Kaplu Kaplu Bağalar Şiiri - Yorumlar

Kaygusuz Abdal
26

ŞİİR


106

TAKİPÇİ

Kaplu kaplu bağalar
Kanatlanmış uçmağa
Kertenkele derilmiş
Diler Kırım geçmeğe

Kelebek ok yay almış
Ava şikâra çıkmış

Tamamını Oku
  • İbrahim Necati Günay
    İbrahim Necati Günay 03.03.2012 - 19:12

    Köşeye mazhar olan bu değerli üstadımızı rahmetle anıyor,mekanı cennet olsun,üzerine nurlar yağsın.
    Şairler öldükten sonra yaşarlar.

    TÜRKİYE ŞAİR OZAN VE YAZARLAR KÜLTÜR DERNEĞİNDEN 2012 YILINDA YAPILACAK ÖDÜLLÜ ŞİİR YARIŞMASI DUYURUSU.

    2012 YILINDA YAPACAĞIMIZ ÖDÜLLÜ ŞİİR YARIŞMASINA KATILIM ŞARTLARI;

    01- YARIŞMANIN KONUSU SERBEST.
    02- HER ŞAİR YARIŞMAYA 1 KISA ÖZGEÇMİŞ VE 3 ESER İLE KATILACAKTIR.
    03- ESERLERİN ALTINA İSİM VE İMZA YERİNE SADECE RUMUZ YAZILACAK OLUP,KISA ÖZGEÇMİŞTE; İSİM / SOYADI,MEKTUP ADRESİ VE TLF.NUMARALARI YAZILMIŞ OLACAKTIR.
    04- SON KATILIM TARİHİ 15 MART 2012 DİR.
    05- AÇIKLAMA; NİSAN 2012 AYI İÇİNDE,BOL ŞİİR VE EĞLENCELİ BİR TOPLANTI EŞLİĞİNDE SÜPRİZ OLARAK YAPILACAKTIR.
    06- HER KATILIMCI,10,00 TL’SI (HASAN AZKIRAN 5025940 NUMARALI POSTA HESABINA) ÖDEYECEK OLUP,ÖDEME MAKBUZU,ESERLER VE KISA ÖZGEÇMİŞİ İLE BİRLİKTE AŞAĞIDAKİ ADRESE 28 ŞUBAT 2012 TARİHİNE KADAR KARGO VEYA APS.POSTA İLE GÖNDERİLECEKTİR.
    07- DAHA FAZLA BİLGİ 0536 316 37 62 NUMARALI TELEFONDAN İSTENEBİLİR.
    08- JÜRİ ÜYELERİ MİLLİEĞİTİMDEN İSTENEN EDEBİYAT ÖĞRETMENLERİNDEN OLUŞACAKTIR.
    09- ÖDÜLLER; 1 YE PLAKET VE BİR DOLMA KALEM,2 YE PLAKET VE TÜKENMEZ KALEM,3 YE PLAKET VE ÖVÜNÇ BELGESİ,1-2 VE 3 MANSİYON SAHİBİNEDE PLAKET VE BİRER KİTAP VERİLECEKTİR.
    10- PUANI YETERSİZ KALAN 5 ESER SAHİBİ TAKDİRNAME,5 ESER SAHİBİ DE TEŞEKKÜRNAME İLE ÖDÜLLENDİRİLECEKLERDİR.BU BİR AKADEMİK YARIŞMA OLUP,YURT İÇİ VE YURT DIŞINDA,DİN,DİL,IRK,MEZHEP,YÖRE VE İNSAN AYIRIMI GÖZETİLMEDEN TÜM GÖNÜL DOSTLARINA AÇIKTIR.

    İBRAHİM NECATİ GÜNAY
    ŞAİR GAZETECİ YAZAR
    TÜRKİYE ŞAİR OZAN VE
    YAZARLAR KÜLTÜR
    DERNEĞİ
    GENEL BAŞKAN YARDIMCISI

    YAZIŞMA ADRESİ: HASAN AZKIRAN.NAMIK KEMAL MAHALLESİ.KİRİŞHANE CADDESİ NO:47 D:1 ÜMRANİYE / İSTANBUL.


    Cevap Yaz
  • Şahmeran Yılmaz
    Şahmeran Yılmaz 03.03.2012 - 19:08

    Kazzaza balta koydum
    Çervişin deremezem
    Çuval çayırda gezer
    Seğirdüben kaçmağa

    İbrişim bükene balta koydum
    Yemekteki yağını deremezsin
    Çuval çayırda gezer
    Seğirterek kaçmaya

    :))

    Ne manaya geldiğini çözmek pek de kolay değildir.

    Kendini adam sınıfına koyan zat-i alinin önüne öyle bir taş yuvarladım ki eniyle-boyuyla aynı olan (şişko) kişi ancak bir torbanın içinde çayırda o yana bu yana kaçabilir.

    Çek istediğin manaya....

    Cevap Yaz
  • Şahmeran Yılmaz
    Şahmeran Yılmaz 03.03.2012 - 18:54

    Şair hakkında bilgi edinmek için google'de gezinirken bu şiir ile ilgili bir bilgiye rastladım.
    Faideli olacağını düşündüğümden paylaşayım dedim:

    Öndeyiş / Murat Özhan

    Kaygusuz Abdal’ın “Kaplu Kaplu Bağalar” adını verdiğim bu şiiri vesilesiyle hakkında birkaç söz söylemeden geçmek haksızlık olur.

    Alevî-Bektaşî halk edebiyatının kurucusu olarak gösterilen Kaygusuz Abdal (Kaygusuz Sultan), şiirlerinde mizaha, “saçma”ya kadar varan sayıklamalara, sofuları taşlayan sözlere yer vermiş, her ne kadar Yunus Emre’ye öykünse de(ki bu kötü bir fiil değil, çünkü kendi çizgisini, kendi sesini bulabilmesi için, kendinden önceki şairleri okumalıdır bir şair), kendine özgü bir dil ve üslup yaratmayı başarmış önemli bir şairdi.

    Onun şiirlerini bugün hâlâ okuyor isek, yüzyıllara meydan okuyan bu şaire de takdirlerimizi sunmaktan imtina etmemeliyiz. Gerçi şiirlerinde Arapça, Farsça sözcük ve tamlamalara yer vermiş olsa da, bir Divan edebiyatı şairininki gibi külliyen anlaşılmaz değildir. Örneğin, şu dörtlüğüne bu açıdan bakalım: “Fil yükün karıncaya / Yükletme çekebilmez / Lâ’l ü gevher kıymetin / Umma seng-i hâreden” Dörtlüğün gelişinden, bilhassa ilk iki dizeden hareketle, az çok ne dediğini kestirmek mümkün. Son iki dize için şu söylenebilir: Doğada az bulunan kıymetli taşları, çok parlak ışıklar saçan adi taşlarla karıştırma.

    Şiirlerinde kullandığı sözcüklere bakarak oldukça zengin bir sözdağarının bulunduğunu da belirtmek gerek. Aruz vezni ile de şiirler yazan şairimiz, büyük ihtimalle iyi bir öğrenim görmüş.

    Şiirlerinde tasavvufu işleyen Kaygusuz Abdal’ın 14.yüzyılın sonu ile 15.yüzyılın başlarında yaşadığı Fuat Köprülü tarafından belirtilmiştir.

    Kaplu Kaplu Bağalar*

    Kaplu kaplu bağalar
    Kanatlanmış uçmağa
    Kertenkele derilmiş
    Diler Kırım geçmeğe

    Kelebek ok yay almış
    Ava şikâra çıkmış
    Tonuzları korkudur
    Ayuları kaçmağa

    Kazzaza balta koydum
    Çervişin deremezem
    Çuval çayırda gezer
    Seğirdüben kaçmağa

    Ergene’nin köprüsü
    Susuzluktan bunalmış
    Edirne minaresi
    Eğilmiş su içmeğe

    Allahımın dağında
    Üçbin balık kışlamış
    Susuzluktan bunalmış
    Kanlı ister göçmeğe

    Leylek koduk doğurmuş
    Ovada zurna çalar
    Balık kavağa çıkmış
    Söğüt dalın biçmeğe

    Kelebek buğday ekmiş
    Manisa ovasına
    Sivrisinek derilmiş
    Irgad olup biçmeğe

    Bir sinek bir devenin
    Çekmiş budun koparmış
    Salınuban seğirdir
    Bir yâr ister koçmağa

    Bir aksacık karınca
    Kırk batman tuz yüklemiş
    Gâh yorgalar gâh seker
    Şehre gider satmağa

    Tonuz düğün eylemiş
    Ayuya kızın vermiş
    Maymun sındı getirmiş
    Kaftan gönlek biçmeğe

    Deve hamama girmiş
    Dana dellâllık eder
    Susığrı natır olmuş
    Nöbet ister çıkmağa

    Kaygusuz’un sözleri
    Hindistan’ın kozları
    Bunca yalan söyledin
    Girer misin uçmağa

    Kaygusuz Abdal

    Kaplu bağa: kaplumbağa / derilmek: toplanmak / şikâr: av / tonuz: domuz / ayu: ayı / kazzaz: ibrişim büken, ip yapan / çerviş: yemekteki yağ / dermek: toplamak / seğidiben: seğirterek / kanlı: kağnı / koduk: sıpa / salınıban : salınarak / koçmak: sarılmak / yâr: sevgili / yorgalamak: rahvan gitmek (binicisini sarsmadan giden at için söylenir) / sındı: makas / gönlek: gömlek / susığrı: su sığırı, manda / koz: ceviz / uçmak: cennet / natır: hamamda müşterileri yıkayan ya da keseleyen kimse (kadınlar için) / dellâk: tellâk, aynı işi yapan kimse (erkekler için)

    Cevap Yaz
  • Arap Naci
    Arap Naci 03.03.2012 - 17:55

    vaktini, bilgiyi paylaşım için harcayan başta Sinyali gibi bütün dostlara başta teşekkürlerimle..

    Sinyali dost,bizim belki bilip de paylaşmaya üşendiğimiz bir çok bilgiyi özenle bizimle paylaşıyor..

    ezoterizm noktasında şathiyeler konusunda bu şiirin ışığında kendisiyle tamamen mutabık olmakla birlikte,konunun daha iyi anlaşılması adına bir alıntıyla katkı sunmak istedim.. izninizle..

    *********************

    Ezoterizm Nedir?

    Yazan Erhan Altunay


    All Rights Reserved. Copyright © gizemci.com 1999.


    KONUYLA İLGİLİ

    DİĞER YAZILAR

    Ezoterizm Nasıl Doğdu?

    Ezoterik Örgütlerde İnisiyasyon

    KİTAPLAR

    Ezoterik - Batıni Doktrinler Tarihi - Cihangir Gener

    Gizli Örgütler - Signier, Thomazo

    Batıni Gelenek Hermetik ve Sanskrit Öğretiler- Bobaroğlu

    Batının Şövalyeleri, Doğunun Fakirleri - Murat Bilgili

    Kybalion - Antik Mısır ve Yunan Hermetik Felsefesi

    Kuşdili Kılavuzu - Simyanın Ayak İzleri Mehmet Saltık


    Hepimiz eski bir metni okuduğumuzda ya da bir efsaneden söz edildiğini duyduğumuzda sembolik anlamının ötesinde bir şeylerin daha varlığını düşünürüz. Bize öyle gelir ki bu metinlerin ya da mitlerin anlatmak istedikleri daha derin gerçeklikler vardır ve bunu ancak bu sırları çözmesini bilenler anlayabilir. Aslında bu düşünce hiç de yanlış değildir.


