Yağcılık ta değil ama bizim dairede şeflerle olsun, müdürle olsun aram pek iyidir. Geçenlerde Müdür Bey Defterdar Bey ile bir fotoğraf çektirmiş, her nasılsa ikisinin ortasında kaşla göz arasında bende çıkıvermişim, Müdür Bey bile fotoğrafı gördükten sonra farkına vardı.
Neyse, bizim dairede beni herkes sever ama bir yağcılık ve pintilik yakıştırması tutturdular, adımız pinti yalaka kaldı. Gerçi ben buna tutumluluk, daha doğrusu maddi hassasiyetlik, anti savurganlık diyorum ama milletin ağzı çuval değil ki büzesin.
Bizim dairede çeşme suları içilmez, herkesin masasının altında bir şişesi, damacanası, bidonu, sürahisi vardır. Benimde nacizane ve memurane bir şişem var ama kapağını kaybettiğimden beri bir türlü bir kapak alıp kapatamadım. Şefim her seferinde oğlum git şu bakkaldan bir kapak al dedikçe ne gereği var deyip kağıtlardan tıkaç yapmayı uygun buldum.
Bir gün arkadaşımın masasına çay beleşlenmeye, pardon çay içmeye gittiğimde şefim kızgınlıkla yanıma gelip elini cebine attı ve al dedi, sana kapak! ! ! Pintiliğin yüzünden geberip gideceksin! ! ! Bende kapak bulmanın azarlanmamı bastıran hazzıyla teşekkür ettim ve gömleğimin yaka cebine koydum. Kapak orada kaldı ve bana acı sürprizini yapıncaya kadar da unutturdu kendini.
Günlerden cumaydı ve Cuma namazını kılmak için Müdür Bey önde, şefimiz arkada (yağcı herif) tabi ki bende onların arkasında camiye gittik. Ben her zamanki gibi en ön saflarda ve Müdür Bey in hemen sağında yerimi almıştım. Ezan okundu herkes toparlandı ve ayağa kalktı, bir gözüm hocada bir gözümde Müdür bey de Allah-u Ekber deyip rukuya eğildik. Eğildik ama keşke eğileceğime yerin dibine girseydim. Herkesin cebinden gözlük düşer, sigara paketi düşer, para düşer benimkinden de şişe kapağı düşüpte tıkır tıkır Müdür Bey in önüne doğru gitmez mi… Rezil olmuştum ama çaktırmadan da müdüre bakıyordum, gördü mü diye. Hemen o an kendi kendime karar verdim, secdeye eğildiğimde el yordamıyla kapağı bulup pantolonumun yan cebine koyacaktım. Allah-u Ekber deyip yere uzandım, ama benimki uzun atlamaya benzer bir uzun yatış olmuştu. Hemen elimi uzatıp kapağı aramaya başladım, elime kapak haricinde her şey geliyordu, bir ara yumuşak yumuşak bir şeyler geldi elime, merak edip kafamı kaldırdığımda önümde namaz kılan sakallı bir adamın da kafasını çevirip bana baktığını gördüm. Göz göze geldik, birkaç saniye bakıştık, o birkaç saniye bana birkaç asır gibi gelmişti. Meğer adamın arkadan ellemedik yerini bırakmamışım.
Şimdilerde yine namaza gidiyorum ancak derler ya, erkekler önde kadınlar arkada kılar namazı, ben de en arkada kılıyorum. Bellimi olur milletin yaka cebinde ne taşıdığı…
Hasan Hüseyin ÖzakKayıt Tarihi : 10.6.2008 20:50:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Vergi Dairesindeki çalışma arkadaşımın espri bir yana yağcılığı ve pintiliği üzerine kaleme aldığım ve Maliye Kursu Kompozisyon sınavında kompozisyon konum olan yazımı sizlerle paylaşmak istedim

TÜM YORUMLAR (1)