"Sen onun kalbindekini bilemezsin" iddiası, insanlar hakkında kesin yargılarda bulunmaktan sakınmayı öğütleyen ve İslam ahlakında önemli bir yere sahip görünen bir anlayıştır. Ancak bu iddianın her koşulda geçerli olup olmadığını Kur’an perspektifinden ele almak, daha derin bir bakış açısı sunar. Özellikle hayatını hurafe, uydurma hadis ve mezhepsel hükümlerle şekillendiren bireylerin iman durumu üzerine düşünmek, dinin temel ilkelerini anlamak açısından önemlidir. Kur’an, İslam’ın temel kaynağı ve inanç, ibadet ile ahlakın yol göstericisidir. Ankebut Suresi'nin 51. ayetinde geçen “Kendilerine okunmakta olan Kitabı sana indirmemiz onlara yetmiyor mu?” ifadesi, Kur’an’ın her konuda yeterli olduğunu vurgular. Bu bağlamda, hayatını hurafeler üzerine kurmuş kişilerin inancı sorgulanabilir. Çünkü bir kişinin kalbinde iman olduğu iddia ediliyorsa, bu iman Kur’an'ın rehberliğine uygun bir yaşam biçimiyle desteklenmelidir. Aksi hâlde, bu iddia çelişkiye düşer. Hurafelerle yaşamını sürdüren bir kişi, bilerek ya da bilmeyerek Allah’ın mesajından uzaklaşmış olabilir. Kur’an’daki İslam’a iman etmemek, Kur’an’ın yeterliliğini reddetmek anlamına gelir. Bu da bir kişinin inanç açısından ciddi bir tehlike içinde olduğunu gösterir. Allah’ın Kur’an’da belirttiği hükümlerden sapmak, şirke düşmenin açık bir göstergesidir. Hurafe, dinin temel ilkeleriyle çelişen ve zamanla toplumsal kültürün bir parçası hâline gelmiş yanlış inanç ve uygulamaları ifade eder. Bir kişi eğer hayatını hurafeleri yaymaya adamışsa, bu durum onun kalbindeki iman hakkında da önemli ipuçları sunar. Çünkü samimi bir iman sahibi, Allah’ın kitabına muhalif olan bir yaşam biçimini desteklemez ve yaymaz. Kur’an, insanların şirkten uzak durmasını ve yalnızca Allah’a yönelmesini öğütler. Şirk, Allah’a ortak koşmak ya da O’na ulaşma konusunda başka kaynakları yeterli görmek anlamına gelir. Hurafeleri savunan kişiler, bu yönüyle şirke saplanmış bir hâlde olabilir. Kalbinde iman olduğu düşünülen bir kişinin neden hurafeleri savunduğu ve Kur’an’a uygun bir yaşam sürmediği sorgulanmalıdır. Bazı insanlar, bu tür bireyler hakkında iyi niyetli düşünceler beslemenin (hüsnüzan) gerekliliğini savunur. Ancak, Kur’an’a uygun yaşamayan ve hurafeleri din diye savunan kişilere hüsnüzan göstermek, dinin özüne zarar verebilir. Çünkü bu tür bir yaklaşım, Kur’an’ın yeterliliğine olan inancı zayıflatır ve yanlış inançların meşru görülmesine yol açabilir. Kur’an’da, doğru yolu bulmaya çalışan ve bu yolda samimiyetle çaba gösteren bireylerin inancı hakkında yorum yapmanın uygun olmadığı vurgulanır. Ancak, hayatını hurafeleri savunmaya adamış, geleneksel din anlayışını mutlak doğru olarak sunan ve bu konuda insanları yanıltan kimseler için durum farklıdır. Bu kişiler, yalnızca kendilerini değil, çevrelerindekileri de yanlış yola sürüklerler. Bu nedenle, bu tür kişilere karşı açık ve net bir duruş sergilemek gerekir. İslam, insanları düşünmeye, sorgulamaya ve yalnızca Allah’a yönelmeye teşvik eder. Bir kişinin imanını yalnızca Allah bilir; ancak, dışa yansıyan yaşam tarzı ve savunduğu değerler de önemli ipuçları verir. Kur’an’a iman eden ve onun rehberliğinde yaşayan bir Müslüman, hurafelerden uzak durmalı ve Allah’ın kitabını tek rehber olarak kabul etmelidir. Hurafeleri savunan kimselerle ilgili eleştirilerde, fitneye yol açmamak adına nezaketle davranmak önemli olmakla birlikte, bu kişilerin Kur’an’a uygun bir yaşam sürmediği gerçeğini göz ardı etmek doğru değildir. İslam, hem bireysel hem de toplumsal sorumlulukları içerir. İnsanların doğru yolu bulmasına yardımcı olmak, yanlışları savunanları nazikçe uyarmak, bir Müslüman’ın en temel görevlerinden biridir. Allah’a sığınarak ve Kur’an’ı rehber edinerek yaşamak, hem bu dünyada hem de ahirette kurtuluşa ulaşmanın en önemli yoludur. Kur’an’ın hükümlerine uygun bir yaşam sürmeyen kimseler hakkında doğru bir değerlendirme yaparken, hem vicdan hem de akıl rehber olmalıdır.
Kayıt Tarihi : 12.1.2025 06:11:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!