    Özellikle Avrupa’da ve Amerika’da son zamanlarda çok sıkça kullanılmaya başlanan Türkçe’de “içrek” sözcüğü ile karşılanan ezoterik sözcüğü içinde saklı olan anlamı sadece seçilmiş kişilere açıklanan öğretileri tanımlamak için kullanılır.


    Ezoterizm sözcük olarak Yunanca eswterikoV (içe ait, içrek, sadece müritlerin bildiği anlamında, Arıkdal Gizli Öğreticilik olarak kullanıyor) sözcüğünden gelir. Bu sözcüğün kökü ise esw- ( iç, içerisi) dir .


    Sözcük anlamı olarak ise ezoterizm “sadece belli sayıda müritlere açıklanan halkın düzeyine inmeyen ya da inmemesi gereken doktrine“ denir. Ezoterik doktrin “müritlere sözlü olarak aktarılan tüm bilgi ve öğretilere“ denir (Petit Robert)


    Meydan Larousse Ansiklopedisi ise Türkçe eşanlamlısı İÇREK başlığı altında daha geniş bilgi vermektedir :


    “Yalnız vakıf olanlara öğretilen || Vakıf olmayanlarca anlaşılmayan bilgi ve ya eserler için kullanılır. ...

    ANSİKL. Fels. İçrek kelimesi dışrakın karşıtıdır. Pythagoras’ın çömezlerini dışrak ve içrek diye ikiye ayırdığı söylenir ; birinciler sadece adaylardı; ikinciler ise üstadın öğretisini bütün incelikleri ve sırları ile bilenlerdi.....Dışrak eserlerde yalnız en açık kanıtlar ileri sürülür , daha karanlık ve kesin olan kanıtlar ise içrek eserlerde yer alır. Sırra ve gizli bilgiye ermiş olanlardan başkasının kavrayamayacağı esrarlı bir öğreti fikri bir çok kimseye hoş görünmüş ve her devirde az ve ya çok içrek topluluklar kurulmuştur.

    - Giz. ilm. Herhangi bir dinin , sadece sırra ve gizli bilgiye ermiş olanlara açıklanan yönüne içrek bilim adı verilir. Kabala’cıların içrek elyazmaları ,” açkı “ ve ya “anahtar “ adıyla anılır. İçrek öğreti , oyun kağıdı falı , simyacıların sırları, sihir , büyü , kabala gelenekleri gizli dini törenleri vb. kapsıyordu. Apokalipsis’in açıklanması , Hezeikel’in gördüğü hayallerin yorumlanması da içrek konular arasında yer alır.”


    Bu tanımda dikkat edilmesi gereken nokta eski Yunan’da içrek ve dışrak kavramlarının kullanıldığıdır , - dışrak ( exwterikoV ) ifadesini ilk kullanan Aritoteles’tir - yalnız bunların genelde felsefe okullarına atıf yaptığı görülür . Eski Yunan’daki ezoterik okulları ileride yayınlanacak yazılarımızda göreceğiz. Ayrıca ezoterik topluluklar yıllar boyu “ esrarlı bir öğreti “ fikri hoş geldiği için değil , belli bir amaç için kurulmuşlardır.


    Daha geniş kapsamlı bir tanım yapacak olursak , ezoterizm , sadece seçilmiş belli bir topluluğa verilen ( bunlara inisye [ fr. initié denir ) , semboller ve şifreler aracılığı ile aktarılan , erginlemeye ( fr. initiation ) dayanan, metafizik öğretilere denir. Bu öğretilerin içeriği ve erginlenmenin aşamaları çeşitli kültürlerde yeri geldikçe ayrıntılı biçimde incelenecektir.


    Bu arada ezoterizmi küçümsemek isteyenler ezoterizmin bir çok alan için geçerli olduğunu söylerler. Örneğin kimya , matematik fizik bile sadece bunu öğrenmek isteyenlere semboller vasıtası ile aktarılır. Bu her şey için geçerlidir, bir koçun takımına verdiği taktikler bile semboller vasıtası iledir , maçtan önce bir ritüel uygulanır gibi . Bu örnekler ancak ezoterizmi anlatmak için örnek olarak verilebilir. Ancak ezoterizm günümüzde kullanılan anlamı ile ezoterik öğretileri belirtir.


    Ezoterik öğretiler , çağlar boyunca ,sadece bu öğretileri almaya hazır kimselere gerektiği gibi verildiğinden ve çağın getirdiği değişikliklere gerek semboloji gerekse de açıklama yönünden uyum sağlayabildiği için günümüze kadar gelmiştir. Bu öğretiler geniş kitlelerde yayılmamış , yayıldığı yerde de bozulmaya uğrayıp yok olmuştur . Bu sayede saflığını koruyan öğretiler bu yüzyılın son yarısındaki “ bilgilenme “ ye paralel olarak kısmen gün ışığına çıkmıştır. Bunun doğal sonucu olarak da yanlış anlamalar ya da yanlı yayınlar da ortaya çıkmaktadır.


