‘’Gel! Şu dünyâyı yıkta gel,rûhunu aşkla yakta Gel,
Seni sana veren benim,benliğini bırakta Gel.’’
_Kâmil_
Kalplerinde aşk işaretiyle doğar kimileri... Yeryüzüne gönül indiremez onlar... Hayatı ve insanları anlarlar,hayata ve insanlara merhamet duyarlar,ama hayatın ve onun içindeki insanların yaşadıkları gibi yaşamazlar.
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Devamını Oku
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
'Kim ne umarsa cihândan,onu seçmiştir ziyândan,
Elbet mahşerde uyanır,cihândayken uyanmayan. '
Saygılarımla.
_Kâmil_
‘’Gel! Şu dünyâyı yıkta gel,rûhunu aşkla yakta Gel,
Seni sana veren benim,benliğini bırakta Gel.’’
_Kâmil_
Uzun ve sırlı bir yolda kaderine boyun eğmişti,
Çâresiz,yapayalnızdı lâkin isyân da etmedi,
Her nereye adım atsa ona kırağı değmişti,
Yetişemedi hayâta,umut yaşama yetmedi.
Cândan vazgeçtiği anda,bir ses belirdi o cânda,
Uyân dedi,artık Uyân! Hak’tır seni derde koyan.
***
Nutku tutulmuştu sanki,sözlerden medet bekledi,
Çorak bir topraktı dili,Eyvâhlar bile bitmedi,
Yâ Rab diyebildi ancak,hayât dedi ve ekledi,
Ben kaderimle geldim de bahtım çilesiz gitmedi.
Sitem huzûra varmadan,ilhâm eyledi Yaradan,
Uyân dedi,artık Uyân! o çiledir seni ayan.
***
Bî tâkat kalınca dizi,yere doğru çöküverdi,
Yoluna çıkan gölgesi,sarp dağları aratmadı,
Bir başka göründü artık,beyhûde buldu kederi,
Beni ve dedi her şeyi,Hak’tan başkası yaratmadı.
Kim ne umarsa cihândan,onu seçmiştir ziyândan,
Elbet mahşerde uyanır,cihândayken uyanmayan.
***
Adına büründü Kâmil,kendine misâfir oldu,
Yalan dünyâda sefilken,her âleme sefir oldu.
*****
Ahrazi
Ben alıştım artık Ahrâzi ustaya...
siz de benim bu tür yorumlarıma alışın :)
ALKIŞLIYORUM..!
A. ÖĞDÜM
düzeltme.......aşağıdaki dörtlük 'aşkın beni hast eyledi ' şeklinde olacaktı özür dilerim
:))))
bir lokma ..bir hırka....sayın ahraziyi tarif eden en güzel kelimeler olsa gerek tasavvufu en derin yaşayan şairlerimizden biri bence...onun şiirlerinde daima bir teslimiyet ve ruhun nefisle olan kavgasına şahit oluyoruz...o takvasını şiirle buluşturup bizlere nefis ve tadına doyum olmayan meyveler şeklinde sunuyor...bence bu kadar başarılı olmasının en büyük nedeni inandığı gibi yaşamsıdır...
onu okumak yunusu okumak gibi...şu dörtlüğü yazmadan geçemeyeceğim
'aşkın beni hasta eyledi
aldı gönlüm mest eyledi
hayatıma kast eyledi
ger gör beni aşk neyledi'
saygılarımla
nefis bir şiir okudum
teşekkürler
sevgi ve saygıyla..merhaba..üstad..
Şiir budur...
Bu şiir ile ilgili 7 tane yorum bulunmakta