KAR ÇİÇEĞİM
Her gün gördüğüm fakat görmeye bir türlü doyamadığım gökyüzü, bugün yine bir âlem… Her ân farklı bir simasıyla karşılaştığım hâlde, bu şaşkınlığım niye? Şaheser tablolar, orijinal temalar, eşsiz motifler, emsalsiz desenlerden başka ne olabilirdi şaşkınlığımın sebebi?
Hangi ressamın resmi, fırçası, boyası; hangi faninin portresi, tablosu, tuvali; insanı böylesine içten, derin, duru, doyumsuz büyüleyebilir; alıp götürebilir sonsuzluğa?
Dev koyun sürüleri kaplamıştı göğü. Bulutların yamalı entarisinden mavilikler, turkuvazlar göz kırptı bir süre. Sonra pamuk kozalarından milyonlarca kar kristali dolmaya başladı yeryüzü çuvalına. Huzur ve dinginlik verici kar taneleri… Birinci hâli hükmetti suya. El ayak çekildi sokaktan. Tüm canlılar sindi kuytuya. Evlerin bacasından yükselen koyu dumanlar, sımsıcak aile saadetinin yansımasıydı.
İlk önce ulu dağların, sonra tepelerin, tepeciklerin üzerine sır gibi dökülmüştü. Dokunduğu yerlere asil insanların ağarmış saçlarını hatırlatan bir siluet çizip dairesini sürekli genişletmişti. Bazen sisle, bazen bulutla el ele verip monoton, yeknesak manzarayı değiştirip durdu. Yeryüzünün ihtiyar çehresi, çatık kaşı, kış değirmeninde gittikçe kırlaştı.
Nazlı gelin edasıyla kavisler çize çize, valslar yapa yapa indiler meleklerle beraber... Papatya bahçesine dönüştü âlem… Tüm eski izler, çizgiler silindi; gölgeler eridi; hatıralar derinlere gömüldü. Tüllerin yerini kar-eviçe işlemeli, kalın perdeler aldı. Yüceler ve cüceler aynı tezgâhın kumaşını giyindi.
Biraz daha yükselen tepeler, küçüldükçe küçülen dağlara yaklaştı. Tabiatın tek hakimiydi beyazlık. Taş, bakır, tunç çağları çok gerilerde kalmıştı. Kristal devriydi başlayan, yıldızların öğütülmüş ışıltısıydı.
Saati mi şaşırdı bu hıyar?
Gerçi hiç saati olmadı ama
En azından birine sorar.
Cebimde bir lira desen yok,
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta