Sek sek oynar gibi yürürdük çocuk ayaklarla,
Ellili yıllarda Urfa’nın daracık sokaklarında.
Trahom gözlerimizde, sıcak ve toz yakalarımızda,
Yusuftutan kuşu ses verirdi hayatlarımıza.
O zamanlar çocuktuk, düşlerimiz kocaman,
Özlemlerimiz sığmazdı küçücük dünyalarımıza.
Kaplardan dolup taşan pekmez gibi,
Kabarırken heveslerimiz,
Yolculuk yapardık yıldızlar arasında,
Dam üstündeki yataklarımızda.
Kanaviçe çiçeklere dönüşürken umutlarımız,
Bir gül çıkartması olurdu,
Çeçe Sineği’nin izi yanaklarımızda.
Harmanlarken hüznümüzü, saklarken acılarımızı,
Bir hoyrat, bir zılgıt çınlardı kulaklarımızda.
Soğuktan şikayet eden dedem,
Dört gözle beklerdi yazın gelişini.
Bense taklacı, hallallı güvercinlerin
Peşi sıra çıkardım bir hayal yolculuğuna.
Ateş gölüne Mancınık’tan atılan İbrahim gibi
Bulurdum kendimi bir gerçeğin ortasında.
Ellili yıllar deyip geçmeyin,
O zamandan beri anılar resmi geçidinde
Yıkıldı nice hayalhaneler,
Kurudu Karakoyun Deresi, çekildi Bamya Suyu.
Yok oldu yol boyu uzanan gölgelikler,
Tarihe karıştı Karga Taşı’ndan yaptığımız oyuncaklar.
Yaşamadı o günleri şimdiki çocuklar.
Celal OymakKayıt Tarihi : 28.8.2004 19:39:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Levent Saral
TÜM YORUMLAR (3)