Kan Kaybediyorum Şiiri - Kasım Kobakçı

Kasım Kobakçı
1429

ŞİİR


4

TAKİPÇİ

Kan Kaybediyorum

Bulanıklaştırırlar cinsel hayal gücümü,
Hiçbir akrabalığı olmasa da,
Aynı soyadını taşıyan biriyle evlenen kadınlar,
Nadiren akla gelen histerileriyle,
Şu anda sahip olmadığım şeyler,
Yaşlıların gülüşleri,
Aynı eskimişlik ile.

Kor yok ateşimde,
Özlerim eski hayalleri,
Tanesini elli kuruşa yaktım,
Bir cumartesi günü,
Sevgilimle birlikte olduğum,
Kilisenin mumlarında.

Bir zamanlar tek başıma yürümek zorunda kaldığım Beyoğlu'nda,
Elleri rengarenk olan sevgilimle,
Her kilise turunda,
Asansörde her öpüştüğümüzde,
Aklıma gelen şey,
Terbiyeli küfür Antep'te.

Antep'in meşhur kubbeli kilisesinde,
Cezaevlerinde ve şimdi de camilerinde olan.
Lanet etti devlete,
Uymayınca kıbleye dönersin yana,
Hakaret edersin böylece,
Atmışlar portakalı,
Dokunmamış kubbenin içine.

Yıllar sonra terkedilmiş yaşlı bir amcanın elinden,
Portakallara dönüşür hayallerim, başıma düştüğünde,
Sen gazisin dedi devlet bana Antep'te.

Sevgilim, beni temize çıkarmak için,
Şairlerin şiirlerini değil,
Hayatlarını okuduğu için,
Hiçbir zaman borçlardan kurtulamayacağımı düşününce.

Tükürük bezlerimden akan kanlı şiirlerimi,
Muşmula yüzlü karanlığa ve ölümümden sonraya,
Sadece hosteslerin bacaklarında yaşayan kelebeklere,
Yazdım, yazıyorum ve acaba yazar mıyım diye düşünüyorum.

Hele bir gün hava yoluyla giderken Ezerçe'ye,
Ayakkabılarını çıkarıp ayaklarına bakan hostesin,
Vitray ayaklarındaki kırmızı lekeli kelebeklere.

Küp şeklindeki lunaparkta bacaklarım olur böylece,
Islık çalım bir sürü vitray ve bordo ojeyle dolu bir barda,
Ham petrol ve terli göğüsleri olan garson kızlara,
Bir istatistikçiydi bira veren ve ne yazık ki haberi yoktu kelebeklerden.

Unutturunca bunları bana sevgilim,
Daha sonra hatırladığında Ezerç'de,
Omzumdan iki güzel makas aldı ona söylediğimde,
Babası yaşında bir pilotla yattığını öğrendiğimde hostesin,
Kıpkırmızı yanaklarımdan.

O kadar alaycı bir şakaydı ki,
Kulaklarımdan kesildi nefesim Sofya'da,
Aynı hostesin kendisine Vivaldi dinlettiğini duyunca,
O günden beri gece gündüz içimde çalan bir melodidir,
Sofya Havaalanının anonsları ve ısıtması,
Don yok kıçlarında üniversiteli kızlar kaldırımlarda ağlarken.

Öyle kanıyordum ki damacanaya soktum kafamı,
Tatmin edemedi beni top ve bıçakların hırçın sesi,
İlgilendirmiyordu bu durum öğrencileri,
Tam tersine ilgilendirmiyordu velileri de,
Faydalı görünüyordu votka ve bazen de bir başkası ısıtıyordu içimi.

Ruhum soğudukça, aksine teneke gibi olur ciğerlerim,
Sabaha kadar mazo mazoşist şişeme “mazot lütfen” diyerek,
Şerbet içiyorum sanki bir liderin elinden,
Doyumsuz iksirdir bir vitray bacaklının elindeki.

O bir "yeni doğmuş hizmetçi" miydi? Haziranın altısıydı,
O yüzden atılan her kurşun elbet o tarihe referanstır,
Sevgilimin doğum gününde şarap patlaması olmadan.

Su kesildi, ışıklar söndü, kalem konuştu,
Anne kadına küfrettim, mum ışığında kabalık ettim,
Adaleti bozan bakana, beşikteki çocuğuna,
Başta annem olmak üzere bütün sevenlerime.

Ali'nin ata bakmasını yasakladım sınıfta,
Söylemesi ayıp olanı söyleyenlere,
Yazıklar olsun beğenmeyenlere,
Sabır aşılayanlara.

Atın sırtındaki kuru tuzla,
Gevezeliklere ve böceklere,
Güvenmedim şair düzeyinden soranlara.

Kelimeler geliyor aklıma mesela,
Kendi adaşı ile evlenen kadının,
Adı deniz mesela,
Şu an elimde olan,
Onun aklına bile gelmeyecek bir kurnazlığa sahip olan.

Bazen insan aldatılır ve aldatılmışlık duygusu kuşatır onu,
Benim gülümde bir diken eksik,
Bir Cumartesi tatilinde kız arkadaşım ve ben,
Bir araya gelip çözdük hepsini,
Kan kaybediyorum onunla birlikte olduğum yatağı düzeltemeden.

Kasım Kobakçı
Kayıt Tarihi : 31.7.2024 13:18:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!