Avluda oynuyordu çocuk...
Oyuncaklarıyla değil dizindeki yara kabuğuyla...
Soyuluyordu sabırsız bir zamana.
İçinde şişmemiş bir balon vardı hâlâ.
Kırmızı ipi dolanmış parmaklarına.
Yetimlik oturuyordu sessizce.
Kırılmış plastik arabasının boş koltuğunda.
Annesi hamur açıyordu.
“Karpuz! Karpuz!
Kan kırmızı!
Kesmece!”
Karpuzcunun sesi bölüyordu avluyu.
Çocuk kulaklarını o sese kilitledi.
"Anne, karpuz alalım mı?" dedi.
Çok gövdeli bir umutla.
Annenin sesi, hamurun altına gömülmüştü:
“Paramız yok oğlum. Çay ve şeker alacağız son kalan parayla.
Beraber içeriz sabahları, içimiz ısınır belki…”
Çocuk çayın buharını istemiyordu.
Çay fincanından yükselen hiçbir sıcaklık
karpuzun kırmızısına yetmiyordu.
O sadece yaz ortasında ısırılmış karpuzun
kırmızı gövdesine uzanmak istiyordu.
Çocuk ısrar edince, annenin sabrı oklavanın ucunda kırıldı.
“Hasanlar aldı. Onların karpuzu çok güzeldi…” dedi çocuk ağlayarak.
Kıskanmadı.
Rüyasının içinden dilenen tek renkti belki de.
O sadece karpuza susamıştı.
Karpuzcunun sesi hâlâ dönüyordu mahallede:
“Karpuz! Karpuz!
Kan kırmızı!
Kesmece!”
Tişörtünün koluna sildi gözlerini.
Ağlamaktan değil, alışmaktan ıslanmıştı.
Babası, çocuk doğmadan önce gök gürültüsü gibi çekip gitmişti.
Yıldırım, sadece göğe değil, çocuğun içine de düşmüştü.
Daha doğmadan adı “yetim” konmuştu.
Oysa o sadece, bir dilim karpuz istiyordu.
Karpuzun kırmızısı, oklavanın ucunda kalmıştı.
Ev, tek odalı ve sobalı; içinde pek eşya kalmamıştı.
Çocuk, yedi yaşında bir yalnızlıktı.
Zaman geçti, çocuk büyüdü.
Markette plastik kutularda satılan karpuz dilimlerine baktı bir gün.
O an anladı.
Bazı yazlar ambalajlanmıştı.
Bazı çocukluklar nefessiz kalmıştı şeffaf bir plastiğin içinde.
Olcay Arslan 2
Kayıt Tarihi : 2.7.2025 14:56:00
Şiiri Değerlendir
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.



Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!