu bu ve o büyük korku
Ben kendime böyle ne yaptım tanrım
En çok söylenmeyen acıtır anladım
Ey örtüsü bin yerinden parçalanmış gece
Ve kavuşmayan gündüz sense dilimde
Birbirinize en yakın durduğunuz yerde
Söylenmeyen ne varsa çekmeden dibe
Sar günleri geceleri sar geri tanrım
En çok söylenmeyen acıtır anladımL
Şaire ve şiire tebriklerimle.
KAR KRİSTALLERİ
Suya giydirilmiş
Latif elbiseler gibidir,her bir kar kristali.
Sonsuzluk adetince,rahmet kaşesi olup
Adını tescillercesine, toprağa mührünü basan
Ey! sonsuz Kudret!
Bize iz'an lütfet.
Saygılarımla
ELHÂN-I ŞİTÂ
Bir beyaz lerze, bir dumanlı uçuş;
Eşini gaib eyleyen bir kuş
gibi kar
Geçen eyyâm-ı nevbahârı arar...
Ey kulûbün sürûd-i şeydâsı,
Ey kebûterlerin neşîdeleri,
O bahârın bu işte ferdâsı:
Kapladı bir derin sükûta yeri
karlar
Ki hamûşâne dem-be-dem ağlar!
Ey uçarken düşüp ölen kelebek,
Bir beyâz rîşe-i cenâh-ı melek
gibi kar
Seni solgun hadîkalarda arar;
Sen açarken çiçekler üstünde
Ufacık bir çiçekli yelpâze,
Nâ'şın üstünde şimdi ey mürde
Başladı parça parça pervâze
karlar
Ki semâdan düşer düşer ağlar!
Uçtunuz gittiniz siz ey kuşlar;
Küçücük, ser-sefîd baykuşlar
gibi kar
Sizi dallarda, lânelerde arar.
Gittiniz, gittiniz siz ey mürgân,
Şimdi boş kaldı serteser yuvalar;
Yuvalarda -yetîm-i bî-efgan! -
Son kalan mâi tüyleri kovalar
karlar
Ki havâda uçar uçar ağlar!
Destinde ey semâ-yı şitâ tûde tûdedir
Berg-i semen, cenâh-ı kebûter, sehâb-ı ter...
Dök ey semâ -revân-ı tabiat gunûdedir-
Hâk-i siyâhın üstüne sâfî şükûfeler!
Her şâhsâr şimdi -ne yaprak, ne bir çiçek! -
Bir tûde-i zılâl ü siyeh-reng ü nâ-ümîd...
Ey dest-i âsmân-ı şitâ, durma, durma, çek.
Her şâhsârın üstüne bir sütre-i sefîd!
Göklerden emeller gibi rîzân oluyor kar,
Her sûda hayâlim gibi pûyân oluyor kar.
Bir bâd-ı hamûşun per-i sâfında uyuklar
Tarzında durur bir aralık sonra uçarlar.
Soldan sağa, sağdan sola lerzân ü girîzan,
Gâh uçmada tüyler gibi, gâh olmada rîzân,
Karlar.. bütün elhânı mezâmir-i sükûtun,
Karlar.. bütün ezhârı riyâz-ı melekûtun...
Dök hâk-i siyâh üstüne, ey dest-i semâ dök,
Ey dest-i semâ, dest-i kerem, dest-i şitâ dök:
Ezhâr-ı bahârın yerine berf-i sefîdi;
Elhân-ı tuyûrun yerine samt-ı ümîdi! ...
CENAB ŞEHÂBEDDİN
Kış Ezgileri (Günümüz Türkçesiyle)
Bir beyaz titreyiş, bir dumanlı uçuş,
Eşini kaybeden bir kuş gibi kar
Geçen ilkbahar günlerini arar…
Ey kalplerin çılgın ezgileri
Ey güvercinlerin marşları,
O baharın işte yarını bu:
Kapladı derin bir sessizliğe yeri karlar
Ki sessizce sürekli ağlarlar.
Ey uçarken düşüp ölen kelebek,
Bir beyaz melek kanadının saçağı gibi kar
Seni solgun bahçelerde arar;
Sen açarken çiçek üstünde
Ufacık bir çiçekli yelpaze gibi,
Naaşın üstünce şimdi ey ölü
Başladı parça parça uçmaya karlar
Ki gökten düşer düşer, ağlar!
Uçtunuz, gittiniz siz ey kuşlar!
Küçücük, beyaz başlı baykuşlar gibi kar
Sizi dallarda, yuvalarda arar.
Gittiniz, gittiniz ey kuşlar!
Şimdi boş kaldı baştan başa yuvalar;
Yuvalarda -feryatsız yetim gibi!-
Son kalan mavi tüyleri kovalar karlar
Ki havada uçar uçar, ağlar!
Ey kış günlerinin seması! Elinde yığın yığındır
Yasemin yaprağı, güvercin kanadı, sabah bulutu…
Dök ey sema -tabiatın ruhu uykudadır;-
Kara toprağın üstüne bembeyaz çiçekler!
Yapraksız ve çiçeksiz olan her ağaçlık şimdi
Bir gölgeler, siahlıklar ve ümitsizlikler yığınıdır.
ey kış semasının eli, durma, durma çek
Her ağacın üzerine bir beyaz örtü.
Göklerden emeller gibi yağıyor kar,
Her tarafta hayalim gibi koşuyor kar.
Sessiz bir rüzgarın saf kanadında uyuklarmış gibi
Bir aralık durur, sonra uçarlar.
Soldan sağa, sağdan sola titreyerek ve kaçarak,
Bazen uçmada tüyler gibi, bazen dökülmedeler.
Karlar sükût ilahilerinin ezgileridir,
Karlar melekler âleminin bahçelerinin çiçekleridir.
Ey semanın eli, kara toprak üzerine dök.
Ey semanın eli, cömertliğin eli, kışın eli dök;
Bahar çiçeklerinin yerine beyaz karı,
Kuşların ezgilerinin yerine ümit sessizliğini!
CENAB ŞEHÂBEDDİN
TÜM YORUMLAR (8)