    Ezoterizm hakkında dikkat edilmesi gereken bir husus da dinlerin ezoterik ve egzoterik yanları olmakla birlikte , ezoterizm sadece dinlerin ezoterik yanı demek değildir . Bunu yanında ezoterizm sadece belli topluluklara ait bir din de değildir. Kutsal olan sadece dinin tekelinde bulunmaz , daha farklı bir deyişle kutsal ile ilgilenen her öğreti bir din olmak zorunda değildir . Ezoterizm kutsal olana daha derin bir bakıştır.


    Ezoterizmi genel olarak bir inanç olarak değil de , insanlığın tarihinin başlangıcından günümüze kadar gelen bir gelenek , öğreti olarak algılamak daha doğru olur. Bu bilgi sayesinde tarih içindeki bir çok sanatçı ve düşünürün eserlerini anlamak da daha kolay olur.


    Ülkemizde de ezoterizm hakkında birkaç kitap çıkmıştır .


    Buna en iyi örnek ülkemizde Haziran 1994’de Gece Yayınlarından çıkan Cihangir Gener’in Ezoterik-Batıni Doktrinler Tarihi isimli kitabıdır. Kendi alanında ilk olduğu için saygıyı hak eden bu çalışma bir takım yanlışlıklar ve yanlı ifadelerle doludur. Bunlardan en önemlisi ezoterizmin ulaştığı son noktanın masonluk olarak gösterilmesi çabasıdır. Ezoterizm masonluk içinde de var olmakla birlikte , masonluğun dışında da varolan bir öğretidir.


    Ezoterizm hakkında ülkemizde çıkan bir önemli kitap ise , yakın zamanda kaybettiğimiz Ergun Arıkdal tarafından yazılan Gizli Öğreticilik adlı eserdir. Bu konuda araştırma yapmak isteyen okuyucular Ruh ve Madde Yayınları tarafından 1997’de yayınlanan bu kitapta, dikkatli okumaları kaydı ile, çok ilginç bilgiler bulacaklardır.


    Ezoterizm hakkında bir önemli kitap da Ergun Candan’ın yazdığı Gizli Sırlar Öğretisi adlı eserdir. İçinde çok spekülatif fikirler de bulunsa bu konuda araştıranlar için önemli bir başvuru kitabıdır.




    Ezoterik Öğretilerin Genel Özellikleri

    Ezoterik öğretiler metafizik öğretilerdir. Metafizik kelimesi Eski Yunanca meta

    ( sonrası, ötesi ) ve jusikoV ( doğal, fiziki, fizik ) kelimelerinden türemiştir. Latince’ye metaphysica olarak geçmiş ve buradan da bugünkü batı dillerindeki yerini bulmuştur. Metafizik , Doğa’nın , fiziksel görüntünün ötesini , yani sezgilerle anlaşılabilen bilgiyi kapsar . ( Daha sonra kazandığı anlamlar üzerinde durmayacağız )



    Ezoterist her şeyden önce Tanrı’nın varlığına inanır . Evren’in ondan oluştuğu ve her varlıkta kendinden bir töz olan bir Tanrı’ya . Bu bağlamda ezoterizmin yaradancı dinlerle yolu ayrılır. Aynı şekilde Cihangir Gener’in söylediği gibi ezoterizm panteizm de demek değildir . ( a.g.e )


    Amaç Tanrı’dan varolan fakat onun kadar mükemmel olmayan insanın dünya üzerinde yaşadığı hayatlarının sonucunda tekamül ederek yeniden Tanrı’ya dönmesidir. Bu düşünde en güzel ifadelerini Hint düşüncesinde bulmuştur.


    Aynı şekilde bu tekamül süreci için de dünya üzerinde çeşitli ırkların yaşadığı ve sonra da yok oldukları kabul edilmektedir.


    Ezoteristin kişisel ödevi kendi tekamülünü sağlamak , kolektif ödev ise başkalarınınkini sağlamaktır. Bu iki ayrı ödev birbirlerinden soyutlanamaz.


    Ezoterist Dünya üzerinde yaşayarak öğreneceği çok şey olduğuna inanır ve dejenere öğretilerde olduğu gibi kendini dış dünyaya kapamaz.


    Ezoterik öğreti sadece geleneksel bilgi ile sınırlı kalmaz , ezoterist çağının bilimsel gelişmelerini de uyarlamayı bilir.


    İlk çağlardan bu yana bu öğretilerin geniş halk kitleleri tarafından yanlış algılanıp bozulma ile yok olabileceği düşüncesi bu öğretinin üstadlarını öğretilerini semboller ve gizli ifadeler ile aktarma zorunluluğuna itmiştir. Kullanılan semboller ise hiç bir zaman insana uzak olmayan ve anlamına ulaşabileceği sembollerdir.


    Ezoterizmi iyi anlayabilmek için ezoterizmin ve ezoterik düşüncenin tarihini ve buna paralel olarak sembollerin dilini öğrenmek gerekmektedir. Ezoterik düşünce tarihi insanlık tarihinden soyutlanamaz , bu yüzden de ileride yayınlanacak yazılarımızda ezoterik düşünce tarihini insanlık tarihine koşut olarak inceleyeceğiz.


    Ezoterik düşünce tarih boyunca Dünya’nın çeşitli yerlerinde ortaya çıkmıştır. Bugünkü Batı düşüncesinin kaynakları ise hem Doğu’dan hem de Batı’dan gelir.


    Bu konularda araştırma yapmak isteyen Türk araştırmacısı da çok şanslıdır.


    Türkiye’nin gerek coğrafi konumu gerekse de tarih içindeki yeri bu bağlamda büyük önem taşır. İlk olarak Yunan Uygarlığı’na kaynaklık eden Anadolu Uygarlıkları bu topraklar üzerinde var olmuştur. Ayrıca o dönemde Mezopotamya ile olan etkileşim de belirleyici olmuştur. Daha sonraları ise Yunan Uygarlığı gibi Roma Uygarlığı da Anadolu topraklarından yararlanmış , özellikle İmparatorluk kültürünün şekillenmesinde Anadolu büyük rol oynamıştır.


    Orta Çağlar boyunca ise Tasavvuf düşüncesi bu topraklarda yeşermiştir.


    Batı ezoterizminin kilometre taşlarından Templier Tarikatı ise Haçlı seferleri sırasında Müslümanlarla etkileşimleri sonucunda öğretilerini geliştirmişler , tasavvufdan etkilenmişlerdir.


    Yeni bir çağa girdiğimiz bu zamanlarda ise artık ezoterik bilginin açığa çıkması bütün insanlara mal olması gerekmektedir. Cumhuriyetin kuruluşundan beri , bütün engellemelere rağmen bir aydınlanma dönemine giren ülkemizin de bu çağda büyük bir rol oynayacağı kuşkusuzdur . Bu yüzden bu konularda bilgili olmak , hazırlıklı olmak hepimize düşen bir ödevdir.



    Erginleme / İnisiyason

    Türkçe’deki erginlemenin batı dillerindeki karşılığı olan İnisiyasyon/Initiation sözcüğü Latince initiare = başlamak sözcüğünden gelmektedir. Bu sözcük ise yürümek, gitmek anlamına gelen ire fiili ve içerisine anlamını katan in takısı ile alakalıdır. Türkçe’de yeni kullanılmaya başlayan erginleme sözcüğü aynı anlamı vermese de iyi bir karşılık olmaktadır. Daha önceleri karşılık olarak kullanılan tekris sözcüğü geniş bir kullanıma sahip değildir.


    İnisiyasyon en eski gizem dinlerinden beri varlığını sürdürmektedir. İnisiyasyon, müridin bu yaşamda ölüp sonsuz yaşama dirilmesi ile sembolize edilir. Onun için ritüellerde müridin ölüm deneyimi canlandırılır. İnisiyasyon sembolizminde Nur’a ya da ışığa kavuşmak da önemli bir rol oynar.


    İnisiyasyon adayın geçmiş yaşamını terk edip ezoterik toplulukta yeniden yaşama başlamasıdır. Bu süreç müridin kendi içindeki tanrısal özü bulma yolunda alınması gerekenleri aldığı bir süreçtir. Bu yönüyle inisiyasyon müridin çeşitli eğitimlerden ve sınavlardan da geçtiği bir süreçtir.


    İnisiyasyon boyunca alınan eğitim mürit tarafından gizli tutulur ve dışarıdan olan hiçbir kimseye açıklanmaz. Eğitim süreci boyunca mürit çeşitli dereceler ve unvanlar alır, bu eğitimde ne kadar ileriye gittiğini gösterir.


    Ezoterik inisiyasyonun bir özelliği de öğretinin yazılı aktarılmasından çok sözlü, sembolik ve ritüeller yolu ile anlatımıdır. Tarih boyunca varolan bir çok ezoterik örgütten günümüze yazılı belge kalmamasının ya da sadece sembollerin ve alegorik ifadelerin kalmasının nedeni de bundandır.


    İnisiyasyon sadece bir eğitim değildir. Aynı zamanda bireyin kendi içinde yaptığı bir yolculuktur. Semboller ve ritüeller yardımı ile birey süreç boyunca kendi içinde de bir süreç yaşar ve içindeki tanrısal özü keşfe koyulur. Bu nedenle mürit kuralları harfi harfine uygulamak zorundadır.


    Öte yandan Arıkdal’ın inisiyasyon konusunda yazdıkları ilginçtir :


    “ Bir tanım yapmamız gerekirse Ruhsal bir tesirin nakledilişin hazır olmak diyebiliriz. Burada spiritüel (ruhsal) bir tesir söz konusudur. Bu tesirin nakledilmesi lazım. Kişiden kişiye, toplumdan topluma bu tesir nakledilecek. Zaten bütün inisiyatik çalışmaların esası, bu tesirin bir taraftan alınıp, bir tarafa naklinden ibarettir ve bu nakli kolaylaştıracak bütün çalışmalar inisiyatik çalışmalardır. “


    Burada inisiyasyonun tehlikeli bir yönü ortaya çıkmaktadır. Müridin içine girdiği örgüt, örgütün ritüelleri sayesinde, müridi kendi amaçları doğrultusunda kullanabilir, onun enerjisini örgütün kolektif enerjisine dahil edebilir. Sahte üstadlar önderliğinde kurulan örgütler genelde bu şekilde ritüel uygulamaktadır.


    Ezoterik inisiyasyon, özü gereği, belli bir şekilde üstadlar tarafından verilmesi gereken bir öğretidir. Tarih boyunca ezoterik öğretiler çeşitli şekillerde ortaya çıkmışlardır. Bunların çoğu içinde bulunulan topluma ve çağa özgü karakter göstermiş ve zaman içinde işlevlerini tamamlamışlardır. Günümüzde bunların taraftarı olsa da bunlar tarih içindeki işlevlerini çoktan tamamlamış öğretilerdir. Bir de tarih boyunca varolan ezoterik düşüncelerin sentezini yapmış topluluklar vardır ki onlar günümüzde de geleneksel işlevini sürdüren topluluklardır.


    Bu tür bir topluluğa girmek isteyen kişi kendini sahte üstadlardan ve negatif amaçlı topluluklardan korumak zorundadır. Haluk Egemen Sarıkaya yıllar önce Kötülük ve Kaynakları isimli eserinde bu tehlikeye dikkat çekmiştir :


    « Sanki son derece evrimleşmiş bir varlıkmış ya da bir öğretmenmiş gibi hareket edip de aynı zamanda beşeri alışkanlıkları ve zaafları olan bir kimse, sözde başarısı pek az bir disiplin ve kesinkeslik sonucunda elde edilmiş gibi görüleceğinden, beşerlere son derece çekici gelecektir. Bu nedenlerden ötürü, kendisi izleyenler onun kişiliğine hayrandırlar ve o da Yasa’ya aykırı olarak böyle bir hayranlığa izin verir. Bu surette, kendi gururunu şişirir ve izleyicilerinin de fizik forma olan bağlılığını pekiştirir. İzleyicilerine, kendilerine öğretilenlerdeki iyi ve kötüyü tefrik etmelerini değil de, bunlara körükörüne inanmalarını telkin eder. Sahte “öğretmen” bir kez bu körükörüne inanç tesis edildi mi, artık doğru yolda eğitim yapmasını sağlayacak olan hiçbir eleştiriye ya da yargıya maruz kalmayacaktır. Böylece , başında olduğu küçük topluluk, sahte bir spiritüel grup haline gelir ve orada , akıl , işlevini yitirir.

    Bu halin kaçınılmaz sonucu olarak , obsesyonel bir durum ortaya çıkar. Bu obsesyonun iki dayanak noktası vardır :


    Birincisi, sahte öğretmenin, izleyicilerinin dikkatini sadece kendi üzerinde tutarak, dışarıda daha iyi şeyler keşfetmelerini ve dolayısıyla da kendisini ayakta tutmak için katkıda bulunmalarını önlemek amacıyla gösterdiği çaba .


    İkincisi, sahte öğretmenin izleyicilerinin, zekalarını kullanmaksızın keramete inanarak ve büyük bir Öğretmen’e sahip olmanın gururu ile koltuklarını kabartarak kendilerini fizik bir kişiliğe hayran olmanın uyuşuk, duygusal haline kaptırmak için duydukları arzudur.


    Bu duruma sık sık rastlanabilir. Bu gerçek bir spiritüel grubun heves edilerek kurulan bir taklidinden ibarettir. Her iki tarafın da samimiyetten yoksun olmasından ötürü, hızla çözülmeye mahkumdur. Kişiliğine hayranlık duyma, sansasyonel olma ve obsesyon halleri, kısa sürede, bu kişileri her türden duygusal, şehvani ve seksüel düşkünlüklerin karanlık faaliyetlerine sürükler. Bu toprakta hilekarlık da, yıkıcılık da, sapıklık da, entelektüel çarpıklık da gelişir ve Yüksek Benlik’le olan irtibat kopar. Korkunç Kara Ayin ve kara maji törenleri de işte böyle topraklarda kök salma imkanı bulabilmiştir. »






    Ezoterizm ile Karıştırılmaması Gereken Kavramlar

    Ezoterizmin ilk bakışta anlaşılmasının kolay olmaması ve bir çok farlı kavramı kapsaması , çok daha farklı öğretilerle karıştırılmasına neden olmuştur. Kuşkusuz bu öğretilerin de ezoterizm ile ortak yönleri vardır , fakat bütünüyle aynı tutmak olanaksızdır. Ezoterizm ile bir tutulan fakat çok daha farklı olan kavramların başlıcaları şunlardır.


    Okültizm

    Mistisizm

    Panteizm

    Metafizik

    Spritualizm

    Teozofi

    Antropozofi

    Parapsikoloji

    Ufoloji




    Ezoterizm ve Okültizm

    Ezoterizm ve okkültizm çoğu zaman , çoğu yerde eşanlamlı olarak kullanılmaktadır. Ancak gerçekte eşanlamlı oldukları söylenemez.


    Okkültizm, köken olarak “occultus = gizli “ sözcüğünden gelmektedir. Türkçe’de “Gizli İlimler” terimi ile karşılanabilir.


    Okkültizm sözcük olarak çok eski zamanlardan beri kullanılmaktadır.


    Okkültizm , gizli bilimlerle ilgilidir. Gizli bilimler terimi ile anlaşılması gereken bugünkü pozitif ve deneysel bilimlerin dışında kalan , yüzyıllardır varolan ve insanı metafizik yönüyle algılayıp , doğadaki ve insandaki fizik ötesi yönleri kullanan uygulamalardır. Bunların içine Astroloji, Simya,Büyü,Fal ... girer .


    Okkültizmle uğraşan kişi baştan bazı prensipleri kabul etmek zorundadır. Bunlar ruhun varlığı ,Tanrı’nın varlığı gibi temel prensiplerdir.


    Okült uygulamalar bilmeyen bir için bir anlam ifade etmeyeceği gibi , az bilen için de büyük tehlike göstermektedir. Bu yüzden okült uygulamalar bir üstat önderliğinde olmak zorundadır ve bu uygulamalar konuyu az bilen ya da bu bilgiyi iyi yönde kullanması gerektiği yönünde eğitim almamış bir kişi içinse büyük bir silah olabilirdi. Bu nedenle okültizm ezoteriktir , yani ancak belli bir eğitimden geçerek o bilgileri almaya hak kazanmış olan kişilere verilebilir ve bu bilginini aktarımı da özel bir dille ve sembollerle olur.


    Buradaki nüans açıktır . Okült öğreti ezoterik bir öğretidir ; ancak her ezoterik öğreti okült değildir.



    Ezoterizm ve Mistisizm

    Ezoterizm ve mistisizm de sık sık karıştırılan kavramlardır.


    Dilimize Fransızca’dan geçmiş olan Mistisizm köken olarak , Latince Mysterium sözcüğünden , o sözcük de Yunanca MÚst»rion sözcüğünden gelmedir. Bu sözcükler köken olarak Yunanca MÚ – (susmak,sır olarak saklamak) kökünden gelmektedir. Dilimize mister/gizem olarak geçen sözcükle aynı kökendedir. Mistik sözünün kökeninde de yine bu kökten gelen MÚstikÒj sözcüğü vardır. Bu sözcükler aslında inisiyasyondan geçip sırlara vakıf olan anlamındadır.


    (DEVAMI VAR)





    KAYNAKÇA


    ARIKDAL Ergün , Gizli Öğreticilik , Ruh ve Madde Yayınları , İstanbul , 1997


    BENOIST Luc , L’Esotérisme , Presses Universitaires de France , Paris , 1963


    BURKERT Walter , İlkçağ Gizem Tapıları ( çev. Sina Şener ) , İmge Kitabevi, Ankara, 1999


    CANDAN Ergun , Gizli Sırlar Öğretisi , Sınır Ötesi Yayınları , İstanbul, 1998


    CORSETTI Jean-Paul , Histoire de l’Esotérisme et des Sciences Occultes , Larousse , Paris , 1992


    DAUGE Yves Albert , Esoterisme , Pour Quoi Faire? , Dervy-Livres, Paris, 1986


    FORTUNE Dion , Sane Occultism , The Aquarian Press, London ,1967


    GENER Cihangir , Ezoterik-Batıni Doktrinler Tarihi , Gece Kitapları , Ankara , 1994


    GÜNER REŞAT , Okültizm , Tarih Boyunca Gizli Bilimler, Ege Meta Yayınları, İzmir,1996


    LAURANT Jean-Pierre , L’Esoterisme, Les Editions du Cerf, Paris,1993


    PACE Jerome , Les Rituels Secrets d’Initiation , Editions De Vecchi S.A., Paris,1993


    RIFFARD Pierre , Dictionnaire de L’Esoterisme , Editions Payot & Rivages , Paris , 1993


    RIFFARD Pierre , L’Esoterisme , Robert Laffont , Paris , 1990


    RIFFARD Pierre , Esoterismes d’Ailleurs , Robert Laffont , Paris , 1997


    SCHUON Frithjof , Survey of Metaphysics and Esoterism , World Wisdom Books , Indiana , 1986


    SCHWALLER DE LUBICZ R.A. , Esoterism & Symbol , Inner Traditions International , Vermont , 1985


    SCHWARTZ Fernand , La Tradition et les Voies de la Connaissance, Editions Nouvelle Acropole , Paris,1991


    SEROUYA Henri , Le Mysticisme, Presses Universitaires de France , Paris , 1956


    TUAN Laura , Le Grand Livre des Sciences Occultes , Editiond de Vecchi, Paris, 1989



    Cevap Yaz
  • Hasan Büyükkara
    Hasan Büyükkara 03.03.2012 - 16:21

    şathiyeler.... bir dönemin hem de yakın zamanlara kadar uzunca bir dönemin, sembolcü iğneleyici ve içinde bol bol göndermenin olduğu şiirlerdir..bana kalırsa hurufi semboller sadece mânâ alanının ötesinde bir gizli dayanışmanın, erbap olanların anladığı göz kırpmaların, bazan o devrin underground yapılanmaları halinde de çalışan tekkelerinde beşinci kol faaliyetlerinin sırlarını içinde taşıyan şiirlerdir..

    Türkiyede hurufilik konusu benim anladığım kadarıyla ciddi olarak incelenmemiş vekimi hurufi sembollerin ezoterizmle bağları irdelenmemiştir..

    Şathiye ve/veya hurufi şiirler tarihin ve tarihi yapan siyasetlerin işaret taşları gibidir ancak gerçek ve sakınmayan bir irdelemeyle bunlar açığa çıkabilir...

    Bu düşüncelerimi bir not olarak düşmek istedim...bir de konu hurufi veya şathiye yazanların tamamı devrinin en bilgin insanlarıdır..bu şaklabanlık gibi gözüken sözlerinin altında göz kırptığı kesimlerin çok iyi bildiği anlamlar vardır...kayguzu abdalın hayatı ve soyu incelendiğinde de onun devrinin en derin bilgilerine sahip olduğu çok gezip çok gördüğü ve hayatının tam bir misyon ve misyoner hali içinde sürüp gittiği anlaşılacaktır

    Postmodern dönemlerin post kelimesinin ezoterik bir bağ taşıdığını bilmek gerekir..osmanlıdaki hurufiliğin derinliğine işlendiği orhan pamuğun kara kitabı da bu yüzden türkiyede ve dünyada belli bir kesimce manidar bir anlamla ve manidar bir tebessümle okunmuştur..

    Diyelim şimdilik

    Cevap Yaz
  • Orhan Balkarlı
    Orhan Balkarlı 03.03.2012 - 16:17

    Üstadın biri demiş dilimin ucundan düştü düşecek.Herhalde Ziya Paşa idi yanılmamış olmayı ümid ederim;

    ''Kendi söyler alem güler alemin şekeri
    Kendi söyler kendi güler eşşeğin zekeri''

    Kaygusuz Abdal alemin şekeri olsa gerek, değil deryadaki balığın pulları, mendebur suratlı kulları bile tebessüm ettirecek bir şiir.

    Zerrin Tayfun’un şu aşağıdaki beş satırlık şiiri, şiir okuyup da acıkan Allah’ın kullarına hediye için yazılmış sanki;

    Dünyaya yemek
    Yemek için mi geldin
    Be kardeşim
    Bir öğünde gül koklasan
    Ölür müsün


    Selam ve saygılarımla

    Cevap Yaz
  • İnci Eskicuma
    İnci Eskicuma 03.03.2012 - 16:08

    * Sefasina cefasina dayandim
    Bu cefaya dayanmayan gelmesin
    Rengine hem boyasina boyandim
    Bu boyaya boyanmayan gelmesin
    ....
    Pîrîm Nurlar içinde gezer... Pazaryerine beyit yazmış...

    Rengine boyandim meyinden içtim
    Nice canlar ile didar görüstüm
    Muhabbet eyleyip candan sevistim
    Muhabbeti küfür sayan gelmesin

    Muhabbet eyleyip yokla pirini
    Yusun senin namus ile arini
    Var bir gerçek ile kıl pazarini
    Kildigin pazardan ziyan gelmesin

    Kirklar bu meydanda gezer dediler
    Evliyayi yola dizen dediler
    Nafsaniyetine uyan gelmesin

    PIR SULTAN'im eydür dünya fanidir
    Kırklarin sohpeti aşk mekanidir
    Kusura kalmayan kerem kanidir
    Gönülden karası olan gelmesin ...

    Cevap Yaz
  • Harun Tokucu
    Harun Tokucu 03.03.2012 - 15:50

    Duyarlı davranışlara sahiplenen herkes şairdir, ve paylaşımcıdır.ortak sorunlarımızı,mutluluklarımızı,davalarımızı,şikayetlerimizi,güzel duygu ve düşüncelerimizi..!en iyi şekilde anlatım gücümüzdür şiirlerimiz. uyum sağlayamasakta sözlerimize şiirsel duygularımızın yaratıcımızın nasıl düşünmemiz gerektiğinin güzel nağmeleridir şiirlerimiz..!kendini beğenmişlerde? şiirler le anlatım yeteneği var olunduğunu tesbit eden arkadaşlar varmıdır ki?çok zor.! bağrı yanıkların dertli nidalarıdır şiirlerimiz.haksızlığı, namertliği haykırmaktır şiirlerimiz.yanık, şarkıların bile kaynağı şiirlerimizdir diyor,,
    Neyleyim gönülsüz duyguyu,
    sözler hak'ka gitmedikce.
    bencilliğim söker atar,
    Katılaşmış yüreğimi.. şiir sevenlere armağan ediyor sevgi ve saygılarımla güzel yorumlara davet ediyorum..

    Cevap Yaz
  • Şahmeran Yılmaz
    Şahmeran Yılmaz 03.03.2012 - 14:33

    Şiir çok güzel....orjinal.
    Ayrıca orjinal biri daha var.Delikanlıca ne güzel bir bakış açısıyla gelmiş.

    Amacımız şiirdir diyor.Aferin size sayın Balkarli.Güzel bir tesbit idi.Aynı kanıdayım.

    Cevap Yaz
  • Orhan Balkarlı
    Orhan Balkarlı 03.03.2012 - 14:18

    Vakti zamanında mahallenin birinde, Dul Habba derler bir kadıncağız varmış.Kadın kancayı mahallenin yakışıklısı Bilal’e takmış. İşve cilve derken oğlanı kandırmış.Tabii Bilal oğlan da delikanlı kanı damarda durmaz akar, içinde kişnek tayların gezindiği zamanlar kanmaya hazır.Görüşür olmuşlar.

    Fakat Habba yaşlı.Oğlanın gözü bir süre sonra dışarıya kaymaya başlamış.Önceden her gün gelen oğlan teklemeye, mırın kırın etmeye, bahaneler uydurmaya başlamış.Önceleri, beni boşluyorsun, diye kızan Habba, düşünmüş, taşınmış, kendi yaşlı bir kadın, oğlan boylu boslu yakışıklı genç. Bakmış ki iş kötü, kuş elden uçacak Bilal Oğlanı hepten kaybetmemek için, onun bir iki çapkınlıklarına razı olmuş ve demiş ki;
    ‘’Bilal Oğlan git bak dön dolaş gönlünü avut yine bana gel.’’

    Habba’nın hesap Muzaffer Ağbi, git bak gez dolaş, gönlünü eğlendir, yine dön buraya gel.Çünkü burdan alası yok.Ben şiire gözümü burda açtım desem yeridir.Bazen kızıyorum bazen belki bana kızıyorlar şu oluyor bu oluyor kardeşim güzel ağbim bura gibisi yok.

    Burada ölmüş yaşayan, görmüş geçirmiş şairler ve her dilden her telden, şiirler var.Biraz tuz biber başka başka rumuzlarla geziniyoruz bazılarımız birbirimize kötü sözler falan ediyorlar ama pişman oluyorlar özür diliyorlar vs. vs. Ben şiir namına gelen hiç kimsenin art niyet taşıdığını düşünmüyorum.Herkesi de seviyorum.Herkes de seni seviyor.

    ‘’Yeni doğmuş bebeleri, küçük çocukları boynundan öpmeyin sonra küseğen olur’’ derler bizde.Senin küçükken çok mu boynundan öptüler ağbi? Olsun villfrid de olsun cinfridde olsun.Kenan, menan camın arkasına saklandıklarına bakma.Burada eğleşen insan kusur işleyebilir yanlış konuşabilir, amma eğleştiğine göre amacı şiirdir ve şiir insanı yanlış yere götürmez.Kimse kimse için burda değil, herkes şiir için burda.Bu günlerde görüştüğüm tüm dostlar seni soruyor ağbi.Ne çok sevenin var.Özletme kendini.

    Bak hem mis gibi şiir var buralardaysan Nurani bey de damladı damlayacak bir zambo başlatalım. Fesih Hocam burda.Nurlar içinde yatsın şair saygılar ağbi.

    Cevap Yaz

Bu şiir ile ilgili 36 tane yorum bulunmakta